| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Demirel-Ecevit: Yeni güç odağı
Türk siyasetindeki yeni güç odağı artık iyice netleşti. Belki buna yeni tehdit odağı tabirini kullanmak daha bir uygun düşecek. Bu odağın adı, Ecevit-Demirel ittifakı'dır. İşte bu ittifakın ihdas ettiği bir yaptırım gücüyle karşı karşıya Türkiye. Tehdit bugün için, sırf ANAP'a yönelik olarak somutlaştırıldı. (5+5)e ister destek ver, ister verme denilmek istendi. Kriz'i artırır ve bunu bir hükümet meselesine döndürürsen, onu da sen bilirsin!.. Bu beklenmedik salvo karşısında, masa başı taktik ve strateji üstadı Mesut Yılmaz'ın bile ne kadar sersemlediği âşikâr. ANAP Meclis grubu içten içe homurdansa da, henüz bir çıkış yolu bulabilmiş değil. Ama gene de ANAP'ı takip etmek gerekiyor. Çiller: Askıdaki tehdit
Ecevit-Demirel kuşatması sırf ANAP'a yönelik de değil. Bu kuşatmaya gönüllü teslim olan ilk kişi, bildiğiniz gibi Çiller, Çiller'in tek derdi Yılmaz'ı köşeye sıkıştırmak!.. Bu ona kâfi geliyor. DYP Kongresi'nin muhtemel sancılarını atlatmak için başvurduğu bir kombinezona, Çiller giderek teslim oluyor. DYP'yi sanki Mesut Yılmaz parçalamış gibi bir ucuz teselliye kendisini kaptırarak, asıl Demirel faktörünü unutuyor veya ona teslim oluyor. Ecevit ve Demirel, Çiller'i, ANAP'a karşı bir tehdit unsuru olarak kullanıyorlar. İşte o kadar!.. Yoksa Ecevit asla Çiller'li bir hükümet düşünemez. Hatta Demirel dahi!.. İşte her nedense bu tehdit ve havuç politikası, hem Yılmaz hem Çiller üzerinde beklenenin ötesinde etkili sonuçlar doğuruyor. Dün söylediğimiz gibi Demirel-Ecevit kuşatması, siz isterseniz buna çapraz ateş denemesi de diyebilirsiniz; Ecevit'in Yılmaz'a yönelik tehditkâr cümlelerinden çok önce planlanmış. Taktik ve stratejiler, yani muhtemel gelişmelere göre, hemen herşey belirlenmiş. Yılmaz'ın beklenmeyen bir reaksiyonuna, ya da ANAP'ın (5+5)ten vazgeçmesi ihtimaline göre hazırlık yapılmış. Sadece bu kadar mı? Hayır, hayır!.. Aynı tasarıya milletvekili maaşları da eklenerek, daha umumî bir kuşatma denemesi düşünülmüş. Bazı veya çoğu milletvekili diyecek ki, "Bana ne (5-5)ten, ben bu maaş meselesinin halli için oy verdim veya vereceğim." Tehdidin dehşetini düşünebiliyor musunuz? Bitti mi? Hayır, bitmedi. Bir de tasarıya; Erbakan'ın siyasi yasağını bir yıl indirmek ve parti kapatmada "odak" kavramına açıklık getirmek gibi bir iki hususu da ekleyiverelim demişler. Hem de Fazilet'in gıyabında!.. Ecevit ve Demirel düşünmüşler ki, sırf ANAP'ı değil, MHP'yi de masaya yatırmışlar. Onlar dahi oy vermese veya fire verse, gene de sonuç almak amacını taşıyan bir mizansen icat etmemişler mi? Mihver siyaset ya da rolünü oynamak
Özetleyelim isterseniz: ANAP, DYP, FP ve bütün milletvekillerini kuşatmaya dönük bir strateji bu. Bu kümelerin bütününü toplasan, gene de böyle bir strateji ortaya koyamazlar. Neden? Onlar kendilerini, siyasetin mihveri haline getirecek bir nosyon ve supleks taşımıyorlar da onun için. Onların rolü sadece muhalefet!.. Muhalifleri ile kendi arasında bir ortak payda aramayan, bunu sürekli dinamitleyen tavırlardan mihver siyasetlere nasıl ulaşılabilir, düşünseniz ya!.. Siyasetin özü, ortak cephe üretmekten geçer. Cepheleşmeye teşne düşen her siyaset biraz da harakiri yapıyor demektir. Evvelki gün Ahmet Hakan'ı izledim. Mecalsiz bir okuyuşla götürüyordu haberleri. Ortadaki siyasal kuşatma karşısında eli ayağı kırılmış. Neyi onaylayarak öne çıkaracağını, ya da neye karşı savaşarak yükleneceğini bilemez bir vaziyette öylesine okuyordu haberleri. Haydi kendisi bunu yapamıyor diyelim, ya niçin birisine mevcut kuşatmayı yorumlatmayı denemedi? Ya da sözcülüğü birisine emanet etmedi? O anda, kuşatmanın ürettiği yılgınlığın derinliğini ve yaygınlığını, daha bir düşünmek durumunda kaldım. Bekleyip görelim
Peki, bu kuşatma kırılabilir mi? Çok zor fakat imkânsız değil. Hiç olmazsa bu olay bir ders olsa bari!.. Muhalefetçilik oynamak ayrı; kendini mihver siyaset haline yükseltecek ortak cephe stratejileri üretmek daha bir ayrı!.. Bağırıp çağırmak yerine, arabesk ağıtlara varan tazallüm edebiyatları yerine siyasete, yazıya, yayıncılığa böyle yaklaşsak nasıl olur dersiniz? Kendini yalnızlaştırmaktan ve tecrid ettirmekten haz duyan bir düşünce; öyle sanıyorum ki henüz politik bilinç seviyesine yükselmemiş kabul edilmelidir. Şu anda ortalıkta büyük bir sıkıntı var. Bu da kuşatmanın derinliğinden kaynaklanıyor. Biraz beklemek ve gelişmeleri rasat etmek lâzım. Parlamentonun bu edilgenlik karşısındaki tutumu son derece önemli bizim için.
aridvan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|