T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gazetecilik, çok zorlaşıyor!..

Sıkıştırılmış ve hızlandırılmış bir tarih sürecinde yaşamak hem yorucu, hem de şaşırtıcı..

Şöyle bir düşünün..

Ben kendi yaşamımdan biliyorum..

Kimbilir kaç milyon yıl, tertemiz, pırıl pırıl olan Boğaz'ın ve Marmara'nın sularının, 1960'lı yıllardan sonra kirlendiğini gördüm..

Yine hatırlayabildiğim sürede, 1950'de 850-900 bin olan İstanbul'un nüfusu, şimdi 10 milyonu geçti..

İnsanlığın başlangıcından beri kırsal ağırlıklı olan ve tarıma dayalı yaşıyan Anadolu demografyası, benim yaşadığım dönemde, kent ağırlıklı olmaya döndü..

Ben doğduğum zaman (1942), dünyanın 2'nci büyük gücü, 1917'den beri Sovyetler Birliği'ydi..

Şimdi ne Sovyetler Birliği, ne de "Doğu Bloku" var..

Cumhuriyet kuşakları, siyasal İslam'ı da, sosyalistliği de, eylemci milliyetçiliği de, büyük kitle partileri olan CHP'nin veya DP'nin içinde eritilmiş biçimde görürler, ama hissetmezlerdi..

Şimdi her farklı öğe, kendi partisinin, kümesinin, örgütünün içinde ve kendi içinde de bölünüyor..

Alıştığımız sosyo-politik algılamaların boyutu değişti..

Bir Türkler (Müslümanlar), bir de Azınlıklar (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) vardı..

Şimdi "Sünni mi, Alevi mi" diye bakmak yetmiyor..

Acaba, "Nakşi mi, Nurcu mu?"

Acaba, hangi cemaatten?

Acaba Türk mü, yoksa Kürt mü?

Bildiğimiz ve Cumhuriyet'in ilk yarım yüzyılını içeren dönemde, "tehdit" denilince akla, Sovyet kökenli Komünizm ve onun arkasındaki "Kızıl Ordu" heyhulası gelirdi..

Çünkü Doğu Avrupa'yı Sovyet Bloku'na, işçi sınıfları değil, Sovyet Kızıl Ordu'su katmıştı..

Şimdi "tehdit ve tehlike" denilince, çeşitli ceza yasa maddelerinin eskisinden çok farklı biçimde kullanıldığı eylemler ve düşünceler akla geliyor..

Son dönemlere kadar "devlet ve iktidar" denilince, dilediğini zengin, dilediğini sefil eden bir "merkez kuvvetleri" gelirdi akla..

Şimdi devletin, kendi açığını kapatacak gücü yok..

İktidar ve bürokrasinin zengin ettiği kişilerden bazıları cezaevinde, bazıları da iflasın eşiğinde..

Şunu söylemek istiyorum:

Sıkıştırılmış ve hızlandırılmış bir tarih sürecinin önümüze getirdiği yeni gündemi tam olarak anlayamadan, şimdi daha geniş bir alandaki bilmediğimiz ve ilgilenmek gereğini hissetmediğimiz dünya gerçeklerini de, öğrenmek durumundayız..

Afganistan'da birbirleriyle savaşan fraksiyonları, Özbekistan'ın ve Pakistan'ın hem coğrafi, hem siyasi niteliklerini, Siyasal İslam'ın global düzeydeki yelpazesini, terörün finansal kaynaklarını..

Böyle, binlerce madde var bilmediğimiz..

Ve "bilgi"ye dayalı tartışıp sentezlere varmak yerine, "ön-yargılar"a dayalı "inançlar"ı (din anlamında değil bu "inanç" kavramı) tartışmayı seçiyoruz çoğunlukla..

Tartışmalarda, "düşünüyorum"la değil, "inanıyorum"la başlayan cümleler kuruluyor hep..

İşimiz kolay değil yani..

Bu zamanda, "bilgi" mesleği olan "gazetecilik"i seçenler, çok yorulacak..

ŞAKA

Paket paket zam!..

Birinci paketi tamamlayıp, sözde Anayasa'yı yenilediler..

Şimdi de, "2'nci paket"e sıra gelmiş..

Bu pakette de Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kısacaklarmış..

Bari, yetkileri kısarken, maaşına zam yapıp, o'nu da kendilerine benzetseler..

SORULAR

Sadece "terörizme" mi hayır?

Usame Bin Ladin'in yakalanmasını amaçlayan ve Global Terörizmin yeşerdiği bataklıkları kurutmayı hedefleyen "savaş", beraberinde sorular getiriyor..

Örneğin bu savaşta, "Amerikan koalisyonu" içinde yer alan çeşitli despotlar, diktatörler, totaliter rejimler, global meşruiyet mi kazanacak?

Amerika Körfez Savaşı'nı da "demokrasi için" başlatmış ve kurtarılan Kuveyt'e, demokrasi yerine "Sabah Ailesi" geri getirilmişti..

Körfez Savaşı'ndan sonra, Suudi Arabistan'daki rejim, daha da katılaştı..

Ve Saddam da hâlâ koltuğunu koruyor Irak'ta..

Acaba Afganistan'ı hedef alan bu yeni savaşın amacı, ülkeyi Taliban'dan temizleyip, yerine devrik kral Zahir Şah'ı getirmek mi olacak?

Ayrıca, "uluslararası adalet"in de hassas bir terazisi yok mu?

Kitleleri, inançları, coğrafi bölgeleri topyekûn terör zanlısı veya kaynağı olarak gösterip suçlamak, hukuk ile terörizmin kaynaşması anlamına gelmez mi?

Bütün bu sorular, tüm dünyanın zihnini kurcalıyor..


6 Ekim 2001
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED