T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Küresel savaşta yeni cepheler

Amerika'nın yeni küresel savaşını hala Usame Bin Ladin veya Taliban sorunu olarak gösterenlerin, "teröre karşı misilleme" olduğunu iddia edenlerin, eğer cehaletlerinden değilse, iyi niyetinden şüphe etmemek mümkün değil. ABD Başkanı George W. Bush'un dünyayı "ya bizdensiniz ya da teröristlerin safında" şeklindeki dayatmasıyla, Müslümanları "ya Taliban'ın safındasınız ya da Amerika'nın safında" şeklinde tercihe zorlayan "yerli oryantalistler"in gelişmelere ve Müslümanlara bakış açısı aynı çarpık zihin yapısının ürünü.

Taliban ve ABD arasında tercihe zorlanan Müslümanlar, Ortadoğu'dan Güneydoğu Asya'ya kadar bütün Müslüman toplumların tehdit altında bulunduğunu, bunun bir anti-terör savaşı değil Anglo-Sakson dünya hegemonyasının güvence altına alınması operasyonu olduğunu, Ortadoğu'nun yanısıra Asya enerji kaynaklarına yönelik hakimiyet savaşı olduğunu, şimdi teröre karşı savaşanların Doğu Timor'daki terörist grupları nasıl himaye ederek bölgeyi Endonezya'dan kopardıklarını, yeni sürecin Müslümanlar'ın yaşadığı orta kuşakta küresel sisteme kafa tutanları hizaya getirme savaşı olduğunu çok iyi biliyorlar. Savaşın küresel sömürü mekanizması için tehlike olarak algılanan İslami uyanışa karşı açıldığını da çok iyi biliyorlar.

ABD'nin Afganistan'a yönelik gayri insani savaşı başlatmasının üzerinden bir hafta bile geçmeden yeryüzünün bir çok bölgesinde yeni cepheler oluşmaya başladı. Savaş, başta Pakistan olmak üzere, bir çok Müslüman ülkeyi derin toplumsal krizlere sürüklerken, Filistin'den Malezya'ya kadar Müslüman ülkeleri bir anda cephe haline getirdi. Muhtemel hedeflere bakıldığında, 11 Eylül saldırılarıyla hiç bir ilgisi olmayan ancak, ABD ile sorunu olan ülke ve grupların isminin öne çıktığı belirginleşiyor. Son on yılı iyi izleyen herkesin, savaş hazırlıklarının uzun süreden beri yapıldığını ve bunun bir ekonomik savaş olduğunu görmesi gerekir.

Fas'tan Endonezya'ya uzanan cephe

Doğu Türkistan'da bugüne kadar uyguladığı katliam ve toplu idamlar gibi ağır insan hakları sorunlarına imza atan Çin, şimdi Uygurlar'ın bağımsızlık savaşını sona erdirmek ve özgürlük için çok ağır bedel ödeyen Müslümanlar'a karşı her türlü şiddet yöntemini kullanmak için aradığı fırsatı buldu. Pekin, D. Türkistan sorununun da teröre karşı savaş kapsamına alınmasını istedi. Bu istek, yakında bölgede ağır insani kayıplara yol açacak bir operasyon başlatacağına işaret ediyor.

Amerika'nın İslamcı gruplara karşı ilan ettiği savaşı en iyi kullanan ülkelerden biri de Rusya. Orta Asya'da Taliban'ın ezilmesi için ABD'ye destek veren Rusya, Kafkaslar'da savaş konumuna geçti. Moskova, bir taraftan Gürcü ve Çeçenler'i bombalarken diğer taraftan bölgedeki askeri gücünü artırıyor. Rusya ve Abhazlar ile Gürü ve Çeçenler arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi bekleniyor. Hindistan da Keşmir'de bağımsızlık savaşı veren grupların terörle mücadele kapsamına alınmasını isteyerek uluslararası müdahale istedi.

Savaşın bütün İslam dünyasına yayılacağının işaretleri sadece bunlar değil. Batı basını ve Amerikan yetkililerin açıklamalarında Endonezya, Malezya, Filipinler'in güneyindeki Müslüman Mindanao, Irak ve Suriye'nin isimleri geçiyor.

Dünya Müslümanları, Afganistan'dan sonra sıranın hangi ülkeye, hangi Müslüman gruba geleceğini, "terör" kavramının içeriğinin nasıl değişeceğini, ulusal ve uluslararası düzeyde ne gibi hukuki değişikliklerin yapılacağını, hangi otoriter yönetimin ayakta kalıp hangisini yok olacağını, ABD'nin kimleri güçlendirmeye karar verip kimleri idam fermanını imzalayacağını görmek için oldukça endişeli bir bekleyiş içinde. 11 Eylül saldırılarıyla yeni serüven arasındaki ilişki ve ölçü çoktan koptu.

ABD, fganistan saldırısının ikinci gününde Irak'ı da vurmayı tartışmaya başladı. Irak'a saldırıya meşruiyet kazandırmak için kitle iletişim araçları devreye sokuldu. 11 Eylül saldırılarının zanlısı Muhammed Atta'nın Irak'ın Ankara Büyükelçisi Faruk Hicazi ile görüştüğü iddia edildi. Dünya medyası saldırıların arkasında "devlet olarak" Irak'ın olduğunu iddia eden yazılarla donatıldı. ABD'de insanların şarbon hastalığına yakalandığı bilgileri gelmeye, kimyasal ve biyolojik saldırı alarmı verilmeye başlandı.

Sade ABD değil, onun safında yer alan hemen her ülkede yeni terör saldırıları hatta kimyasal ve biyolojik saldırılar yapılacağına dair korkular üretildi. Bütün bunlar olurken kimse, 130 ülkenin imzaladığı kimyasal ve biyolojik silahların yasaklanmasına dair uluslararası anlaşmanın önündeki en büyük engelin Amerika olduğunu ve anlaşmayı imzalamadığını hatırlamadı bile. ABD, son olarak, Suriye'yi de vurabileceğini resmen açıkladı.

İslam dünyası yeniden dizayn ediliyor

Dünya sisteminin ekonomik, siyasi ve ticari yapılanışının dışında kalan veya bir şekilde yeni yapılanışa itirazları olan birçok Müslüman ülkenin yeni küresel savaşın kurbanları olacağı netleşti. Artık hedef alınacak her Müslüman ülke veya grup için suçlayıcı uydurma deliller göreceğiz. Gazete ve televizyonlarda "resmi yalanlar"la kurgulanmış haberler dinleyeceğiz. Kanaatlerimiz bu yalanlara göre belirginleşecek. Irak'tan sonra Yemen, Somali, Suriye, Malezya, Endonezya, İran'ın nükleer tesisleri, Keşmir, Çeçenistan, Mindanao, Hizbullah, Hamas ve daha nice örgüt veya grup yeni küresel savaşın hışmına uğrayacak. Afganistan'da başlayan ve bütün Orta Asya'yı, Güney Asya'yı ve Ortadoğu'yu etkisi altına alacak olan bu savaş, dünya tarihinin en kirli savaşlarından biri olacak. İslam dünyasının bilmem hangi ülkesindeki her hangi bir cemaatle ilgili dudak uçuklatan iddiaları duyacağız. Bu enformasyon baskısı altında yaşanacak trajediler karşısında hislerimizi bile kaybedeceğiz.


13 Ekim 2001
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED