T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Türkiye'den beklenen sağduyudur

Amerika'nın Türkiye'den asker talebinde bulunması elbette sürpriz değil; sürpriz olan talebin zamanlaması... 7 Ekim günü başlayan bombardımandan buyana tam dört hafta geçti; ABD, bugüne kadar, Afgan kentleri üzerine üçbinden fazla bomba yağdırdı. Ancak, savaşın ilân edilen hedefinden çok uzakta olunduğu her geçen günle biraz daha ortaya çıkmakta. Türkiye'den tam da bu sırada asker istenmesi ve Ankara'dan bu talebe olumlu cevap verileceği sinyali alınması gerçekten bir talihsizlik...

Konunun Türkiye açısından talihsizliği, Genelkurmay'dan bugüne kadar alınan sinyallere tamamen ters görüntüsünden kaynaklanıyor. Genelkurmay başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Afganistan'da kara savaşı başlatmanın yanlışlığını değişik zeminlerde dile getirmişti. Önce elli subay ve astsubayla başlayacak Türk askerî katkısı, bir süre sonra, kaçınılmaz olarak, karada savaşa katılacak erleri de kapsıyacaktır. Bunu, Genelkurmay'ın açıklanmış pozisyonuyla ters düşen bir gelişme saymamız gerekiyor.

Daha önemli talihsizlik, 'terörle mücadele' amacı taşıdığı açıklanmasına rağmen, savaşın, 'terörist' olarak ilân edilenler üzerinde fazla bir etkisinin görülmemesidir. Üsame bin Laden ve kurmayları bu savaş sırasında hayatlarını kaybetmediler. Tâlibân lideri Molla Ömer'in küçük oğlunun bombardımanlardan birinde öldüğü öğrenildi; ancak Molla Ömer'in kendisi ile yönetimden öteki isimlerin savaştan etkilendikleri duyulmadı. Şu ana kadarki yoğun bombardımanlarda isabet alan 1.500 kişinin neredeyse bütününün sivil olduğu bildiriliyor. Böylesine başarısız bir askerî harekâta Türk askerinin bulaştırılması gerçek bir talihsizlik...

"Kanserli hücreleri ateş üfleyerek iyileştirme çabası..." İngiliz askerî tarihçisi Sir Michael Howard'ın Afganistan'a bomba yağdırılmasına koyduğu teşhis bu. Sir Michael, derin tarih bilgisiyle, savaşın şimdiki biçimiyle devamı halinde, el-Kaide örgütünün yokedilmesinin mümkün olmadığı görüşünde. "Savaş ne kadar uzarsa, çok kültürlü toplumlar üzerindeki yıkıcı sonuçları o kadar büyük olacaktır..." Sir Michael'in bir başka teşhisi de bu. Önceki gün verdiği konferansta, ünlü tarihçi, savaşın başta Irak olmak üzere başka ülkelere kaydırılmasının tam bir felâkete yol açacağını söylemekten kendini alamadı.

Amerika'nın Türkiye'den talebinin zamanlamasında, savaşı bugüne kadar beraber yürüttüğü İngiltere'de, henüz Başbakan Tony Blair'e kadar tırmanmış olmasa bile, savaş heyecanının soğumaya yüz tutmasının da payı var. İşçi Partisi'nden bir grup milletvekili "Savaşa hayır" kampanyası başlattı. İngiliz kamuoyu ise, Guardian/ICM kamuoyu yoklamasına göre, başta verdiği kesin desteği esirgiyor artık. Savaşa destek verenlerin oranında yüzde 12'lik (bir hafta önce yüzde 74 iken, şimdi 62) bir düşüş yaşanıyor; halkın yarıdan fazlası (yüzde 54) ise Afganistan'a yardım konvoylarının girebilmesi için bombalamanın durdurulmasından yana...

Durum ABD'de de farklı değil. Amerikalılar'ın büyük bir bölümü, hükümetin bilinmesi gereken herşeyi kendileriyle paylaşmadığına inanıyor. New York Times gazetesinin anketine katılanların sadece yüzde 18'i "Yönetim bizi terörden korur" güvenini taşıyor; bu oran bir hafta önce yüzde 35'ti.

11 Eylül uğursuz saldırılarının şaşkınlığı içerisinde George W. Bush yönetimine açılan kredi, ABD'de de, özellikle aydınlardan başlayarak buharlaşmaya başladı. Geleneksel olarak ülkenin ulusal dâvâlarına destek çıktıkları bilinen muhafazakâr çevrelerde ve etkili yorumcularda bile, "Afganistan'ı vurarak sonuç almak imkânsız" diyenler artmaya başladı.

Savaş cephesinde destek çözülmesi yaşanırken, ABD'nin cepheyi genişletmek ve bu amaçla, "NATO'nun tek Müslüman üyesi" Türkiye'yi işin içine katmak istemesini doğal karşılamak gerekiyor. Ancak, doğal olmayan, ABD'den gelen bu talebe Türkiye'nin arzulu görünmesidir. Giderek desteğini yitiren, amacına ulaşmaktan uzak görünen ve kış şartları içerisinde sürdürülmesi de zor bir savaşta Türkiye'nin yeri yok...

Türkiye, bu noktada, hemen teklifin üzerine atılmak yerine, sağduyunun temsilcisi olmayı tercih edebilir. 'Terörle mücadele' elbette gerekli; ancak, dünya, teröre karşı 'savaş' dışında da mücadele yolları bulunduğunu, yakın geçmişinde yaşadığı tecrübeyi aktaracak Türkiye'den öğrenebilir...

Savaş cephesinin gerilemesi sağduyu cephesinin kazanma şansını artırıyor...


1 Kasım 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED