T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Prof. Huntington "Beni yanlış anlamayın" diyor

Amerika'ya 11 Eylül'de yapılan terörist saldırı ertesinde Başkan Bush, hatalı biçimde "Haçlı Seferleri" (Crusades) kavramını kullanınca, hemen herkesin aklına Samuel Huntington'un "Uygarlıklar Çatışması" tezi gelmişti..

Sanki "Terörizme Karşı Global Savaş" ile, "Hristiyan-Batı" ve "İslam-Doğu" arasındaki çatışma başlayıvermişti..

Bir de, mazlum Afgan halkı, ABD ve müttefiklerinin bombalarına hedef olunca, bu "Uygarlıklar Savaşı" tezine sarılanlar, seslerini daha da yükseltti..

Eksik olmasınlar.. Bin Ladin'in "El Kaide"si ve Taliban'ın sözcüleri, "Amerikalılar ve Yahudiler öldürülmeli" şeklindeki çağrılarla, alevin üzerine benzin döktüler..

Böylece sanki, Harvard'lı siyaset bilimcisi Huntington'un tezi, adeta senaryolaştırılıp, filme alınmış gibi oldu..

Bu arada bahtsız Huntington, "Beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı" dercesine, çırpınıp duruyor..

Son olarak, bu pazar günü İngiliz "The Observer"e dert yandı Huntington..

Yanlış anlaşılan görüşlerinden, şu noktaları hatırlatarak söz etti..

-Ben farklı uygarlıkları bloklar halinde ele almadım.. Örneğin İslam'ı "Bilinçsiz İttifak" şeklinde değerlendirdim.. İslam içindeki bölünmelerden, Müslümanlar'la Müslümanlar'ın çatışmalarından söz ettim.. Alt kültürleri, aşiretleri ile İslam dini, diğer dinlerle mukayese edildiğinde daha bölünmüş durumdadır.. İslam dünyasında egemen bir güçle anlaşma yapmak mümkün değildir. Şu anda, değişik İslamî gruplar birbirleriyle çatışmaktadır..

-Çatışma İslam'la Batı arasında değildir.. Müslümanlar, Hristiyanlar'la, Yahudiler'le, Ortodokslar'la, Hindular'la, Budistler'le de çatışıyorlar. Çünkü dünyada 1 milyar Müslüman var. Dünyanın her yerine yayılmış durumdalar. Çok çeşitli toplumlarla, kültürlerle, iletişim halindeler. Bu yüzden de diğer kültürlerle çatışmaları için gerekli şartlar fazla..

Huntington'un "The Observer"deki söyleşisinden çok özetleyerek verdiğimiz bu bölümlerde, hepimizin ve özellikle Türkiye'deki "Siyasal İslam"ın ilgisini çekecek cümleler fazla..

-Müslüman toplumlarda demokrasi ve insan haklarını isteyen gruplar var. Amerika bu grupları desteklemeli.. Ama o zaman da, paradoksal bir durum çıkıyor ortaya.. Çünkü baskı altındaki Müslüman toplumlarda, baskıya karşı çıkan grupların çoğu köktenci ve Anti-Amerikan.. Mesela Cezayir'de durum böyle.. Amerika için demokrasi önemli ama, Amerika'nın başka çıkarları da var. Ne kadar demokrasiden yana olsa da, bir Amerikan Başkanı, mesela Carter, Suudi Arabistan'daki insan hakları konusunda fazla atak olamazdı..

Evet.. Prof. Huntington'un kendini daha açık anlatmaya çalışan ve bize göre de gerçekçi olan bazı görüşleri böyle..

Demek bizler de, "İslamcı" ve "Müslüman" kavramlarını irdelerken, en az Huntington kadar gerçekçi olmak zorundayız..

Hiç unutmayalım..

"Afganistan-Global Terör-Amerika" üçgenini tartışırken, bazılarını "O bizden değil" veya "O bize yakın" diye sınıflandırarak, kendi uygarlığımız içinde zaten var olan bölünmüşlükleri, daha da artırabiliriz.

"Demokrasi" ve "Modernite"yi, hiç gözardı etmeyelim özetle..

ŞAKA

Sinir testi

Türkiye'de siyaseti ve ekonomiyi izlerken, sinirlerinizin "tehlikeli derecede" gerildiğini, aşağıdaki belirtilere bakarak anlayabilirsiniz.

TV haberlerinde, Ecevit merdivenlerden takılmadan çıkınca, kalkıp "yaşasın" diye tezahürat yapıyorsanız..

Nabzınızı ölçen doktor, saat yerine hesap makinası kullanıyorsa..

Mesut Yılmaz'ın açıklamalarını dinledikten sonra "adam ne güzel konuştu" diyorsanız..

"Türkiye'de neden Usame Bin Ladin gibi bir lider" yok diye düşünüyorsanız..

"Referandum" kelimesini duyunca, kırmızı görmüş boğa gibi oluyorsanız..

TIP ARKEOLOJİSİ

Her antrax şarbon olmayabilir!..

Yavuz Sultan Selim'in Şarbon'dan (Antrax) öldüğünü yazmıştık geçen hafta..

Bu konuda, meslekleri tıp olan sayın okurlarımızdan bazı görüşler geldi..

İki tanesini aktarıyoruz..

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Orhan Özgöztaşı, özetle şöyle yazmış..

-Bize göre şir-pençe denilen hastalık, şarbon değil "karbonkül"dür.. Karbonkül, "Stafilokok Aerus"un neden olduğu, kıl folikülleri ve çevresini tutan, iltihapla seyreden bakteryel bir hastalıktır. Diabetliler ve immunitesi (bağışıklığı) bozuk olanlar hastalığa yatkındır. Görünüm olarak deri şarbonuna benzeyebilir. Yavuz Sultan Selim'in karbonkülden ölmüş olması daha muhtemeldir. Osmanlı sülalesinde diabet sık görülen bir hastalıktı. Ayrıca, karbonkül şiddetli acılarla seyrederken, şarbon ağrısızdır. Padişah, sırtında kendisine çok ızdırap veren yaranın içindeki iltihabın dışarıya çıkarılıp rahatlaması amacıyla, henüz abse formasyonuna gelmeden sıktırmış ve gelişen sepsisden ölmüştür. Ayrıca şarbon genellikle bir meslek hastalığıdır. Hastalıklı hayvan ve bunun ürünleri ile uğraşanlarda görülür. Padişahın hastalanması mümkün olsa da uzak bir ihtimaldir.

Sayın Dr. Selma Emre de, şu bilgileri iletmiş bize..

-Antrax (karbonkül) halk arasında "şir-i pençe", ya da çıban olarak bilinen hastalıktır. Yavuz Sultan Selim'in ölüm nedeni de bu hastalıktır.. Her iki hastalık da enfeksiyon hastalığı olmasına rağmen, şarbonun etkeni "basillüs antracis" olup, karmaşa bu isim benzerliğinden kaynaklanmaktadır. Şir-i pençe'nin (antrax) etkeni ise bir bakteri olan "staphylococus aerus"tur..

Sayın doktor okurlarıma teşekkür ederim..

Ben bir gazeteci olarak, tıp-arkeolojisi denemesi yaptım Osmanlı tarihine dönük..

Ve bu vesile ile, her "antrax"ın, "şarbon" olmayabileceğini öğrenmiş olduk..

Önemli olan her alandaki "bilgi"dir..


23 Ekim 2001
Salı
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED