|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uzun yıllardır bu ülke, terör olayları var diye, hatta "muhtemel terör olayları olabilir" denilerek demokratik olmayan, hukuki olmayan, adil olmayan, uzlaşmacı olmayan, barışçı olmayan… bir rejimle yönetiliyor. Şimdi ABD'ye yönelik terör saldırısı nedeniyle ağızlardan düşmeyen edebiyat yine aynı… "Türkiye geçmişte terörden çok çekmiş bir ülke olarak…" "Biz Avrupalılara çok söyledik, terörü barındırmayın dedik, bizi dinlemediler…" Evet, teröre karşıyız tabii. Ama devlet tarafından yaratılan, oluşturulan teröre en başta karşıyız. Herkes ektiğini biçiyor. Amerika aslında kendi yarattığı bin Laden'i ve Taliban'ı bu bahane ile ortadan kaldırmayı ve istemediği, beğenmediği ya da kendisine düşman olarak gördüğü rejimleri değiştirmeyi, dünyayı bir çeşit yeniden yapılandırmayı planlıyor. Terörle mücadele ve terörün kaynaklarını kurutmaya yönelik uluslararası dayanışmaya kimsenin bir itirazı yok. Hatta, terör sorumlularının tıpkı Miloşeviç gibi uluslararası mahkemelerde yargılanması da sağlanabilmeli. Dünyanın despot, baskıcı, insan hakları tanımaz rejimlerden temizlenmesi de çok arzulanan bir durum… Ama bunları yaparken dünyanın bir bölümü ile, diğer bir bölümünü karşı karşıya getirebilecek politikalarla terörün ortadan kaldırılamayacağı da bir gerçek. Terörü önlemeye çalışırken daha büyük şiddet kullanmak ve daha büyük adaletsizliklere meydan vermek terörü ortadan kaldıramıyor. Türkiye'ye dönersek… Devlet daha demokratik, daha barışçı, daha adil olmadıkça ve refahın yaygınlaşmasına gayret etmedikçe terörü kendisi körüklemiş oluyor. Evet, Türkiye terörden çok çekti. Hala da çekiyor. Biz 50 yaş cıvarındakiler, şöyle ağız tadıyla, korkusuz, özgürce üst üste birkaç yıl geçiremedik. Devlet baskısının, devlet terörünün gölgesi ve korkusu hiç üzerimizden eksik olmadı. Ya da devlet tarafından körüklenen, gizlice örgütlenen ve kışkırtılan terör, hep kafalarımızın üzerinde demoklasin kılıcı gibi sallandı durdu. Bir Üzeyir Garih cinayetine bakın. Devletin işi nasıl karıştırdığına, kafaları bulandırdığına ve işi çıkmaza soktuğuna bir bakın. Şu Albayraklar olayına bir bakın. Devletin yarattığı ve masum çocuklara kadar sıçrattığı teröre bir bakın. İçişleri Bakanı geçen gün kasıla kasıla konuşuyordu: " Devlet büyüktür, devlet adildir, devlet hata yapmaz…" İşi büyükleri bırakıp, çocuklara kadar vardıran bir devlet ne büyüktür, ne adildir ne de hatasızdır. Hata, bu tür politikacıların Meclis'e gönderilmesinde ve onlara devlet görevi verilmesindedir. Şimdi, ABD'ye yapılan terör saldırısını bahane edip bazı hakları ve özgürlükleri yeniden kısmanın peşinde koşuyorlar. Yarım yamalak bir anayasa değişiklik paketinin orasından burasından nasıl budayacaklarının gerekçelerini hazırlıyorlar. Tabii aslında bu budama talepleri MGK tarafından hükümete bildirilen çekinceler çerçevesinde yapılıyor. Mesela, ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişiklik önerisi, ABD'deki terör saldırısı bahanesiyle geri çekiliyor. Yine askerlerin en fazla üzerinde durduğu konu olan, uluslararası anlaşmaların iç hukuk metinlerinin üzerinde mütalaa edilmesiyle ilgili değişiklik de geri çekiliyor. Türkiye'nin uluslararası camianın bir parçası olması ve uluslararası anlaşmalarla, sözleşmelerle kendisini bağlaması engellenmek isteniyor. Gerekçe yine terör mü? Yoksa son olay, çok harika bir tesadüf olarak yasakçıların işine mi yaradı? Aslında bu çok önemli değil. Önemli olan, Türkiye'de devleti yöneten odakların, yine aynı terör gerekçesiyle -bu sefer uluslararası terör- yine demokratik gelişmeleri, özgürleşmenin önünü kesmeye çalışması. Uzun yıllar, terör gerekçesiyle demokratikleşme de, normalleşme de lüks olarak görüldü. Bir türlü hukuka dayalı adil bir demokratik sistem yaratılamadı. İnsan haklarına saygı sağlanamadı. Hep, "terör bitsin, demokratikleşme de, insan hakları da o zaman gelecek" laflarını dinledik. Onların ifadesiyle, bu sefer de 'terör bitti' ama, muhtemel terör ve iç tehdit olasılıkları bitmediği için demokratikleşme ve normalleşme gerçekleştirilemiyor. AB adaylık sürecinde köşeye sıkışıldığı için yarım yamalak bir anayasa değişiklik paketi hazırlandı… Ona bile askerlerin itirazı oldu. Paketin geçmesi yine de zor olacaktı. Engellenirken biraz sıkıntı çekeceklerdi. Ama şimdi ABD'ye yönelik terör imdada yetişti, rahatladılar. Yine aynı terane: "Terör var. Terörle mücadele sırasında demokrasinin bazı ilkelerinden feragat edilebilir." Yani yıllardır bize, "terörün sebeplerinden biri de demokrasidir" deyip duruyorlar. Demokratikleşmeyi engelliyorlar, özgürlükleri kısıyorlar, hukuku istedikleri gibi uyguluyorlar… ( Bu söylediklerimiz dünya çapında da geçerli ) Buna rağmen terör ya da terör tehditleri bir türlü bitmiyor. Bu işte bir yanlışlık yok mu sizce?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |