|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İnanç sistemlerinin cühelâ takımı tarafından temsil edilmesi ve terörle özdeşleştirilmek istenmesinin getirdiği tiksinti yetmezmiş gibi, bazı söz ve kalem cambazlarının, kendilerini de aynı eşitlik içine ittiği şaşkınlığını yaşıyor pek çok insan... Tepki biraz da bu sebeple büyük. Oysa, insanları rencide etme pahasına gerçekleri çarpıtmayı bir tarafa bıraksalar, Amerika'nın savaşını daha inandırıcı biçimde savunmaları mümkün olabilecek. Sonunda savaşı tasvip eder hale gelmesek de, bizler bile, olan-biteni anlayışla karşılayabileceğiz. Onlar nâmına savunmayı da biz üstlenelim. ABD, bir çok Avrupa ülkesinden farklı olarak, İslâm Dünyası'nda 'düşman' değil 'dost' bilinen bir ülke... "Türkler geliyor" diye korkutularak büyütülen Avrupalı'nın aksine, Amerikan halkı, 'çok-uluslu' ve 'çok kültürlü' bir toplumun fertleri olarak, 'farklı' olana saygı duyan, aykırıyı yadırgamayan bir halk... Bu sebeple, ülkelerinde haksızlığa uğradığına inananlar, bir yolunu bulabilirlerse, kapağı Amerika'ya atıyorlar. Dinsel tâcize uğradıkları için Avrupa'daki ülkelerini terk ederek yeni kıtaya taşınan insanların torunları olarak, bugünün Amerikalıları, İslâm dahil bütün dinlere hoşgöyle bakar ve saygı duyarlar. Son elli yıl içerisinde, İslâm ile müşerref olan Amerikalılar'ın sayısı milyonlarla ifade ediliyor... Bu kadar da değil. Bazısını, uğursuz eylemlerin ardında ilk kez burada zikrettiğimiz başka 'olumlu' yönleri de var ABD'nin... Bosna-Hersek'te, Kosova'da sürmekte olan Sırp vahşetine Avrupa kulaklarını tıkamışken, dengenin Amerika'nın devreye girmesiyle değiştiğini unutmamız mümkün değil. Ezeli rakibini yendiğinin anlaşılmasından sonra rahata kavuşan ABD, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kendi anayasasına 250 yıl önce nakşedilmiş ilkeleri 'evrensel' hale getirme çabasına girdi. Bireysel özgürlükler ve küçülen devlet gibi kavramlar ABD sayesinde global literatüre girdi. Afgan halkına savaş açmadan önce 'düşünce suçu' kavramıyla savaşan bir ülkeydi ABD... Yakın geçmişinde olumlu yönler de bulunan ABD'nin, terörü bütünüyle yok edecek bir büyük savaşı göze alması 'cesurca bir çıkış' olarak gösterilebilirdi de. Geleceğin dünyası terörden çok çekecek. Teknolojik ilerlemeler, kitlesel imha silâhlarını hem kolay ulaşılabilir yapıyor, hem de ucuzlatıyor. Seyahat kolaylığı ise, teröriste, hedef ülke veya kişiye karşı eylemini daha rahat gerçekleştirme imkânı sağlıyor. Terör eylemleri yaygınlık kazandıkça, mücadelede taraf olmayan, hatta eylemciyle aynı ideolojiyi paylaşan mâsum insanların bile hayatı tehlikeye girebiliyor. İkiz kuleler ve Pentagon'a yönelik saldırılar, teröristin isterse neler yapabileceğini ve cür'etini herkese sergileyen müthiş eylemlerdi. Canevinden vurulan ABD'nin, 'suçlu' bildiği 'terörist' odak ile hesaplaşması, hatta öç alma girişiminde bulunması da yadırganmayabilir. 'Terörist odak' kendi içerisindeyse, onu dışlamakta ve elinden geliyorsa teslim etmekte İslâm Dünyası zorlanmaz; hatta odak 'yaklaşılamaz' haldeyse, onu pasifize etme yolundaki çabalara katılmak, İslâm Dünyası değerleri açısından bir gerekliliktir de. Görüyorsunuz, ABD'nin girişimini, hatta askerî harekâtını savunmak da pekâlâ mümkün. Ancak, dikkat ederseniz, bizde 'terör' hesaplaşmasına böyle yaklaşan pek yok. Gücün haklılığı üzerine oturan, adalet ve hukuk gibi evrensel kavramlara, suçun kişiselliği türü temel ilkelere aldırmayan bir mantık geçerli kılınmak isteniyor. Daha da iğrenci, inanç sistemlerinin cühelâ takımı tarafından temsil edilmek istenmesi utancını yaşayan insanların da, söz ve kalem cambazları tarafından, biraz cesaret bulabilseler, 'terörist' veya 'terör yandaşı' ilân edilecek olmaları... Oysa, o kişiler, sağduyulu birer 'dünya vatandaşı' olarak, kalıtım yoluyla oluşmuş reflekslerinin kendilerine fısıldadığı bir tehlikeyi önceden haber vermekle meşguller: Bu yolun sonu, Türkiye'nin çok iyi bildiği, hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, hukukun ayaklar altında çiğnenebildiği bir dünya düzenine çıkar... "Çıkmaz, tam tersine, bu yolun sonu aydınlık" diye de savunma yapılabilir elbette. Savaştan yana olanlar, 'din' konusuna kafayı takmak yerine, neden savaş istediklerini ve on-onbeş yıl sürecek 'kalıcı özgürlük' operasyonu sonunda dünyanın neden daha yaşanılır hale geleceğini anlatabilseler... Bizle uğraşmalarının pratik yararı olabilir, ama stratejik bir değeri bulunmuyor; bu yüzden de inandırıcı değiller...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |