T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Fevzi ile Yusuf

Beşiktaş'ın genç kalecisi Fevzi için herkes birşeyler söylüyor. Söylenenlerin genel çerçevesi şöyle: "Fevzi iyi kaleci, yaşı genç, ancak bazı problemleri var, bunları aşabilirse görevi kimseye kaptırmaz." Fevzi üzerinde daha ayrıntılı yazanlar özel meselelerini deşiyor; kendine güveni olmadığını, bunun psiko-sosyolojik nedenlerini sıralıyor.

Yönetim ise "Fevzi bizim öz evladımızdır, elbetteki gerekli formu yakaladığı zaman kendisine görev verilecektir" diye meseleyi neredeyse geçiştiriyor.

Geçiştiriyor çünkü; daha sezon başlamadan "Satalım" sözleri ediliyor; yerine adam aranıyordu. Eğri otursak da doğru konuşalım: Siz bir futbolcunun yerine sürekli adam arıyorsanız, bir kere çok açık olarak onu gözden çıkarmışsınız demektir. Ve bu tutum bir neticeye bağlanmaksızın süreklilik kazanıyorsa; o futbolcuda ne kendine ne geleceğine güven elbette kalmaz. Daum ve yönetim bunun da ilerisine geçti.

Danimarka'dan bir kaleci getirdiler ve adam uçaktan iner inmez maça çıktı. Olacak, kabul edilecek bir şey değil.

Bana göre bu tutum Fevzi'nin ard arda yediği iki kötü golden daha da kötüdür.

Bu yetmedi geçtiğimiz hafta Norveç'li Thomas Mhyre ile ön protokol yapıldı. Ancak bu kalecinin bonservisi 200 bin dolardan 500 bin sterline çıkarılınca yönetim şoka girdi. Yönetici Mete Düren öncelikli olarak bu bonservis işinin çözümünü beklediklerini; Mhyre'dan gelecek haberi beklediklerini, ancak olumsuz bir gelişme yaşanması halinde PSV'den Ivica Kralj ile temas halinde bulunduklarını ifade etti.

Takım arkadaşları Fevzi'ye ne kadar sahip çıksalar, taraftar Fevzi'yi ne kadar desteklese boş.

Bir futbolcuya böyle sahip çıkılmaz, bir kaleci böyle kazanılmaz. Ne psikolojik tedavi, ne kaleci hocası bu problemi çözemez.

Fevzi bu şartlar altında [açıkçası gözden çıkarılmış durumda iken] ne kadar çalışırsa çalışsın istenilen noktaya gelemez.

Oysa Fevzi şimdiye kadar Beşiktaş'a getirilen kalecilerin hepsinden daha iyi.

Elindekinin kıymetini bilmeyene komşunun tavuğu her zaman kaz görünür. Bizden söylemesi.

Gelelim Fenerbahçe'li Yusuf'a. Bu futbolcu özel yetenekleri ile Türkiye'de her zaman başa güreşecek bir donanıma sahip. Bire birde geçemeyeceği adam yok. Futbol zekası, sezgisi çok üst seviyede. Orta sahanın önünde, forvetin bir adım gerisinde her zaman harikalar yaratacak kapasitede.

Ancak bu kapasitenin yarısı, belki yarısından daha az performans ile oynuyor.

Yusuf kondisyonunu yüzde seksene çıkarsın formda bir Sergen'den daha parlak noktalara çıkabilir. Bilmem niçin bu gibi kabiliyetlerin üzerinde yeterince durulmuyor. Mesela Lazetiç o körük gibi nefesi ile doksan dakika sahanın her yerine yetişebilir. Ama Yusuf'un atacağı çalımları, vereceği milimetrik pasları üretmesi neredeyse muhaldir. Düz bir futbolcu o kadar.

Ama gelin görün ki Yusuf değil milimetrik pas atmak, müsait pozisyonda kaleye şut atmakta, attığı şutun kaleyi tutmasında zorlanıyor.

Ve bu verimsizlik ayan-beyan her maçta gözüküyor. Sürüp giderse Yusuf da Fevzi'nin durumuna düşer. Denizli ve Yönetim şimdiden Yusuf'u kazanmak için ne lazımsa yapmalıdır. Onun gibi bir Yusuf zamanında Beşiktaş'ta oynamıştı ve herkes sırf onu seyretmek için Beşiktaş maçlarına giderdi.

Evet elimizdeki cevherin kıymetini yeterince takdir etmek, onu gerektiği gibi değerlendirmek en başta gelen eksikliğimiz.

Fevzi için de böyle, Yusuf için de...


6 Kasım 2001
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED