| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
İlginç yol arkadaşları
Eskiden, "Rahmi Turan Hürriyet'in başına geliyor" veya "O gidiyor, gazetenin Ankara temsilcisi Ertuğrul Özkök genel yayın yönetmeni oluyor" diye yazmamla olayın gerçekleşmesi arasında fazla bir vakit geçmezdi; ben mi reflekslerimi kaybettim, yoksa Hürriyet'te işler eskisi gibi hızlı gitmiyor mu, bilemiyorum... Bir dost yemeğinde duyduğum, "Ertuğrul grupta büyüdü, yönetmenliği bırakıyor" haberini aktaralı neredeyse on gün oldu; Hürriyet'te herhangi bir kıpırdama görülmedi... Hürriyet'te görülmedi, ama medyada olup bitenleri yakından izleyen 'Barometre' gazetesinde iddialı bir değerlendirme çıktı. Adımı da veren Barometre, haberin Ertuğrul Özkök'ün yönetmenliği bıraktığına dair olan kısmını doğru kabul ediyor, ancak yerine -benim tahmin ettiğim üzere- Ankara temsilcisi Sedat Ergin'in değil, yayın koordinatörü Seçkin Türesay'ın getirileceğini ileri sürüyor... Sedat Ergin ve Seçkin Türesay yıllardır aynı gazetenin içinde bulunsalar bile farklı iki üslubun sahibidirler; Türesay Hürriyet'in bugünkü magazin ağırlıklı, hafif haberleri öne çıkartan havasına daha uygun bir seçim... Ergin başa geçerse Hürriyet çok daha farklı bir görüntü ve habercilik anlayışına doğru değişir... Belki de, patronlar (sadece Aydın Doğan'ı değil, M. Ali Yalçındağ ve Ertuğrul Özkök'ü de kast ediyorum) karar vermekte zorlanıyordur... Ertuğrul Özkök, geçen gün, Amerikan büyükelçisiyle bir grup gazetecinin yemekte buluştuğunu yazdı; bayağı kalabalık bir gazeteci grubuyla yemek yemiş Mark Parris. Ancak, masanın etrafında bulunan gazetecilerin ortak özelliği dikkat çekiciydi: Hepsi Doğan Medya Grubu'na mensuptular... Benim durumumda olun da gelin şöyle düşünmeyin bakalım: "Amerikan büyükelçisi, gazetecilerle görüşmek üzere biraraya gelmeye karar verdiğinde hepsini 'aynı medya grubu'ndan mı seçer? Yoksa CNN-Türk ile kurulan ABD irtibatı göründüğünden daha mı derin?" Bu işte bir garabet var ya, ne acaba? Yemekle ilgili değinmeyi Ertuğrul Özkök'ün sütununda okuyunca adları anılan meslektaşların son günlerde yazdıkları yazılara yeniden göz attım. Gördüğüm şu: Hiçbiri ABD büyükelçisiyle bir yemek masası etrafında buluşup sohbet ettiğini belirtmemiş... Yine hiçbiri, ima yoluyla bile, ABD büyükelçisine atfedilecek herhangi bir görüş aktarmamış... Onların böylesine 'saklı' tuttukları görüşmeyi, Ertuğrul Özkök neden açıkladı dersiniz? Elbette doğruda bir ilişki kurmak yanlış olur, ama son zamanlarda Doğan Grubu gazetelerinde Demirel'den yana bir tavır değişikliği kendini belli etti. Bunun en çarpıcı iki örneğinden biri Ertuğrul Özkök; artık açıkça "Demirel cumhurbaşkanlığında kalsın, ahlâksız teklife bile râzıyım" diyor... Diğer örnek daha da çarpıcı: Geçmişte Süleyman Bey için demediğini bırakmamış Emin Çölaşan da 'Demirel'i sevenler korosu'na katıldı; "Bugünkü ülke koşullarında onun bir dönem daha Çankaya'da olmasını arzu ediyorum" cümlesi onun... Bir süreden beri, Ankara kulislerinde, "Amerika Demirel'in görev süresinin uzatılmasından yana" söylentisi dolaşıyor... Olabilir; Demirel, 1960'larda siyasete girdiğinde de arkasında Amerikan desteği olduğu söylenirdi. Bir diplomat dostum, 1964'te görev yaptığı bir ülkede, istihbarat toplantılarında yan yana düştüğü Amerikalının, kulağına, "Yakında muhteşem Süleyman çıkıp fırtına gibi siyasi alana girecek" diye fısıldadığını hâlâ hatırlıyor... Kulislerde söylenenleri yabana atmayın... Kulislerde, Demirel'in görev süresinin uzatılmasına sıcak bakan zinde güçlerden de söz ediliyor... Güya, Ecevit tarafından açıklanan anayasa değişikliğine endeksli yeni formül de o güçlerin eseriymiş... Eğer bu iddialar doğruysa Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı üzerinde ilginç bir ittifak oluşmuş demektir... İki gücün kesişme noktasında Ecevit'in bulunması da, yakın siyasi tarihimizin anlaşılamaz ayrıntılarına ışık tutacak değerde bir başka gerçek ("Ecevit'in sınanması" başlıklı 29-31 Ağustos 1999 tarihli kulisleri yeniden okumanızı tavsiye ederim)... Demirel üzerinde oluşan iç ve dış mutabakatın medyaya yansıması da gönlünde Mesut Yılmaz yattığı bilinen Doğan Medya Grubu aracılığıyla oluyor işte... Sözcülerden biri ise, talihin garip bir cilvesi, Amerika ve Batı ülkelerini Sevr'i hortlatıp Türkiye'yi bölme projesinin sahibi olarak takdim eden Emin Çölaşan... Ben size hep "Lütfen fazla şaşırmayın, ileride daha büyük şaşkınlıklar yaşayacaksınız" deyip durmuyor muyum? Açıklama: TRT-1'de 'Politikanın Nabzı' programını yapan Kurtul Altuğ önceki gün Kulis'te yazdıklarımdan alınmış... Sevdiğim biridir Kurtul Bey... Bazı noktalara açıklık getirmemi istedi. Bir kere, 12 Mart döneminde, başbakan yardımcısı Sadi Koçaş'ın değil başbakanlığın basın müşaviriymiş... Geçmişte Ecevit ve Demirel'e karşı olduğu doğruymuş, ama her ikisi de şimdi çok değişmiş... Programını Kanal-6 yayından kaldırmamış, Ahmet Özal kanalı sahiplenince kendisi oradan ayrılmış... Samanyolu için benden aracılık rica ettiğini de hatırlamıyor; Türkiye gazetesi yazarı Sebahattin Önkibar TGRT için aracılık yapmış ve o kanala bir program hazırlamış... Bu arada, ben merak etmediğim halde, TRT'den yüksek ücret almadığını da söyledi Kurtul Bey; Korkmaz Yiğit patronken program yaptığı Kanal-6'dan iyi para alıyormuş... Güven Erkaya'dan ise herhangi bir açıklama gelmedi...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|