|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cumhuriyet Gazetesi'nin sahibi Berin Nadi'nin vefatı, benim için, bir dönemin bittiğinin işaretidir.. Gerçi yaşam, bir sinema filmi gibi.. Bütün insanlar, bir senaryoya uygun biçimde, rollerini oynuyorlar.. Ve sürekli, bazı oyuncuların perdeden eksildiğini görüyorsunuz.. Kalan aktörler, yeni katılanlarla, aynı filimde oynamayı sürdürüyor.. Biliyorsunuz ki, bu filim, sizden sonra da, sizden önce olduğu gibi devam edip gidecek.. Ben, gazetecilik oyununa Cumhuriyet'te başladım.. Cumhuriyet'in Dış Haberler Servisi'nde 21 yaşında çalışmaya başladığımız zaman, "Büyük Patron", rahmetli Nazime Nadi'ydi.. Patron-gazeteci kuşağının temsilcileri ise, Nadir ve Doğan Nadi kardeşlerdi.. Şimdiki gazeteci kuşaklar, hem "gazeteci", hem de "gazete sahibi" olan insanlarla çalışmanın lezzetini bilmiyor. Nadir Nadi de, Doğan Nadi de, benim için hiç "patron" olmadılar.. Onlar benim, benden daha yaşlı meslektaşlarım ve arkadaşlarımdı.. Cumhuriyet'te günlük dış politika sütunu sahibi olduğumda 22 yaşımı henüz doldurmuş, 23 yaşıma girmek üzereydim.. Berin-Nadir Nadi çifti ile arkadaşlığımız öyle başladı.. Gazetedeki beraberlik, birbirimizin evlerinde, günlük hayatta devam eden derin bir dostluğa dönüştü.. "Gazete"nin, bir mesleğin mensuplarını, rütbe ve yaş farkı olmaksızın birleştiren bir sevgi ve bir düşünce ocağı olduğunu görerek, bu mesleğe tutuldum.. Ben eşim Canan Barlas'la da, Cumhuriyet'te tanışıp, evlendim. Bu filmde, o dönemdeki ne kadar çok isim, sahneyi terkettiler.. Doğan Nadi, Ecvet Güresin, Burhan Felek, Elif Naci, Agop Arad, Ali Ulvi, Nadir Nadi, Berin Nadi.. Geçen yıl kaybettiğimiz Ergun Balcı ve şimdi Dışişleri Bakanı olan İsmail Cem'le birlikte, 1960'ların başında Cumhuriyet'te girmiştik mesleğe.. Hepsine uzun ömürler dilediğim, İlhan Selçuk, Oktay Akbal gibi isimler, hâlâ Cumhuriyet'teler.. Ne kadar güzel ve ne kadar zor günlerimiz geçti Nadir Bey ve Berin Hanım'la.. Her yazıdan, her röportajdan, her dış geziden sonra, Nadir Nadi'yle oturup, konuştuğumuz, tartıştığımız günleri, saatleri nasıl unuturum.. Berin Nadi'nin ev sahibeliğinde, Çetin Altan'lı, Melih Cevdet'li akşamların tadı hâlâ beynimde.. Şimdi gazetecilik çok farklı.. Farklı siyasi görüşlere sahip olsanız da, sizi birbirinize bağlayan gazetecilik heyecanının oluşturduğu arkadaşlıkları, mülkiyete bağlı sınıf farkları olmaksızın kurmak, şimdi pek mümkün değil.. Milliyet'te hepimiz, Ercüment Karacan'la da, Abdi İpekçi'yle de arkadaştık.. Günaydın'da Haldun Simavi de, Hürriyet'te Erol Simavi de, "önce gazetecilik" derlerdi.. Böyle yılların süzgecinden geçmiş arkadaşlıklarımız hiç bitmiyor.. Yılmaz Çetiner'le, bu şekilde 40 yıldır beraberiz.. Hasan Pulur'la, her hafta mutlaka bir kez beraber oluruz.. "Ah" diyorum.. Keşke Dinç Bilgin'in başına bunlar gelmeseydi.. "Sabah"ın 28 Şubat'a kadar olan dönemindeki Dinç Bilgin de, "gazete sahibi ve gazeteci" olmayı, ne güzel birleştiriyordu.. Berin Nadi'nin vefat haberi, benim hayatımın 40 yılını içeren bu filmi, yeniden seyrettirdi bana.. Farklı görüşlerin, siyasi kavgaların, polemiklerin bitmesi mümkün değildir.. Ama insanları hayata bağlayan, yaşama bir anlam katan arkadaşlıklar ve mesleki heyecanlar hiç bitmemelidir.. Berin Nadi'nin vefatı, "Cumhuriyet"te de, benim meslek yaşamımda da, bir dönemin bitmesi anlamına geliyor.. Hepimizin başı sağ olsun.. ŞAKA
My name is Tafa..
İngiltere'nin istihbarat örgütleri "MI-6" ve "MI-5", ilanla casus arıyormuş.. Türkçe bilenlere de, James Bond olmak fırsatı doğuyormuş yani.. Hatırlarsınız.. James Bond, tanıştığı kadınlara kendini şöyle tanıtır filimde.. -My name is Bond.. James Bond.. Bizim yerli Bond'lar da, şöyle tanıtacaklarmış kendilerini.. -My name is Tafa.. Mustafa.. AFGANİSTAN
Havalara hakim olmak, yere inmiyor!..
ABD Genelkurmay Başkanı Org. Myers, her fırsatta, "Afganistan'daki savaşın, planlanan şekilde geliştiği"ne ilişkin açıklamalar yapıyor basına.. Ancak bu "planlanan şekil" nedir, tam bilen yok.. Kesin olan birşey var.. Amerika, Afgan semalarına hakim şu anda.. B-52 ağır bombardıman uçakları ve Cruise füzeleri, hiçbir direnme ile karşılaşmadan, belirlenen "yer hedefleri"ni hallaç pamuğu gibi atıyorlar.. Ancak "yer"de, Taliban hakim.. Kuzey İttifakı kuvvetleri, bütün desteğe rağmen, Mezar-ı Şerif'i ele geçiremediler.. Önümüzdeki dönemde ise, alınması gerekli hayati kararlar var.. Bunlardan ikisini hatırlatalım.. 1-Önümüzdeki Ramazan ayında hava saldırılarının devam etmesi, İslam dünyasında Amerika'ya yakın duran yönetimlerin konumunu da etkileyebilir.. 2-Gelip çatmak üzere olan "Afgan kışı", hem Kuzey İttifakı'nın hareket kabiliyetini olumsuz etkileyecektir.. Hem de, tasarlanan bir "karadan müdahale"yi imkansız kılacaktır.. Yani herşey planlanan şekilde gelişmiyor
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |