|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan terör saldırılarının tüm dünyada başlattığı tartışma, Afganistan'a karşı sürdürülen savaşla yeni bir boyut kazandı. Bu tartışmalarda öyle tehditkar bir üslup ve baskı uygulanıyor ki insanın kendi durduğu yeri sağlıklı şekilde belirlemesi, düşünceleriyle ilgili argümanlarını ortaya koyması nerede ise imkansızdır. Devletlere de kişilere de sorulan soru gayet net: Bu gelişmelerde nerede duruyorsunuz? Yani terörün ve Afganistan'ın yanında mısınız, yoksa teröre karşı ABD ve müttefiklerinin yanında mısınız? Öncelikle bu sorunun son derece sorunlu ve kışkırtıcı, detayları ve gerçekleri gizleyici bir soru olduğunu söylemek gerekiyor. Dahası insanların terörü ve savaşı kınamaları, her iki çirkinliğe, vahşete karşı durmaları yetmiyor; bir de teröre karşı çıkmanın ve kınamanın "ton"u ve şiddeti sorgulanıyor. Deniyor ki "evet terörü kınıyorsun, ama yeteri kadar yüksek sesle değil!". İki tavır...
Gelişmeler izlendiğinde şu iki tavrın hakim olduğu söylenebilir. Biri ABD'de gerçekleştirilen terör saldırılarını tek başına ve somut bir olay olarak değerlendirmek ve buna göre tavır almak. Diğeri ise bu çirkin ve vahşice saldırıyı bir çerçevede, bir süreçte değerlendirmek ve teröre karşı mücadelede onun doğuran temel sebeplerin belirlenmesine işaret etmek. Türkiye'de ve dünyada olaylar karşısında biraz daha teenni ile hareket eden ve sorulara "Evet ama..." ile başlayan cevaplar verenler var. Teenni ile hareket edenler çok ağır ve sert eleştirilere maruz kalıyorlar. Bu tavırdaki yaklaşım, saldırı olayını tek bir olay olarak değerlendirmeyip mevcut dünya sistemini, insanları bu noktaya getiren statükoyu, adaletsiz, haksız ve dayatmacı yapıyı sorgulayarak bir bütün dahilinde bir değerlendirme yapmaktır. Son günlerde bu gazetenin değişik köşelerine de sıçrayan tartışmada İslamcılar'ın(?) yeteri kadar veya diğerlerini tatmin edecek şekilde teröre karşı çıkmadıkları, ABD'nin Afganistan'a karşı başlattığı savaşta ABD'nin yanında yer almadıkları, zalim ve çağdışı "Taliban rejimi" yanında durdukları suçlamasıdır. Elimizi vicdanımıza koyup öyle düşünelim; terör saldırılarından 7 bin kadar masum insanın ölmesi üzerine "oh ne iyi oldu, cezalarını gördüler" diyen mi oldu? Ben terörist saldırılardan ölen suçsuzlar için böyle bir şeyi ne Türkiye'de ne de dünyanın herhangi bir yerinde duydum. Bazı marjinal grupların bir öç alma duygusuyla ve öldürmekten zevk alma mazoşizmi ile olaya böyle bakmalarını büyük bir kitleye, ülkeye veya dünyaya maletmek asla doğru bir davranış olamaz. Burada bir ayrıntı devamlı kaçırılıyor. O da şu: Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırılarda ölenlere sevinmek başka, ABD'nin ve gücün sembolü olan bu yerlere yapılan saldırıdan dolayı "ABD ektiğini biçti, yıllardır yaptığı haksızlıklar, baskılar ve dayatmalar sonunda kendine geri dönüp vurdu" demek başka bir şeydir. Teröre hayır ama ABD'nin ve müttefiklerin yıllardır dünyanın muhtelif yerlerinde uyguladıkları teröre de hayır! Ne savaşa ne de teröre alkış tutulur
Diğer yandan savaşa karşı olmak, ABD ve İngiltere'nin Afganistan'a her gün attıkları tonlarca bombaya, bu bombaların sebep olduğu vahşete, mazlum ve suçsuz insanların, çocukların, kadınların öldürülmelerine karşı çıkmak neden terörün yanında olmak olsun? Bu tutum bir din sorunu değil bir insanlık sorunudur, ama hiç bir Müslüman bu olup bitenlere, masum insanların tonlarca bomba ile yok edilmesine alkış tutamaz, tutmamalıdır. Ama bu tavır asla Müslümanlar'ın terörün yanında olacakları, teröre alkış tutacakları anlamına da gelmez. Savaşın aktif aktörlerinden İngiltere Başbakanı T. Blair, klasik "beyaz adam" psikolojisi ve "medenileştirme misyonu" edasıyla bizlere Afganistan'da Taliban vahşetinin ve rejiminin yanında durup durmadığımızı soruyor. Peki biz Müslümanlar olarak Taliban vahşetinin yanında değiliz, tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz. Ya kendileri? Gerçekten Taliban vahşetini ve rejimini ortadan kaldırmak ve buradaki masum halkı vahşetten kurtarmak için mi savaşmaktadırlar? Söz konusu Taliban vahşetini ve rejimini yaratan kimlerdir sorusunu sormanın zamanı değil mi? Taliban ABD'den ve İngiltere'den bağımsız olarak ve onlara rağmen mi gelip Afganistan iktidarına oturmuştur? İlave edelim bugün bombalarla mağaralarda, dağlarda aradıkları Usame bin Laden ve el-Kaide ABD'den bağımsız mı? Bu sorgulamaları yapmadan ne birbirimizi anlamamız ne de doğru dürüst bir değerlendirme yapmamız mümkündür. Batı'nın ve Batı refleksine teslim olmuş aydınların göstermeleri gerekli ilk çaba öncelikle Müslümanlar'ı ve İslam dünyasını anlamak, mevcut reflekslerine sinen duruşun arka planını iyi tahlil etmektir. Müslümanlar'ın, İslam dünyasının ve mevcut adaletsiz dünya statükosunun bazı gerçeklerini görmeden ne kendimizi kandıralım, ne de dünyanın nereye doğru gittiğini ıskalayarak tarihin dışına itilelim. Neyi tartıştığımızı, neye ve niçin karşı çıktığımızı, nerede durduğumuzu gözden geçirmezsek boşuna enerji tüketmiş oluruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |