YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yetkililere sesleniyoruz: Bizim de mezarımızı açın...

 
Yetkililere buradan sesleniyoruz...Bizim de mezarlarımızı açın...Biz tetikçilerimizi biliyoruz ama bizden başka kimse onları tanımıyor...

 

Biz Siirt belediye mezarlığında 1996'dan beri yan yana yatan iki arkadaşız... Sağımızda solumuzda yatan diğer komşularımızdan bir farkımız var...

Bizim, artık sadece kemikten ibaret bedenimizde sekizer kurşun deliği bulunuyor...

Bizim hikayemiz diğer ölülerin hikayesinden farklı...

Bizim adımız Tahir Özer ve Ali Çetinkaya...

Hikayemiz, 2 Mayıs günü akşam üzeri evlerimizin bulunduğu 237 numaralı sokağa doğru yürüdüğümüz sırada başlıyor... Yorgun argın işten geliyoruz...

Siirt'e göçeli bir kaç sene oldu... Pervari'den geldik... Şu karşıdaki Çakmak Mahallesi'nde ev yeri var, dediler... Vardık orada başımızı sokacak birer ev yaptık kendimize, 237 numaralı sokakta...

İşte, o sokağa doğru yürüyoruz... Çoluk, çocuk, kadın erkek mahalle halkı da bize bakıyor tepeden... Önde bizim çocukları da görüyoruz. El sallıyorlar... Yolun başındaki polis noktasını geçtikten hemen sonra, önümüzü kesen bir beyaz reno arabadan inen silahlı iki sivil tarafından zorla arabaya bindirilişimizle hikayemiz devam ediyor...

Sonra arka koltuğun altında sıkışmış bir vaziyette bizi kaçıran şahısların silah tehditleri ve küfürleri altında bir yolculuğa başlıyoruz...

Arada kafamıza silahlarla, tekmeyle vurdukları oluyor... Ellerimizle kafalarımızı korumaya çalışırken hiç sesimizi çıkartmıyoruz...

Çünkü arada bize, "sesinizi çıkartırsanız sizi öldürürüz" diyorlar...

İkimiz de olan bitene bir mana veremiyoruz...

Bu sırada arabanın telsizi çalışıyor...

Şoförün yanında oturan şahıs Ziyaret'e doğru gittiklerini söylüyor...

Bu şahısların bizi Ziyaret'e niçin götürdüklerini de tahmin edemiyoruz...

Tekme ve kabza darbeleri altında yolculuğumuzun bittiğini, arabanın durmasından anlıyoruz...

O sırada hava kararmak üzere... Durduğumuz yerde kimseler yok...

Silahlarını üzerimize doğrultup bize "diz çökün" diyorlar...

Diz çöküyoruz...

Tam bu sırada silahlı şahıslardan birinin telsizinden bir ses geliyor... O biraz yanımızdan uzaklaşıp birşeyler konuşuyor...

"PKK oldukları anlaşıldı" gibisinden bir laf duyuyoruz, belli belirsiz...

Sonra da patlama seslerini...

Önce bedenlerimize yedişer kurşun, sonra da kafamıza birer kurşun sıkıyorlar...

Sonra da artık hareketsiz bedenlerimizi hemen orada açtıkları bir çukura gömüyorlar...

Bedenlerimizde sekizer kurşun deliği açmalarına değil de en çok, ölü bedenlerimizi o çukura tekmeyle itmeleri ağırımıza gidiyor...

Bizim bu adamlara şimdiye kadar ne kötülüğümüz olmuş olabilir, diye düşünüyoruz...

Bize duydukları bu nefretin sebebi ne ola ki?

Öyle ya, bir tek kurşunla da bizi öldürebilirlerdi... Sekiz kurşun niye?

Tam bunları düşünürken, üzerimizde iyice kararan gökkubbe tamamen kapanıyor... Topraklar üzerimize doğru geliyor...

Sonra, zaman kavramının olmadığı o sessiz dünyada uzandığımız yerde bir sesler duyuyoruz...

Mezarımızı kazdıklarını anlıyoruz...

Dışarısı yine alacakaranlık... Çürümeye yüz tutmuş bedenlerimizi topraktan çıkartıp bir ambulansa atıyorlar...

Ne olduğumuzu anlayamıyoruz... Ölü olduğumuz için de kimselere soramıyoruz... Ama konuşulanlardan anladığımız kadarıyla, oraya getirildiğimiz sırada, bizi görüp tanıyan birkaç kişi durumu Siirt'e bildirmiş... Bunun üzerine gelip bizi yattığımız yerden çıkartmışlar...

Etrafımız jandarma, polis kaynıyor...

Gece yarısı Siirt'e varıyoruz...

Doğru belediye mezarlığına getiriliyoruz... Ailelerimizin yaşlıları cenazelerin bırakılmasını ve ertesi gün sabah namazından sonra defnedilmemizi istiyor...

"Geleneklerimizde gece ölü gömmek yok" diye alçak sesle söyleniyorlar...

Askerler, polisler 'hayır' diyorlar... Sekizer kurşun deliği olan bedenlerimizi ailelerimize vermiyorlar...

Gece yarısı bizi tekrar, ama bu sefer ayrı ayrı açtıkları mezarlara gömüyorlar...

Olan bitene çok üzülüyoruz... Ailelerimizin, bizim sekizer kurşunla delik deşik olmuş bedenlerimizi görmeleri canımızı sıkıyor...

Yine, bilemediğimiz bir süre sonra, Siirt Valisi'nin bir açıklaması kulağımıza geliyor...

"Hava sıcak olduğu için ölüleri gece yarısı gömmek zorunda kaldık" diyor.

Bunun bölgedeki geleneklere aykırı olmadığını söylüyor...

Tahir Özer ve Ali Çetinkaya'nın, yani bizim cinayetimizin "çok yönlü soruşturulduğunu" ifade ediyor...

Tabii, ölüler dünyasında bu lafların pek bir anlamı bulunmuyor. Ama, hikayemizin tamamını anlatmak istediğimiz için bundan da söz etmemiz gerekiyordu...

Bu hikayeyi niçin mi anlattık?

Son zamanlarda bazı mezarların açıldığını duyduk... Daha da binlerce mezarın açılacağı söyleniyormuş...

Yetkililere buradan sesleniyoruz...

Bizim de mezarlarımızı açın...

Biz tetikçilerimizi biliyoruz ama bizden başka kimse onları tanımıyor...

Ayrıca onlara o emri verenler kimler?

Onları da herkes öğrensin...

Büyüklerimize sesleniyoruz: Bizim de mezarlarımızı açın.

Biz de bu ülkenin ölü vatandaşlarıyız...


30 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...