|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ustam der ki, "uluslararası ilişkileri değerlendirirken komplo teorisi tek başına belirleyici olmaz"; ama "tecessüs"ün yol gösterici katkısını keşfetmiş biri için, komplo teorisi üzerine kurulmuş polisiye ve "siyasal gerilim" romanları bulunmaz nimet, vazgeçilmez bir kaynaktır. Birçoğu Türkçe'de de yayımlanıyor. Dean Kontz, Stephan King, J.M.Simmel gibi harcıalem best-seller yazarlarla birlikte Altın Kitaplar ve İnkılap Yayınları listesinden sunuluyor ya, kulak asmayın, kadirbilir okuyucunun dikkatinden kaçmıyor yine de. Çoğunlukla gizli servis kaçkınları ve casusluğa meraklı gazeteciler tarafından kaleme alınan bu kitaplar, gerçeği manipüle etmek amacı da taşısalar, uluslararası ilişkiler konusunda önemli ipuçları sunmaya devam ediyorlar. Bizim siyasetçilerin o taraklarda bezi yok. Okumazlar. Merak da etmezler. Clinton, örneğin, iyi bir "gerilim romanları" okuruydu. Sultan Abdülhamid'in de bu tür kitaplara düşkünlüğü biliniyor. Taha Kıvanç ağabeyimiz, Clinton'ın bu merakına ilişkin şunları yazıyordu: "Bill Clinton'ın okuduğu polisiye ve gerilim romanlarının çoğu Türkçe'ye de çevrilmiş durumda. Bir televizyon söyleşisinde Clinton, Sarah Paretski ve Sue Grafton hayranı olduğunu, bu yazarların kalemlerinden çıkan bütün eserleri okuduğunu belirtmişti. (....) Clinton'ın, okumaya, günde ortalama iki saat, en meşgul olduğu dönemlerinde bile en az 30 dakika ayırdığını yine o söyleşiden öğrenmiştim; hareket halindeyken sürekli okurmuş, ama en tercih ettiği zaman gece yatmadan önceymiş. ABD başkanının 'Ben bir gerilim romanları tiryakisiyim' itirafı, o tür edebiyatın düşkünleri için rahatlatıcı bir şey." Bu satırların yazarı için de öyle. MOSSAD kaçkını Victory Ostrovski'nin Türkçe'de de yayımlanan "Yahuda'nın Pençesi"nden sözederken, yazarın İsrail Başbakanı İzak Rabin'in "bizzat" MOSSAD tarafından öldürüleceğini ağzından kaçırdığını daha önce yazmıştım. Kitap yayımlandıktan bir yıl sonra Rabin öldürüldü. Hem de bir MOSSAD ajanı (Yigal Amir) tarafından. Casus-gerilim türünün babalarından sayılan Frederick Forsyth ve John Le Carre'ı hatmettiğim için, şimdi yeni arayışlardayım. John Le Carre (Üstadın romanından uyarlanan "Panama Terzisi" filmi şu sıra gösterimde. Onun yazdıkları burnundan kıl aldırmaz entelektüel kesimden de kabul görüyor üstelik...) "Bizim Oyun" adlı romanında Rusya'nın Çeçenistan'da kazanamayacağını öngörmüştü. Forsyth da "Tanrının Yumruğu"nda Körfez Savaşı'nın bilmediğimiz yönlerine ışık tutuyordu: Irak'ın hangi tertiplerle Kuveyt üzerine gönderildiği, "kıyamet topu" masalıyla dünyanın nasıl meşgul edildiği, Amerika'nın 1991 harekatında işini neden yarım bıraktığı, İsrail'e bölgede nasıl bir konum biçildiği, Saddam'ın ABD için neden "öncelikli hedef" olmadığı; aklınıza gelen gelmeyen birçok sorunun cevabı bu kitapta. Ayıptır söylemesi, şu sıra Tom Clancy okuyorum. Yeni keşif... Clancy, 11 Eylül benzeri bir saldırıdan yola çıkarak (teröristler bu kez Manhattan'da bir köprüyü havaya uçuruyor) ABD'nin Orta Asya'da giriştiği yapılandırma ve düzenleme (!) çalışmalarına değiniyor. Kötü çevrilmiş, berbat bir hurufat ve sayfa düzeniyle sunulmuş olsalar da, gerçeğe en yakın bilgiye, gerilim romanlarını okuyarak ulaşabiliyor insan. 11 Eylül'ün romanı da yazılacak, merak etmeyin. Bu önemli takvimi işleyecek kalemler (Gordon Thomas mesela), koskoca ABD'nin küçücük bir ülke (İsrail) tarafından nasıl "rehin" tutulduğunu da anlatacaklardır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |