|
|
|
|
Filimler çokluk starların adıyla anılırdı. İşte "Cüneyt Arkın'ın filmi, Türkan Şoray-Ediz Hun, Ayhan Işık'ın filmi gibi." Star sisteminin hakimiyetini pekiştirdiği yıllarda büyük kalabalıklar filmin başrollerinde kimlerin oynadığına bakarak sinemaya giderlerdi. Halkı küçümseyen okur-yazarlar ise esasen batılı filmlere, nihayetinde de yönetmenini tanıdığı Türk filimlerine itibar ederdi. Bunun bir tek istisnası vardı. O da Metin Erksan. Onun adı her dönemde bütün oyuncuların üzerine yazılırdı. Star sistemi zayıflayıp Türk sinemasının tökezlediği dönemlerde birden etrafı Yönetmen filimleri kapladı. Artık afişlerin üzerine "Bir Atıf Yılmaz Filmi", "Bir Sinan Çetin filmi" diye yazılıyordu. Esasen gösteri sanatlarına çok benzeyen futbolda da bir yönetmen (Antrenör) ve onun oyuncuları var. Bunlar ve yardımcıları tıpkı bir film ekibi gibi "takım oyunu" oynamak zorundadırlar. Sinema da her şey iyi ses düzeni bozuksa veya görüntü aksıyorsa bütün emekler zayi olur. Bir futbol maçında da tek tek oyuncular bireysel hatalar yaptıklarında; orta saha veya defans toptan aksadığında kötü neticeler doğar. Birfilmin sorumluluğunu bütün bu geniş kadroya rağmen nasıl tek başına yönetmen yüklenmek zorunda ise; bir maçın neticesini de o takımın hocası göğüslemek zorundadır. Falanın yerine filanı oynatmak, yeri geldiğinde adam değiştirmek, türlü taktikler uygulamak onun inisiyatifindedir. Nasıl her yönetmenin tarzı, tutkuları, iş anlayışı, üslubu, sürekli işlediği konuları, baş rol vermekte ısrar ettiği oyuncuları varsa; bir antrenörün de benzer tutumda olduğunu söyleyebiliriz. Filim eleştirmenleri bütün bu unsurların ele alınışı, işlenişi ve neticesine bakarak yönetmenleri nasıl eleştiriyorlarsa; futbol yazarları, yorumcuları da hocaları eleştirmektedir. Fatih Terim'in Türk futboluna hoca adına getirdiği prestij, star sistemi göz önüne alınırsa hocaları en az futbolcular kadar itibarlı kılmıştır. Elbette ki Mustafa Denizli de (veya Daum, Lucescu, S. Tekelioğlu, Aykut Kocaman ve diğerleri) bu eleştirilerden paylarına düşenleri alacaklardır. Bizim tesbitimiz futbol dünyasında antrenörlerin üzerinde daha fazla durulmaya başlandığı yönündedir: Tıpkı "Yönetmen filimleri" Gibi. Mustafa Denizli Fenerbahçe'ye geldiği günden beri eleştiriliyor. Kimi onun bir sistem sahibi olmadığını, kimi takımı iyi çalıştırmadığını ileri sürüyor [Ki bize göre de Fenerbahçe'nin oynadığı futbol, geçen yıl şampiyon olmasına rağmen göz dolduran, zevk veren, heyecan uyandıran bir özellikte değil]. Buna rağmen Fenerbahçe şampiyon oldu ve Avrupa Kupaları'na katıldı. Bu sezon da tıpkı geçen sezon olduğu gibi Lige kötü başladı. Galatasaray'ın altı puan gerisine düştü. Fener Denizli yönetiminde bu kötü futbolu ile yine şampiyon olursa şaşmayalım. Konu tıpkı okur-yazarların beğenmediği ama halkın çok itibar ettiği, gişe hasılatı fevkalade olan "ticarî filim"lere benziyor. Nedir o: "Tabelaya bakalım ders alalım." Bugün yine sınav var. Olympique Lyon maçı Denizli'nin önemli bir sınavı. Bakalım pekiyi mi alacak, yoksa boş kağıt verip sınıfta mı kalacak?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |