|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ekonomik kriz yüzündün "ruhsal sağlığını" yitiren vatandaşlarımızın kendi canlarına kıymaları gazetelerimizin artık "tek sütunluk" malzemesi haline geldi. Yurdun dört bir yanında "yetti artık" diyerek canına kıyanların hepsini izlemek olası değil. Ancak eski milli futbolcu Tanju Çolak gibi "medyatik" kişilerin "ölümden döndürdüğü" dertliler gazete sütunlarında daha geniş bir şekilde işlenebiliyor. Bu çok tehlikeli bir gelişme. Geçenlerde 18 yaşındaki bir simitçinin Türkiye Büyük Millet Meclisi önündeki bir parkta bir ağaca kendini asarak canına kıyması, biraz "film senaryosu" gibi işlenerek kamuoyuna aktarıldı. Bu simitçi ne için canına kıydı hiç akla gelmedi. Son olarak Galatasaraylı eski futbolcu Tanju Çolak, "geçim derdi canına tak eden" Haydar Aktaş'ı Boğaziçi Köprüsü'nden atlamak üzereyken hayata döndürdü. "Galatasaraylıyım" diyen Haydar Aktaş'a "Galatasaraylılar intihar etmez" diyerek engel olan Tanju Çolak, İstanbul Valiliği tarafından köprüde "can kurtaran" olarak görevlendirilmeli. Çünkü bu tip intiharlar her geçen gün daha da artacak ve doğal olarak aralarında Galatasaray'ı tutanlar da bulunacak. "Ekonomik Kriz" artık iş yapmamanın bir nedeni oldu. Hükümet hiçbir iş yapmıyor ve bütün "beceriksizliğini" ekonomik krize bağlıyor. Türkiye'yi "hükümetin ve ekonomi bürokratlarının beceriksizliği" yüzünden üç kez vuran ekonomik kriz, giderek ağırlaşmasına rağmen, hükümet hiç ama hiçbir şey yapmıyor, bilmediği için de yapamıyor. Türkiye çapında sayıları 4 milyonu aşan küçük esnafın 125 bininin krizden sonraki altı ay içinde "iflas" ettiği öne sürülüyor, hükümette "tık" yok. Hükümet sadece "karşılıksız çek yüzünden hapse düşülmesini önleyebilecek" yasa çıkarıyor. Bu yasayı da gelecekteki "utancını" gizleyebilmek için çıkarıyor. Çünkü esnafın büyük bir bölümü "karşılıksız çıkan çekleri" yüzünden hapishaneleri dolduracaklar ve bu da büyük bir "toplumsal patlamayı" beraberinde getirecekti. Dün Star Gazetesi'nde helikopterden çekilmiş bir fotoğraf vardı. Başbakan Bülent Ecevit'in, her sabah işe giderken kullandığı güzergah üzerindeki, Turan Güneş Bulvarı'nın fotoğrafıydı bu. Sadece 6 kilometrelik bu cadde üzerinde bulunan ve bir zamanlar yaptıkları cirolarla herkesin "sahip olmak istediği" 18 dükkan son bir iki ay içersinde "iflas" ederek kapılarına kilit vurmuştu. Başbakan Bülent Ecevit, sabahları işe giderken, hangi dükkan açık, hangi dükkan kapanmış bir gözlemleyebilse, belki de "elleri bağlı"oturacağına, "kolları sıvamak lazım"diyerek bir şeyler yapmaya çabalardı. Ne çare ki Türk günlük hayatını Oran'daki evi ile Başbakanlık arasında geçiren Ecevit'in bu gerçekleri görmeye ne niyeti ne de hali var. Yapılan ağır devalüasyonun "ihracatımızı artıracağı" savı da "fos" çıktı. Almanya'dan haykıran Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, "Avrupa'daki Türk gıda pazarının her geçen gün küçüldüğünü" söylüyor ama bizimkilerde yine "tık" yok. Köln'de kurulan Almanya'nın en büyük gıda fuarı "Enuga"nın açılışı nedeniyle açıklamada bulunan Şen, kaybedilen pazarın yeniden büyütülebilmesi için "çok acil tedbirlerin" alınmasını istiyor. "Türk gıda ürünlerinin Avrupa'ya gelişi, hem Türk ekonomisi hem de Avrupa'daki Türk tüketiciler ve Türk gıda ithalatçıları açısından önemlidir. Avrupalı Türk gıda ithalatçıları bu nedenle Türkiye'den daha fazla duyarlık beklemektedir. Türkiye, Türk gıda ürünlerinin Avrupa pazarına girişinin önündeki bariyerlerin kalkması için daha fazla çaba sarf etmelidir." Prof. Dr. Faruk Şen "uyarıyor" ama dikkate alan yok. Herkes işi gücü bırakmış Amerika ve Avrupalı dostlarımızdan gelecek "külliyetli miktarda dış yardımı" bekliyor. Şunu da bir kez daha belirteyim: Bu gelecek para "külliyetli" de olsa "külliyetsiz" de olsa, "yardım" değil bir "borçtur." Hem de "Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan" çoluğumuzun çocuğumuzun ödeyeceği bir borçtur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |