YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Niçin yazmak

 
İyi de, bir meselesi olmadan yola çıkan biri ne yazabilir? Bir meselesi olmak, dünya karşısında bir tavrı olma anlamını da içeriyor olmalıdır.

 

Bu gün, yazmanın bir meseleyle ilişkili bulunduğunu söyleyebiliyorum. Ama ben, kendi geçmişime dönüp baktığımda olayın hiç de bu görüşümü doğrulamadığını da aynı zamanda tesbit ediyorum. Ben, başka vesilelerle anlatmış olduğum gibi, bir meselem olduğu ve o meseleyi başkalarına aktarmadan duramadığım için yazı yazmaya başlamış değilim. Ben sadece ve sadece bir arkadaşımın yazma hevesini sürdürmesini sağlamak üzere ve onun hatırı için yazmaya başladım. Kaderin garip ironisidir ki, o arkadaşım kısa bir süre içinde birkaç güzel öykü yazdıktan sonra yazmayı bıraktı. Bense devam ettim. İlk sıralarda "bir meselesi olmak gerektiği" hususunda bilinç sahibi olduğumu söyleyecek değilim. Böyle bir bilinç içinde değildim. Ancak şu kadarını sezinliyordum ve kendi kendime diyordum ki, bunları sen yazmazsan başka kimse yazmaz, yazamaz. Hayır, kendi kendime yaptığım bu fısıldayış, sanılabileceği gibi, bir kendini farklı görme, kibirlenme, büyüklenme kabilinden bir durumu ortaya koymuyordu. Çünkü yazdığım şeylerin üstünde, burada nitelik bakımından bir değerlendirme yapmak üzere yola çıkmış değilim. Belirtmek istediğim husus, yalnızca, o yazılarda söylenen şeylerin ancak benim tarafımdan dile getirilebileceği, çünkü onların yalnızca benik kendi yaşamımda yer almış olduğu vakıasıdır. Bu anlamda, hiç kimse, bir başkasının yazabileceğini yazamaz dememiz gerekiyor.

İyi de, bir meselesi olmadan yola çıkan biri ne yazabilir? Bir meselesi olmak, dünya karşısında bir tavrı olma anlamını da içeriyor olmalıdır. Bu sonuncu anlamda, dünyaya, siyasaya, kendi çevreme karşı elbette bir duruş içinde bulunduğumu ileri sürebilirim. Buradaki durum, bir tezi olmak ve o tezi başkalarına aktarma isteğinden farklı bir anlamı içeriyor. Durum, hele tezli bir ürün (bir edebiyat ürünü) ortaya koymaktan iyice farklı. Bu "duruş", söyleyeceğini nasıl daha farklı bir biçime büründürübelirim kaygısına dayanıyor. Gerçekten de, nerdeyse daha ilk öykülerimden başlayarak yalnızca bir ân'ı, bir yüzdeki bir gülümseyiş ya da bir burukluk ânını dile getirebilme telaşı, bir bakıma, bu içeriğin biçimini ve biçemini de, kendiliğinden çağırmaya başladı. O öykülerde, bize okulda öğretilen formun tümüyle dışına çıkan, bir bakıma o forma isyan anlamını taşıyan bir özellik bulunuyordu. Örnekse, öykü içi zamanda kronolojik gidiş tepe taklak olmuştu: başlangıç sona, son ortaya, orta kısım başa.. gelebiliyordu. Sonradan başkalarının da aynı zorunlulukla karşılaşmış bulunduğunu görünce, bu, kendi yaptığımın sağlaması yerine geçti.

Bir lise öğrencisi olarak, o tarihlerin ve halen sıradan herkesin paylaştığı orta malı siyasal görüşleri kabullenmiş biri sıfatıyla kaleme aldığım yazılar da, her şeye rağmen, "meselesi olmak"ın anlamını hissettiriyordu. Fakat ben, bu anlamdaki meseleyi, öykü düzlemine aktarmaktan kaçınıyordum. Çünkü bu anlamdaki siyasanın öyküyü berbat edeceğini düşünüyordum. Öyküyü örselemeden siyasanın öyküye nasıl yedirilebileceğini öğrenebilmem için fırınlar dolusu ekmek yemem gerekecekmiş meğer!


30 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...