T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Önce siyaset!

Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında ortaya çıkan 'gerilim' Türk siyasal hayatının 'genetiğine' denk düştü yine...

Cumhurbaşkanı, milletvekillerinin sayısının 300'e kadar indirilmesini dillendiriyor. Meclis'te buna tepki veriyor.

Meclis, haklıdır...

Cumhurbaşkanı gündelik tartışmaların içinde yer almaktan hoşlanmıyor. Bu, 'siyaset-üstü' bir makamın sahibi için doğru bir tavırdır. Fakat Cumhurbaşkanı'nın 'yapısal' sorunlara temas etme biçiminde bile zaman zaman, 'siyaset kurumu aleyhine bir pozisyon' belirmektedir. Cumhurbaşkanı'nın niyeti bu olmasa da, bunun giderek yoğunlaştığını söylemek de mümkün.

İlk olarak Cumhurbaşkanı'nın 'yolsuzlukların üstüne gitme' biçiminde ortaya çıkmıştı bu. Cumhurbaşkanı öyle arzu etmese de, 'hukuk' ile 'siyaset' karşı karşıya gelmişti. 'Siyaset devre dışı bırakılarak yolsuzlukların üstüne gidilmeli' kanaatinin yaygınlaştırılmasına yol açmıştı bu. Oysa bugün bütün sorunların adresi gibi gösterilen 'siyaset' olmadan, 'demokratik hukuk devleti' adına hiçbir kazanımdan sözetmek mümkün değildir.

Yolsuzlukların üstüne gidilmesinde Cumhurbaşkanlığı makamının desteği çok gereklidir kuşkusuz. Fakat bu destek siyasetin önüne geçen bir pozisyon almaya başlarsa, neticede yolsuzluklarla mücadele edilse bile, 'demokratik siyaset' zedelenmiş olur. Nitekim daha sonraki süreçte, belli odakların etkisiyle, yolsuzluklar konusundaki tüm sorumluluğu siyaset kurumunun üstüne atan bir dönem geldi.

Şimdi de milletvekillerinin sayısının azaltılmasından bahsediliyor. Cumhurbaşkanı 'işe Meclis'ten başlamak gerekir' diyor. Peki ne için, niye Meclis'ten başlanacak? Tasarruf için, devletin küçültülmesi için... Türkiye şartlarında bütün bunların sağlanması için akla gelecek en son yer Meclis olmalıdır. Çünkü siyasetçinin tüm yetersizliğine rağmen, iddia edildiği gibi Meclis'in ekonomiye getirdiği yükün kaldırılması 'sembolik' bir anlam taşımaktan öteye gitmez.

Asıl mesele, ülkede sürekli olarak 'siyasetçinin aşağılanması'na dönük bir havanın 'sistematik' olarak estirilmesi.

Bu havaya denk düşülmeden Meclis'in küçültülmesinden de daha başka düzenlemelerden de bahsetmek doğaldır. Cumhurbaşkanı'nın bu havanın içinden/safından konuştuğu da söylenemez. Fakat 'siyaset kurumunun aleyhine işletilen büyük pencereli bir sürecin' içinde, Cumhurbaşkanı'nın duruşu da 'siyaset-karşıtlığının bir destekçisi' olarak konumlandırılıp istismar edilebilir. Zaten edilmektedir de...

Siyaset olmadan elde edilecek kazanımların tek başına ve kısa süreli değeri varsa da, bunlar demokratik hukuk devleti zemininde kazanımlar olamazlar. Yolsuzlukla mücadeleden devletin küçültülmesine kadar tüm gelişmeler ancak siyasetin içinden, 'siyasetin doğal dinamikler yoluyla' gerçekleşirse anlamlı ve kalıcıdır. Siyasal dinamiklerin budanması veya köreltilmesi yoluyla elde edilmek istenen kazanımlar ancak demokrasi-dışı bir zeminin güçlenmesine hizmet eder.

Demokrasinin nefes alması için siyaset penceresinin sonuna kadar açık olması gerekir. Siyaset yoksa, demokrasi de yoktur. Önce siyaset!


1 Kasım 2001
Perşembe
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED