T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"5'li koalisyon"a karşı Çiller mi?..

Cumhurbaşkanı Sezer'in, siyasetin ve toplumun önüne getirip koyduğu bir "boşalma fırsatı" var..

Bu bir çeşit "emniyet supabı"dır..

Tansu Çiller'in deyişiyle, "Bu bir penceredir" Türk siyasetinin nefes alması için açılan..

Türk halkı ile siyasetin arasındaki köprülerin atıldığı ve üç yeteneksiz politikacının, kimseye danışmadan iktidarı kötüye kullanmaları dönemi, Cumhurbaşkanı Sezer'in ürettiği "referandum fırsatı" ile sona erebilir..

Ama bunun için, öncelikle muhalefet partilerinin ince hesap yapmayı bırakıp, referandumun mümkün olacağı hukuki ortamı üretmeleri gerekiyor.

Özellikle AK Parti ve Saadet Partisi'nden söz ediyoruz..

DYP'ye diyecek sözümüz yok..

Açıkçası, Tansu Çiller, özellikle 11 Eylül terörist saldırısından bu yana, bize göre doğru politikalar izlemektedir..

Örneğin, hükûmete asker gönderme yetkisinin verildiği TBMM oturumunda, gereken her sözü söylemiş, her eleştiriyi yapmıştır..

Ama Türkiye'nin uluslararası yerinin ve Batı'yla tarihî bütünleşmesinin gereği olarak da, "Yetki"ye "evet" oyu kullanmıştır DYP..

"Muhalefet yapmak için muhalefet yapmak" gibi bir kısır-döngünün dışına çıkmayı başarmıştır Tansu Çiller..

Ama aynı oturumda, hükûmete hem karşı olan hem de yetkiye "Hayır" diyen AK Parti ve Saadet Partisi, şimdi gündeme gelen "referandum şansı"na, anlayamadığımız ince hesaplarla karşı çıkıyorlar.

Bu iki partinin kamuoyuna başkaları tarafından sunulan görüntüleri, "kökten-muhalefet"i şekillendiriyor..

Oysa AK Parti de, Saadet Partisi de, şu anda "Kraliçe'nin Sadık Muhalefeti"ne benzer konumdalar..

Örneğin Saadet Genel Başkanı Recai Kutan, "referandum yerine seçim yapılsın" diyor..

Örneğin AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem seçim istiyor, hem de referandumun getireceği külfetlerden dem vuruyor.

Hepimiz biliyoruz..

Siyaset, "mümkün olanlar"ın mesleğidir..

Şu andaki sayısal yapı ile, bu TBMM bir erken seçime gitmez..

Mahşerin üç atlısı, "son tarihe kadar", koşuyu sürdürmeye kararlı..

Bu durumda, halkın bu iktidara karşı güvensizliğini belirtmek için tek fırsat, Cumhurbaşkanı Sezer'in ürettiği "referandum"dur..

Belli ki, Ecevit'ler, Yılmaz'lar, bu referandumda, "iktidar"ın değil "TBMM'nin itibarı"nın oylanacağını söyleyecekler..

Eğer AK Parti ve Saadet Partisi, kendi itibarları ile, DSP'nin, ANAP'ın ve MHP'nin itibarlarını aynı paket içinde görmekteyseler, onlar da referandum imkanını yok etmeye çalışacak..

Halk karşısında, "Ecevit-Yılmaz-Bahçeli-Erdoğan-Kutan" beraberliğini görecek..

Hiç kimse, bu beraberliğin hikmetini ve arkasındaki ince hesapları tam anlamayacak..

Oysa, Cumhurbaşkanı Sezer'in referanduma gönderdiği 68'inci Anayasa maddesinin itiraz edilen şeklinde direnilirse, önce referandum, sonra da erken seçim yolu açılacak..

Dileriz, AK Parti ve Saadet, Tarkan'ın "Kuzu Kuzusu"nu söyleyerek, 3'lü Koalisyon'la birlikte hareket etmezler..

ŞAKA

Bahtı-kara!..

"İlahi adalet" mi yoksa "Siyasi adalet" mi desek, tam bilemiyoruz..

28 Şubat'ta transferlerle küçültülen DYP'nin milletvekili sayısı, ANAP'tan istifa edenlerin katılmasıyla, ANAP'ın sayısını geçti..

Son DYP'li de, Burhan Kara..

Anlayacağınız, Mesut Yılmaz'ın siyasi bahtı, kara artık..

TÜRKİYE

Köprülerin en az iki ayağı vardır!..

Evet.. Amerika, İngiltere ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu "Batı ittifakı", yoksul ve çaresiz Afgan halkına karşı, insafsız politikalar ve savaş sürdürüyorlar..

Gidip, Usame Bin Ladin'i tutuklamak ve Taliban yönetimine tutuklama kararının gerekçelerini tebliğ etmek yerine, Afganistan'ı bombalıyor "Batı Kültürü"nün temsilcileri..

Diyelim ki bu böyle..

Peki, New York'u ve Washington'u vuran, yolcu uçaklarındaki yolcuların ve mürettebatın gırtlaklarını keserek, hepsini canlı bombaların figüranları yapanlar, acaba hangi "kültür"ü temsil ediyor?

Diyoruz ki..

Bu olay bir "propaganda savaşı"ndan çok öteye boyuttadır..

Tepelerine bomba yağdırılan çaresiz insanların dramı, yaşanılan olayın çapını anlatmaya yetmiyor..

Bizler bu "olay"ı sadece bu boyut içinde görürsek, daha sonra oluşacak yeni dünya düzeninin de "global bir 28 Şubat" olmasını çaresizlik içinde izleriz..

Türkiye Doğu ile Batı arasında bir köprü ise, köprünün ayaklarından biri de "Batı"dadır.. Hiç unutmayalım..


18 Ekim 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED