T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aman, gaflete düşmeyelim...

Amerika bekliyor, dünya da bekliyor... Beklenen, George W. Bush ve mesâi arkadaşlarının ABD'yi vuran terörde 'en fazla kuşkulanılan kişi' ilân ettikleri Üsame bin Laden ile ilgili olarak Afganistan'dan gelecek haber... Tâlibân yönetimi kendisini teslim ederse sanki dünya kurtulacak; teslim etmeme durumunda ise askerî harekât başlayacak... Kanallar kurmay değerlendirmeleri yapıyor, muhtemel askerî harekâta ait bilgiler haritalar üzerinde sunuluyor...

Yapmazlar ya, yapsalar bile, Tâlibân'ın Üsame bin Laden'i teslim etmesinin fazla bir anlam taşımayacağını bilmemiz gerekiyor. Eylemle irtibatlı olarak ortaya atılan isim, ne yönden baktığınıza göre değişebilecek bir 'halkla ilişkiler' veya bir 'psikolojik savaş' unsuru sadece. Açıklamalar, teröre cevap verilmesi beklentisindeki ABD kamuoyu ile NATO'dan alınan fetva eşliğinde sürdürülecek çok kapsamlı bir mücadelenin başlayacağına işaret ediyor. Ne kadar aksine inandırmaya çalışırsa çalışsın, ABD yönetiminin derdi, teröre bulaşan veya yönlendirenleri cezalandırmak değil; ABD, eylemi, dünyaya 'yeni' bir 'düzen' vermek üzere kullanmak niyetinde. Beklenenden epey farklı bir 'yeni düzen'...

Soğuk Savaş sonrası şekillenmeye başlayan dünya düzeni, demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa ekonomisi gibi temel taşlar üzerine oturacağı hissini veriyor; savaştan gâlip çıkmış ABD'nin misyonu, anayasasında çerçevesi çizilmiş özgürlükçü ilkelerin evrenselleştirilmesi olarak algılanıyordu.

Oysa, 11 Eylül öncesi ve sonrasında sergilediği acziyet ve serinkanlılıktan uzak tutumuyla ABD, ileriye dönük hesaplarında farklı bir yolu tercih edebileceği görüntüsünü veriyor. Derdi, bu yüzden, Üsame bin Laden ile yetinmek, ya da 'teröre bulaşanları' cezalandırmakla sınırlı değil; ayrıca cezalandırmada hukuk sınırları içerisinde kalma, adaletli davranma gibi uygar mülâhazaları da yok. 'Düşman' diye bellediği kişi, grup, örgüt, kitle ve ülkelerin üzerine, kendisinin yanında yer alan 'dostları' ile birlikte saldırmayı planlıyor. Bir çırpıda bitirip yeniden normale dönmek niyetinde de değil; 'tehdit' varoldukça, 'düşman' ile savaşın zamana yayılacak uzun erimli bir süreç olduğunu asla gizlemiyor... Gerekirse bin yıl sürecek bir savaş...

Gelişme böyle değerlendirilip özellikle yakın tarihinde yaşadığı şok deneyim göz önünde tutulduğunda, Türkiye 'bir örnek' ve 'bir model' olarak beliriyor. 'Dost-düşman' keskin ayırımının olduğu, 'tehdit' bellenen 'muhayyel güçlere' karşı mücadelenin "Gerekirse bin yıl süreceği" resmen açıklanmış, mantığında 'adalet' ve 'hukuk' kavramları bulunmayan uzun bir süreç... ABD, muhtemelen kendi imzasını taşıyan Türkiye'deki 'irtica' tehdidinin varlığı üzerine oturan 28 Şubat sürecini, sahnelenen 'kostümlü prova'yı başarılı bulduğu için olacak, dünya çapında uygulamak niyetinde görüntüsünü veriyor.

Bu teşhisi ilk yaptığımız günden (Bkz. 15 eylül günü bu sütunda çıkan "Allah korusun" başlıklı yazı) beri meydana gelen gelişmeler kuşkumuzu daha da pekiştirdi. ABC/Washington Post anketi, her üç Amerikalı'dan ikisinin, terörizmi durdurmak için hak ve özgürlüklerinden fedakârlık etmeye hazır olduğunu ortaya koydu (Forbes, 19 Eylül 2001). ABD, terörün kendisine sağladığı fırsat aralığını, işi 'uygarlıklar çatışması' görüntüsüne dökmeden, 'haçlı seferi' olarak ilân etmeden, dünya çapında bir 'sıkıyönetim' kurarak kullanma hazırlığında. Bunu yaparsa, "Tehdit ortada durdukça süreç bin yıl sürebilir" de denilecektir... 'Tehdit' kavramının içini doldurma hakkını kendisinde tutan her güç gibi...

Soğuk Savaş, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü adına verilmiş ve sonunda 'hür dünya' savaştan muzaffer çıkmıştı. Gâliplerin, yendikleri güçleri de özgürlüğe kavuşturduktan sonra, 'düşman' bildikleri yanlış değerlere sahip çıkmaları gerçekten tarihin garip bir cilvesi...

Bereket, dünyada, hâlâ sağduyusunu kaybetmemiş, George Orwell'in '1984' romanında öngördüğü kara-ütopyaya günümüzde destek vermeyecek sağduyuda kişiler, gruplar ve ülkeler var. Türkiye'den farklı olarak, hür dünyada, önemi bulunan herkes kendini güce teslim etmedi; sürtüşme içten içe sürüyor. Sürmeli ve sağduyu güçleri kazanmalı.


20 Eylül 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED