|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir cesedin sinir seğirmeleri... Ancak Hollywoodlı 'action'larda tanık olunabilecek ani vurulmalardan ya da tesadüfî bir kazaya şahitlikten kalan, bir daha çıkmamacasına zihne saplanıveren o bir ömürlük anlar... Beklenmedik can verişlerin, son bir kez yaşama tutunma hamlesinin garip, acıtıcı bir tezahürü... İnsani olan ne varsa işte o sinir seğirmelerinde saklı... Bünyenin son umudu, umutsuzluğu, korkusu, teslimiyeti, gururu ve en önemlisi hıncının biricik göstergesi çünkü onlar... Yarım düzine çocuğunun o günkü nevalesini toparlayabilmek telaşesiyle güne uyanan, en zoru nasıl yaşanırsa öyle yaşayan bir babanın ya da annenin ( ne farkeder ki...) istemdışı da olsa son çabaları çünkü onlar... Amerika'nın "sivil halka zarar vermek bir kenara, yiyecek yardımı bile yapıyoruz" teranesiyle boyadığı gözlere El Cezire'nin döndüre döndüre yayınladığı, "boydan boya kan lekesi bezeli bandajı ve yüreğinin kanayan gözüyle bakan çocuk fotoğrafları", bir nebze de olsa ışık olabilir umuduyla bekleyişte şimdi eli kolu bağlı duranlar... Anne-babalarının çoktan mor bir soğukluğa bürünmüş cesetlerinin son şefkatini yaşamış talihsiz çocuklardan biriydi belki de, o bandajıyla hasta yatağından dünyaya yaban bakışlar fırlatan küçük... Savaş tamtamları çaldıkları 11 Eylül'den bu yana, mesnetsiz 'belâ savaş' çığlıkları atarak bekleşen medya ise, rötarlı da olsa emeline nail oldu ve tehlike anında dönüp bakmadığı o sefil sırıtışlarına rücu etti yeniden... Dezenformasyon bombardımanıyla sürdürülen propagandalar da korunaklı, steril ofislerden sürdürüldü tabi... ABD'ye dair traji-komik misaller hep Hollywood'dan verilir, gelenek bunu götürür ama, bu kez oraya uzanmaya hiç mahal yok. Herkesin zihninde canlandırabileceği bir Yeşilçam klasiğine benzetiyorum ben bu oyunu... Zengin mahallenin sırtı kalın çocukları, fakir annenin gözbebeği evladını aralarına alıp, bir güzel pataklarlar... Sonrası, nâ-mevzu... Aynı hâlin küresel yansıması bu, aynı çocuk "dünyanın" dayağını yiyen... Babasının işlediği bir hata uğruna... (gerçi filmin sonunda hiç de öyle olmadığı anlaşılır, ama yediği dayaklar da çocuğun yanına kâr kalır) El Cezire'nin saplantılı bir soyluluk ve öfkenin mahsulü olan çocuğunun zihnindeki sinir seğirmelerinden başka hiçbir şeye sahip olmadığını düşünmek ise gaflet... Çünkü: "Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar, çok zengin olanlardır"
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |