|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de gerçekten garip olaylar yaşanıyor, tuhaf lâflar ediliyor ve ülke -belki biraz da bu gariplik ve tuhaflıklar yüzünden- sonu belirsiz tehlikeli bir yöne doğru gidiyor... Bugün, kafamızı kurcalayan bir kaç konuyu birden ele almanın zamanı... Birinci konu, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hilmi Özkök'ün, 30 Ağustos resepsiyonunda söylediği duyulan, "Bundan böyle bir gecede zengin olunamayacak" sözünün akla üşüştürdükleri... Görevi, yasalarla 'yurdu koruma ve kollama' ile sınırlandırılmış bir komutanın görev alanı dışında bir konuda görüş açıklaması başlı başına bir sorun; ancak 'devlet' denildiğinde akla gelen MGK'nın bir üyesi olarak konuştuğunu düşünüp bunu doğal karşılarsak, bu defa cümlenin içinde taşıdığı 'anlam' sorun teşkil etmeye başlıyor. Türkiye'de geçmişte 'bir gecede zengin' olunabildiğini biliyoruz. Org. Özkök'ün "MGK üyesi" sıfatı taşıdığı dönemde de bu gariplik durmadı. En son örneği 22 Şubat devalüasyonu sırasında yaşadık; Merkez Bankası'nın ısrarla "84 banka" diye hedef şaşırttığı bir ortamda, dört-beş banka 5 milyar dolarlık işlem yaparak ihya oldular... Dönemin MB başkanı Gazi Erçel'in 50 bin dolarlık usulsüz işlemine öfkelendik; ancak dört-beş bankanın 'içeriden bilgi' aldığını akla getiren devalüasyon-öncesi işlemleri bir sükut duvarıyla karşı karşıya... Kim ne derse desin gerçek değişmiyor: Altı ay önce bir gecede trilyonlar kazanan oldu... Aynı konuda bir başka ilginç ayrıntı da, dün bir gazeteye (Radikal) konuşan Oyakbank genel müdürü Mehmet Özdeniz'in, geçen yıl 8.6 trilyon lira zarar eden bankasının bu yıla ait beklentisiyle ilgili verdiği 'müjde': "Bu yılın ilk dört ayında geçen yılki zararımızı çıkarttık ve bugün bankamızın vergi öncesi kârı 13.6 trilyon lira." Demek ki, krizlerde de büyümek mümkün olabiliyor... Garip kaçan bir diğer konu ise, bayındırlık bakanlığında yolsuzluk yapıldığı iddialarının ilk çıkışı sırasında dile getirilmiş bir boyutun bir daha hiç ele alınmaması. Yolsuzluğun siyasetle bağlantısı üzerinde duranlar, MHP'nin adını da işin içine karıştırmış ve "Rüşvetin bir bölümü, trilyonlar sarf edilen MHP genel merkezi inşaatına gitti" demişlerdi. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, bu iddiayı ilk dile getiren gazetenin (Hürriyet) patronuna bir mektup yazarak, "Muhasebe bölümünüzden eleman verin, partinin hesaplarını incelesinler" dedi. Bunun üzerine yayın kesildi. Yayın kesildi, ama o ilk iddia hâlâ ortada ve etkisi giderek büyüyen bir çığa dönüştü. MHP dedikodu çığının altında kalabilir. 'Vurgun' operasyonu sadece açgözlü müteahhitlerle bir kaç gözü dönmüş bürokratın yanlışlıklarına karşı mı başlatıldı, yoksa siyasetçilere yönelik iddialar da doğru mu? MHP kadrosu, bu hengâmeden yara almadan çıkmak istiyorsa, her şeyden önce partiyi ilgilendiren iddiaların üzerine ciddiyetle gitmelidir. MHP genel merkezi konusundaki söylentiler garip kaçacak kadar fazla hafife alınıyor. Üçüncü 'tuhaf' konu, Başbakan Bülent Ecevit'in çocuksu kaçan 'TL' tutkusu... 'Millî egemenlik' sembolü parasının pula dönmesinden, ekonomistler tarafından 'dandik para' diye alaya alınmasından kim rahatsızlık duymaz? Ecevit, Ankara Ticaret Odası başkanı Sinan Aygün'ün başlattığı "Dolara hayır" kampanyasına destek veriyor; ancak, başı "Dolara hayır" diyen ve bu amaçla düzenlenen toplantılarda boy gösteren hükümet, daha dün, elektriğe ve akaryakıt ürünlerine yaptığı zammı 'dolara endeksli olduğu' gerekçesine dayandırdı. Yurtdışına çıkan TC vatandaşlarından alınan 'Deli Dumrul vergisi' de TL cinsinden değil 50 dolar olarak tahsil ediliyor... Başbakan ne yaptığını mı bilmiyor, yoksa 'hükümet adına' sanılan bazı konular artık onun bilgisi olmaksızın mı yürürlüğe sokuluyor? Durum sizce de garip değil mi? Türkiye'yi gariplikler ve tuhaflıklar ülkesi halinde olmaktan kurtarmak şart.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |