T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tellere yakında elektrik de verilir

Bir ülke düşünün ki, o ülkenin Başbakanlığını korumakla görevli Koruma Müdürlüğü, "olağanüstü" önlemler almaya kalksın. Bu "olağanüstü" önlemleri olası bir suikast olayına karşı değil, o ülkenin vatandaşlarının, o ülkenin Başbakanının bulunduğu binanın önünde protesto yapmalarını önlemek için alsın.

Her tarafı demir parmaklıklarla çevrilen ve giriş kapısı üçe düşürülen Başbakanlık Merkez Binası'ndaki polis noktalarına her çeşit müdahaleye uygun araç ve gereç de konulmuş.

Sanmayın ki Usame Bin Laden'in adamları, gelip bizim Başbakanımızı vurmaya kalkacaklar da bu önlemler onun için alınıyor.

Değil. Maalesef bu önlemler "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gelip Başbakanı protesto etmesinler" diye alınıyor.

"IMF'ye teslim olarak" uygulamaya çalıştıkları "Güçlü ekonomiye geçiş" programı artık "iflas" noktasına geldi. Bu program önce esnafı ve küçük tüccarı vurdu, sıraya artık büyük kuruluşlar da girdi.

Ne kadar "bu devrin krizle ilgisi yok" dense de Sabancı Holding bir büyük işte "geri adım" atmış oldu. Daima yenilikler yapan, dünyanın dev şirketleri ile yüzde 50, yüzde 50 ortaklıklar kurmasına alıştığımız Sabancı Holding, bu kez, otomotiv sektöründe yenik düştü.

"Gerek dünya otomotiv sektöründeki hızlanan globalleşme neticesinde üretimin konsolidasyonu, gerekse Türkiye otomobil pazarının öngörüldüğü şekilde gelişememesi, Türk otomotiv sektörünü ve Toyotasa'yı olumsuz etkilemiştir."

Sabancı Holding'ten yapılan açıklama bu. Bu açıklamanın en can alıcı yeri "pazarın öngörüldüğü şekilde gelişememesi" cümlesi. Ekonomi gelişemiyorsa, doğal olarak, kriz daha ağırlaşarak sürecek ve batan şirketler birbirini izleyecektir.

Sabancı Holding'in Toyotasa'dan çıktığı gün, Kemal Derviş'in "daha çok düşecek" dediği dolar, 1 milyon 600 bin sınırını aşmış, önüne hedef olarak 2 milyon lirayı koymuştu.

Yine Toyotasa'nın "Sabancısız" kaldığı günlerde iktidardaki bir partinin milletvekilleri, kendi iktidarlarının başını "şiddetle eleştirerek", muhalefetteki bir başka partiye kapağı atıyorlar.

Artık "Türkiye'de işbaşında bir hükümet yok" sözü, sokaktaki vatandaştan, lüks plazalardaki işadamına, semt pazarlarındaki manavlardan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki milletvekiline kadar herkesin ortak görüşü oldu.

Hükümet yok. Hükümet yok ama, "Meclis'te hükümetin alternatifi var." Türkiye'yi çağın en gerisine düşüren, 4 yılda 40 yıl geriye atan bu hükümet, artık ömrünü tamamladı. Bu hükümetin bir gün daha yönetimde kalması Türkiye'yi daha ağır ve zor günlere atacaktır. Meclis'te "zor krizleri aşan ve ertesi yıl büyümeyi sağlayan" bir kadro mevcuttur. Ekonomiyi bilmiyor, düzelteceğinize daha da batırma beceriksizliğini gösteriyorsunuz, bari "neler yapabiliriz" diye sormasını becerin.

Başbakanlığa giden yolların kapatılması, etrafının demir parmaklıklarla ve tel örgülerle çevrilmesi neyi kurtarır? Bu iktidarı kurtarabilir mi? Bu iktidar "ekonomiyi IMF'ye teslim ederek" halkı açlığa ve sefalete mahkum etmiştir. Şirketlerin birer birer kapanmasına, borcunu ödeyemeyen esnafın, çiftçinin hapishanelere atılmasına, ya da intihar etmesine neden olmuştur. Bu iktidar mutlaka ama mutlaka değişmeli, yeni Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası çıkarılarak bir an önce seçime gidilmelidir.

Türk halkı neyi yaparsa iyi yapar, bu son seçimde bir kez yanıldı, onun acısını da ağır çekti. Bu kez yanılmaz.


6 Ekim 2001
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED