|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gerçekleri gözönüne almayan, 'tevatür' ve 'yalanlar'la dolu bir 'sanal dünya'ya duygularını ve düşüncelerini rehin verenlerin varabileceği bir yer, elde edebilecekleri anlamlı bir sonuç yok. Kendilerini içinde tutukladıkları 'sanal dünya'da, 'türdeşleri' ve çeşitli nedenlerle 'sırtlarını sıvazlayanlar'la birbirlerini karşılıklı aldatmanın efsununa kapılabilirler ama gerçeklerin acımasızlığı eninde sonunda önlerine dikilir. Örneğin, 'tevatüre kapılıp'; Taliban'ı ve Usame bin Laden'ı, Amerika ve CIA'nın ürünü olarak ilan edip, bunlara karşı zorunlu 'düşünsel sınırı' çizememek 'Siyasal İslam'a bunun takipçileri nezdinde bir geçici 'meşruiyet' ve 'haklılık' duygusu zerkedebilir; buradan hareketle Müslüman Ortadoğu'da ve ötesinde Amerika'ya duyulan kızgınlığı da besleyebilir. Böylelikle, İslam Dünyası'nın niçin 'ilerlemeye tıkalı' bir görüntü verdiği, bunda Müslümanlar'ın payının bulunup bulunmadığı, bir dönemin Osmanlı şanı ve Endülüs parlaklığının gururunun 21. Yüzyıl'da nasıl canlandırılabileceği ve dolayısıyla İslam Uygarlığı'nın insanlığın kültüründe yeniden ne şekilde bir 'cazibe merkezi' olabileceğine ilişkin soruların ve 'kendimizle yüzleşme'nin acı verici sorgulanması ertelenebilir. Ama sadece ertelenebilir. Sonuçlarından kaçılamaz. Kaçamazsınız. 'Kutuplaşma'nın, 'kutuplaşma'da taraf olmanın, laf cambazlıkları yaparak polemiğin ve 'Medeniyetler Çatışması'na kendinizi eziklik ve aşağılık kompleksini gizleyecek biçimde bir 'eşit taraf' olarak yerleştirmenin 'dayanılmaz çekiciliği', Müslümanlar için kaçınılmaz bir 'iç hesaplaşma'yı ilanihaye ortadan kaldıramaz. İngiltere'de Pakistanlı ve Hintli Müslümanlar'ın yayınladığı Impact International adlı bir aylık dergi var. Alt-kıt'a ve Afganistan'daki İslamcı cereyanları en iyi bilen bir çevre tarafından yayınlanıyor. Zaten bu dergi, o cereyanların içinde yer alan ve koyu bir 'Taliban sempatisi'ne sahip bir çevreye ait. Son sayısında 'Taliban Kimdir?' başlıklı bir bölüm altında, bakın neler yazıyor: " Taliban, en basit anlamıyla öğrenciler demektir. Şu dönemdeki Taliban olgusunu anlamak için Afganistan'ın tarihini incelemek ve hatta daha da önceye Bağdat halifeliğinin bir eyaleti olan Horasan'ın ve Afganistan'ın bir zamanlar bir parçası olduğu toprakların tarihine gitmek gerekir. Taliban Afgan tarihinde ezelden beri bir unsur olarak varolmuştur. Kriz, istila, toplumsal çalkantı ve fetih dönemlerinde kendilerini sık sık ortaya çıkartmışlardır. Afganistan'ın toplumsal ve eğitim sistem içinde kaynamış olan medrese sisteminin ürünüdürler. … Taliban, Mahmud Ghauri, Gazneli Mahmud ve Ahmet Şah Abdali (18.yüzyılda bugünkü Afganistan'ın kurucusu sayılan Peştu kral) ve en son olarak Sovyet işgaline karşı Mücahid liderlerin bayrağı altında kendilerini ortaya koymuşlardır. Sovyetler'e karşı cihad sırasında Taliban, aynı zamanda hocaları olan Profesör Rabbani, Sayyaf, Müceddidi, Halili, Halis, Nabi gibi parti liderlerine bağlı kalmışlardır. Bunun istisnası Hikmetyar ve Ahmet Şah Mesud'tur. O liderlerin kendileri öğrenciydiler; Hikmetyar, Kabil Üniversitesi'nin; Mesud, Teknik Üniversite'nin. Cihad sırasında Taliban, mücahid örgütlerinin tabanını teşkil etti ama parti liderlerine amaca uygun hareket ettikleri müddetçe sadık ve disiplinli davranmakla birlikte, kendi gruplarına gevşek bağlarla da olsa bağlı kaldılar. Ancak, Sovyetler'in 1989'da geri çekilmesinin ardından parti liderleri kendi aralarında iktidar mücadelesine tutuşunca, amaç kayboldu ve hayal kırıklığı doğdu. Bunun üzerine Taliban'ın büyük bölümü medreselerine geri döndüler. İşler Afganistan'da çığırından çıkınca, Taliban, cihad ruhunu canlandırmak ve ülkelerini yıkım ve çöküşten kurtarmak için, yeniden ve farklı bir bayrak altında toplandı… Direnişle karşılaştıkları yerler, (Ahmed Şah) Mesud ve Dostum'un elindeki bölgelerdi. Taliban, Afgan ulusunun Mücahidin liderlerinin 1990'ların ilk yıllarındaki iktidar mücadelesinin doğurduğu çirkin duruma karşı, Afgan ulusunun kendiliğinden tepkisinin bir tezahürüdür." Amerika'nın, CIA yöntemleriyle Usame bin Laden dahil, Mücahidler'e ve dolayısıyla daha sonra Taliban olacak gruplarla 'ilişkisi' ve 'lojistik desteği', Sovyetler'in işgali sırasına, 1989'a kadardır. Bu destek, esas olarak, Pakistan (Ziya ül-Hak dönemi) ve Suudi Arabistan istihbaratları üzerinden sağlanmıştır. Bu konuda artık sayısız bilgi, orta yere saçılmış durumda. Mevcut Taliban'a destek ise, 1989 sonrasında özellikle Benazir Bhutto ve sonrasındaki döneme ait olan Pakistan askeri ve istihbarat kanallarıyla gerçekleşmiştir. Taliban, 'Amerikan yeşil ışığı' altında Pakistan'ın büyüttüğü, bir tür 'üvey evladı' ama 'evladı' sayılır. Taliban'ın bir 'ayrılmaz parçası'nı oluşturan Usame bin Laden ise çok uzun bir süre doğrudan Suudi Arabistan istihbaratı ve kraliyet ailesinin bir kesimi tarafından, desteklenmiş ve palazlandırılmıştır. Ünlü bir Türk ilahiyatçı Taliban'ı, 'Sünni-Hanefi fıkhının tavizsiz, yorumsuz uygulayıcısı' olarak niteliyor. Usame bin Laden ise 'Vahabi Suudi' ölçülerince bile 'radikal'. Söz konusu olan, 'uluslararası terörist bir şebeke' halinde örgütlenmeye varabilen ve 'kaskatı Sünni-Hanefi fıkhı ile kaskatı Vahabi geleneğinin izdivacı'nı ifade eden bir 'ideolojik arka plan'dır. Amerika ve CIA ile her 'musibeti' izah etmek, işin kolaycılığı. Müslümanlar açısından, 'kendileriyle yüzleşmesi' ve yarım ağızla olmadan 'çizgi çekme'yi gerektiren, işin bu tarafı. Amerika'nın 'günahları' ve Suudi Arabistan; yarınki yazının konusu…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |