T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

A K T Ü E L

Eğirdir bir güne sığmaz

Yoksullara yardım için dernek kuran 15 esnaf arkadaş, tespit ettikleri ailelerin gıda ihtiyacını karşılıyor. Yaklaşık bin aileye yardım eden gönüllülerin hedefi bin aileye daha ulaşabilmek.

Isparta'nın şirin bir ilçesi olan Eğirdir, her mevsim ve günün her saatinde ayrı bir renk cümbüşü yansıtan sığla ormanları, kasnak meşesi ve göreni hayran bırakan Apollon Kelebeği ile dünyanın dört bir yanında tanınıyor. Milattan binlerce yıl önce kurulan bu güzel ilçe, şimdilerde yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Göller Bölgesi'nde, Türkiye'nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü'nün kıyılarında kurulan bu şirin ilçe, Can Ada ve Yeşilada isimli yarım adaları ile güzelliğini katmerliyor.

Buraya gelen turistlerin uğrak mekanları ise Eğirdir Kalesi, ilçenin en büyük camisi olan Hızırbey Camii, Ayastefanos Kilisesi, bugün kapalı çarşı olarak kullanılan Dündarbey Medresesi, Ağa Camii, Ada Camii, Sinan Paşa Camii, Baba Sultan Türbesi ve niceleri...

Mağaralar gizem katıyor

Balık lokantalarıyla dikkat çeken, Muslahattin Dede ve Eflatun Dede türbeleri ile ziyaretçi sayısını her geçen gün artıran Yeşilada, çadır ve karavan turizminin hareketlendirdiği Can Ada, kırıntı Köyü yakınlarında çam ormanları arasında girintili çıkıntılı doğal güzellikleri olan Kovada Gölü, temiz orman havasını teneffüs edebileceğiniz Çamyol, berrak, buz gibi suyu, yemyeşil ormanı ile Kral Yolu ve Eğirdir'e gizem katan İnönü, Damlataş, Kocakır, Kapız İni, Su İni, Belbaşı ve Culak mağaraları da buraya yolunuz düştüğü zaman görmekten keyif alacağınız mekanlardan.

 
Anadolu sigarayla 400 yıl önce tanıştı
Günümüzde kimileri için "vazgeçilmez" kimileri için de "hayatı karartan" özelliğe sahip sigaranın, Anadolu insanı ile 400 yıl önce tanıştığı bildirildi. Sigaranın tarihi konusunda araştırmalarda bulunan Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Özyardımcı, tütünün anavatanının Amerika kıtası olduğunu belirtti. Tütünün, insanlığın karşısına Amerika'da yaşayan yerli halkın önemli günlerde ve toplantılarda "dostluk simgesi" olarak çubuk ucunda içilmesiyle çıktığını anlatan Özyardımcı, Amerikanın keşfi ile birlikte önce Avrupalıların, ardından da tüm insanlığın tütünle tanışmaya başladığını kaydetti. Özyardımcı'nın verdiği bilgiye göre, Avrupalı kaşiflerin ilgisini ve beğenisini toplayan tütün, Avrupa'da ilk olarak 1556'da Fransızlar tarafından kullanılmaya başlanıyor. Tütün, 1601 yılında Saray Başhekimi Cerrah İbrahim Efendi'nin, tütün içmenin hem sağlığa zararlı hem de İslam dinine aykırı olduğu yönündeki tüm itirazlarına karşın, Anadolu ve Türklerle tanıştı. İbrahim Efendi, Avrupalılar tarafından sağlığa yararlı olduğu yönünde tanıtılan tütüne karşı mücadelesinde, uzun süre başarılı oldu ve dönemin aydınlarını da yanına toplamayı başardı. Sigaraya karşı verilen bu ilk mücadele tam başarıya ulaşırken, dönemin Şeyhülislamı Bahai'nin fetvası, mücadelenin kaybedilmesine neden oldu. Bahai'nin, "Tütünün İslam'a göre haram değil, mekruh olduğu" yönünde verdiği fetva, tütünün Anadolu'da yaygınlaşmasına yol açtı.

6 Ekim 2001
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED