T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Zafer Bayramı

Oyun başladığında gördüğüm şeyden çok fazlasıyla korktum. Defansın göbeği bomboştu. Ümit Özat'ın savunması gereken bölge, Slovaklar'ın evlerinin salonuydu sanki. Adam savunurken adam kaybetmeyi anlarım, ancak alan savunurken alanı kaybetmek Ümit Özat'ın ilk dakikalardaki meziyetiydi.

Ortada ve hücumda ise yüzümüzü rakip kaleye döndürmeyen bir rakibi zorlayamazken pozisyonlar bulmaya başladık. Topu yere indirince "ağaç gibi güçlü ama orman gibi çaresiz" Slovakya'yı ezmeye başladık.

Hasan'ın, Tayfur'un, Yıldıray'ın ve Ogün'ün tekniği ile ezdik. Hele Alpay'ın fizik gücü ile gizli tekniğini pek güzel harmanlayıp yaptığı her güzel işte maçı haketmeye başladık.

Sonra Hakan'ın muhteşem kafa vuruşu, Yıldıray'ın ortasına hürmeten golümüz oluverdi.

Hakan attı ya...

"Gerisini rahat oynar, rahat izleriz" diye ben de herkes gibi gevşedim.

Bu bir "yarım olsun bizim olsun" maçıydı. Rüştü tutmuş, Hakan atmış, Slovaklar'ın orta sahasını sirke çevirmişiz. Yapılı adamları ateşli çemberlerden atlatıyoruz.

Geride boş alan da yok artık.

İkinci yarı, bu güzellik devam ederken sahanın ortası oluverdi gladyatör filmi.

Krampon değil, jilet kuşanmış Slovaklar ve hayatta kalmaya çalışan bizim çocuklar. Kasaba Stadı kıvamındaki Bratislava'da bir zafere hazırım yani.

Anladım ki soyunma odasında gaz vermek yerine dua edip çıkmışlar. Penaltıyı kaçırsak da Hakan Şükür'ün attığı gollerde yenilmiyorsak gerçekten bu işte bir keramet var demektir.

O zaman Zafer Bayramınız kutlu olsun.


2 Eylül 2001
Pazar
 
ÜMİT AKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED