T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Referandum mu, ara seçim mi?

Dünyadaki bunalım süredursun, bizim de şimdi nurtopu gibi bir krizimiz var. İlk adım, milletvekilinin aldığı asgari maaşın, Genelkurmay Başkanı'nın maaşına endekslenmesiyle atıldı. Grup başkanvekillerinin onayı ile, her partiden birer milletvekili önergeyi imzaladı. Uzlaşma metnini değiştiren bu önerge, istisnasız bütün partilerin oyuyla kabul edildi.

86'ncı madde

Oysa uzlaşma metni, haklı bir arayışı yansıtıyordu. Sadece, milletvekillerinin emeklilik sorununa bir çare arıyordu.

Şöyle ki: Milletvekili, seçildiği ilk günden itibaren, Emekli Sandığı ile ilişkilendiriliyor; başka bir sosyal güvenlik kurumundan emekli olanlar, belirli bir süre ödeme yapmadan, hemen Emekli Sandığı'ndan emekli ücreti alıyor.

Anayasa Mahkemesi, bunu, eşitlik ilkesine aykırı buluyordu. Çünkü, bir sosyal güvenlik kurumundan diğerine intibakın gerçekleşmesi için, son 7 yılın yarısına eşit bir süre (3,5 yıl), söz konusu kuruluşa (Emekli Sandığı'na) prim ödemek gerekiyor. Milletvekilleri, seçildikleri gün, Emekli Sandığı ile irtibatlandırılıyor ve bu ilişki, Parlamento üyeliği sona erenler için de devam ediyor.

İşte uzlaşma metnine, yürürlükteki uygulamanın dayanağı konulmuş, 86'ncı madde "TBMM üyeleri ile bunların emeklileri TC Emekli Sandığı ile ilişkilendirilirler, üyeliği sona erenlerin, istekleri halinde ilgileri devam eder" şeklinde değiştirilmişti. Ayrıca, milletvekilinin ödeneğini, en yüksek devlet memurunun almakta olduğu maaşla sınırlayan ibare de metinden çıkarılmıştı. "En yüksek devlet memurunun maaşı" sınırı kalkınca, aslında, bundan böyle sadece yasal düzenlemelerle ödenek ve yollukları arttırmak mümkün olacaktı. Ama bununla iktifa edilmedi; ödenek, yolluk ve emekli maaşlarının sınırsız biçimde arttırılabilmesine anayasal bir dayanak arandı; Cumhurbaşkanı'nın referanduma sunulmasını istediği o önerge hazırlandı. Önergede, ödeneğin alt sınırı, Genelkurmay Başkanı'nın maaşı olarak belirleniyor, emeklilik maaşının da ödenek ile yolluk tutarının yarısından daha az olamayacağı belirtiliyordu.

Kanunda nasıl bir düzenleme yaparsanız yapın, böyle bir anayasal teminat karşısında, ödenek, yolluk ve emekli maaşlarının yukarı doğru çekilmesi kaçınılmazdı. Cumhurbaşkanı, halkın da tepkisini göze alarak değişikliği geri çevirdi.

Anayasa değişikliği ve fırsat

Milletvekilleri korsan önergeyi hazırlayarak hata yaptı. Cumhurbaşkanı da, referandum yerine başka bir formül aramadı; o da hata yaptı.

Son Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanı'na kanunların tümünü değil, sadece bazı maddelerini veto yetkisi tanıyor. Söz konusu değişiklik, Resmi Gazete'de yayınlanıp yasallaştığına göre, Cumhurbaşkanı'nın halk oyuna sunmak yerine, 86'ncı maddeyi değiştirin diye Meclis'e iade etme yetkisi vardı. Meclis, aynı metinde ısrar etse bile, Sezer her halükârda gene referanduma gidebilirdi.

Demek bazı milletvekilleri krize doğru ilk adımı attılar, Sezer de, uzlaşmaya yanaşmadan, siyasi yönü ağır basan bir karar aldı.

Doğru Yol Partisi, referandumdan, genel seçim çıkartma çabasında. Saadet Partisi ve AK Parti, herhalde liderlerinin siyasi durumu aydınlığa kavuşmadığı için, şu anda erken seçime pek hevesli görünmüyor. Aslında, tarihi bir fırsat yakalayan bu iki partinin, referandum ihtimalini, özgürleştirici adımların atılabilmesinin bir fırsatı olarak görmeleri çok doğal.

DYP katılmayınca, iktidarın toplam milletvekili sayısı 338'i de bulsa, Anayasa değişikliği için Saadet'e ve AK Parti'ye ihtiyaç var. Üstelik, iktidar partilerinden bazı muhalif milletvekillerinin fire vermeleri ihtimali üzerinde duruluyor.

Her kriz, aynı zamanda bir fırsattır. Belki, bu şekilde, demokratik ilkeler çerçevesinde uzlaşma kolaylaşabilir.

Ara seçim

Bence referandumdan genel seçim çıkarmak yerine, ara seçim ile genel seçimi zorlamak daha doğru bir yöntemdir. Şu anda 9 milletvekili noksan. 28 milletvekilliği boşalınca, 3 ay içinde ara seçime gitme mecburiyeti var.

Anayasa'nın 78'inci maddesi ara seçimi düzenliyor: "Ara seçim, her seçim döneminde bir kere yapılır ve genel seçimden otuz ay geçmedikçe, ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini bulduğu hallerde ara seçimin üç ay içinde yapılmasına karar verilir. Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılamaz."

TBMM'de, Kamran İnan'ın başkanlığında toplanan, her partiden seçkin milletvekillerinin katıldığı bir Dialog Grubu var. Dialog Grubu'nun son toplantısında milletvekilleri, biraz daha aktif davranma kararı aldılar. "Sadece şikâyet olmaz, eyleme geçelim" dediler. Perşembe günü bir deklarasyon yayınlanacağı duyumlarını aldık.

Aynı toplantıda, şu anda bağımsız konumunu koruyan eski FP'li Azmi Ateş, "Sine-i millet" formülünü, ara seçim bağlantılı olarak gündeme getirdi.

Evet neden olmasın? 19 milletvekili istifa ederse -hatta Bekir Sobacı ve benim milletvekilliğimin de düştüğü hesaba katılırsa- 17 milletvekili sine-i millete dönerse, ara seçim gündeme gelecek ve hiç şüphesiz, halkın desteğini kaybettiği takdirde, hükûmet ayakta kalamayacaktır. Böyle önemli bir silâh, sandıktan 1'inci parti olarak çıkacağı görülen AK Parti tarafından acaba niçin kullanılmıyor?

Veyahut, madem Tansu Çiller erken seçim istiyor, madem sandıkta başarı kazanacağını düşünüyor, acaba neden başta kendisi olmak üzere bir grup milletvekiliyle istifa etmiyor?

Referandum tehdidi ile genel seçime ulaşmak yerine, böylesi daha iyi değil mi?

İttifak

1979'da ara seçim ve Senato kısmi yenileme seçimleri, Ecevit Hükûmeti'nin gidip yerine, AP azınlık hükûmetinin gelmesine yol açmıştı. Ve o umutsuz hava bir anda değişivermişti. Nitekim, güven unsuruyla beraber, ekonomi de hızla rayına oturmuştu.

"Siyasi Partiler Yasası veyahut seçim yasaları değişmeden gidilecek bir seçim ne sağlar?" diye soranlar da var. Seçim kanunu değişikliği ile, sadece partiler arası ittifakları mümkün kılsınlar yeter. Daha kapsamlı değişiklikler için bu Meclis'ten mutabakat çıkması zordur.

Oyları % 5'lerde dolaşan bir sürü parti var. Bu partiler aralarında ittifak kurarlarsa, hem barajı aşmaları kolaylaşır, hem de çok sayıda politikacı kendi siyasi kimliğini muhafaza ederek, Parlamento çatısı altında yerini alır.

"Bugünkü bunalıma çözüm ne?" diyenlere, birkaç aşamalı bir plan sunabiliriz:

*Referandum baskısıyla, gerekli demokratik (anayasal) adımların atılması. Erdoğan ve Erbakan'ın "özgürleştirilerek" yarışın demokratik hale getirilmesi.

*Ara seçim formülüyle genel seçimlerin zorlanması (İkinci aşama)

*Genel seçimlere gitmeden, partiler arası ittifaka imkân veren bir yasal düzenlemenin kabul edilmesi.

Evet halkın sorunu ekonomi. Ama siyaset istikrar kazanmadan, ekonomik olarak kimse belini doğrultamıyor.


23 Ekim 2001
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED