|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türk Ceza Kanunu'nun "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturanlara" ilişkin 313'üncü maddesiyle, "Cemiyet mensuplarına yardım"ı düzenleyen 314'üncü maddesi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin görev alanından çıkarılıyor. Demokrasi adına değil
Bu gelişmenin, demokrasi adına yapıldığı ileri sürülemez. Gerçi, Avrupa Birliği, istisnai uygulamalara yol açan DGM'lerin kaldırılmasını, hiç değilse görev alanlarının daraltılmasını talep etmekte. Ama burada amaç, bankalarının içini boşaltanları, onlara göz yumup, teşvik edenleri, Bayındırlık ve Enerji bakanlıklarındaki bakan ve bazı bürokratları DGM yargılanmasından kurtarmaktır. Devlet Güvenlik mahkemeleri ve bir çok DGM savcısı, yolsuzluklar üzerine ciddiyetle eğilmiş, toplu halde işlenen dolandırıcılık, irtikâp, görevi suistimal gibi eylemleri -biraz zorlama ile bile olsa- organize suç (çete) kapsamına sokarak, faillerinin cezasız kalmaması istikametinde çaba sarfetmiştir. Daha geçtiğimiz sene, Bankalar Kanunu'ndaki zimmet suçunu işleyenlerin Devlet Güvenlik mahkemelerinin kapsamına alınacağı belirtiliyordu. Böylece, suç, çete kapsamına girmese dahi, Devlet Güvenlik Mahkemesi yetkili olacaktı. Aradan bir yıl bile geçmeden, bu defa banka sahiplerinin zimmet suçları DGM'den alınıp Ağır Ceza mahkemelerine gönderiliyor. Başlayan davaların dahi tamamlanması beklenmeyecek. Suçluyu korumaya yönelik bir teşebbüs. Tabii sadece bankalarının içini boşaltanlar değil, "Mavi Akım" ve "Beyaz Enerji" failleri, Bayındırlık Bakanlığı "fareleri", hepsinin dosyası DGM'den alınıyor. Hükûmete rağmen başlayan yolsuzluklara karşı mücadele, maalesef yarım kalacak. Aydın'ın durumu
MHP'li Koray Aydın'ın milletvekilliğinden istifasının TBMM tarafından kabul edilmeyeceği ileri sürülüyor. Gerekçe gülünç. Savcı Cengiz Köksal'ın iddianamesinde Koray Aydın'ın ismi yer almıyormuş! Peki, Adalet Bakanı'nın girişimiyle, fezlekede Cumhur Ersümer'in adından bahseden Talat Şalk disiplin cezasına çarptırılmadı mı? Hüsamettin Özkan hakkında suç duyurusunda bulunan Nuh Mete Yüksel, bizzat Hüsamettin Özkan tarafından ağır eleştirilere maruz bırakılmadı mı? Mavi Akım'da Turgut Yılmaz'ın ismi ön plana çıktı diye, Mesut Yılmaz Jandarma'ya veryansın ederek "demokrasi havarisi" kesilmedi mi? Dolayısıyla, iddianamelerde bakan isminden başbakan kardeşinden söz etmek kolay değil. Ama, Koray Aydın sade bir vatandaş haline gelirse -verdiği sözün gereğini yerine getirip sine-i millete dönerse- o zaman yargının da önü açılacaktır. Aydın, istifa etse dahi, gene yargılanacağı yer DGM değil, Yüce Divan'dır. Önce Soruşturma Komisyonu kurulacak, bir rapor hazırlanacak; bu raporun oylanması sırasında Meclis'in salt çoğunluğu Koray Aydın'ı suçlu görürse, Aydın, Bayındırlık Bakanlığı'na ilişkin suistimal iddiaları dolayısıyla Yüce Divan'da yargılanacak. Görüldüğü gibi Koray Aydın'ın milletvekilliğinden istifası çok küçük bir adımdı. Bu adımın dahi atılmayacağı belirtiliyor. MHP, iddianamede ismi olmadığı için ona sahip çıkacak! İşte böyle gelişmeler sebebiyle halkın Parlamento'ya güveni kalmadı. Anar'ın araştırması
Anar'ın Ekim ayına ilişkin araştırması yayınlandı. AK Parti'nin oyları Eylül ayına göre iki puan artmış. Gene, başka hiçbir parti barajı aşamıyor. Koalisyonu oluşturan partiler ise perişan durumda.
"Kararsız ve hiçbiri" diyenler arasında "Kendinizi hangi partiye yakın hissediyorsunuz?" sorusunda da, dağılım şöyle: CHP: % 4.1, AKP: % 3.8, MHP: % 3.2, DYP: % 2.5, DSP: % 2.3, Anap: % 2.2, Hiçbiri: % 62. Değerlendirme
Demek Eylül'den bu yana, en önemli ilerlemeyi AK Parti 2 puan ile gerçekleştirmiş. Böylece, "Tayyip Erdoğan eriyor" iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkıyor. AK Parti kurulduğu günden beri % 20 + 2 veya 3 puan düzeyinde bir oy oranına sahip. Hem de bütün olumsuz neşriyata rağmen. Araştırmaya göre DYP'deki ilerleme "binde" mertebesinde. Ayrıca "kararsız ve hiçbiri" diyenler özellikle kendilerini CHP, AKP ve sonra MHP'ye yakın hissediyorlar. % 62 ise gene hiçbir partiyi beğenmemeye devam ediyor. Bu durumda (Anar'ın araştırması doğruysa), sadece AK Parti barajı aşabiliyor. Bir de, yeni kurulacak bir başka partiye yelpazede yer var. Erken seçim
Gene Anar'ın araştırmasına göre, hükûmetin Ekim ayı performansı Eylül'den düşük: Eylül'de hükûmeti başarılı bulanların oranı % 5.8 iken, söz konusu oran Ekim'de % 4.9'a düşüyor. Hükûmetin, Türkiye'yi ekonomik krizden kurtaracağına inananların oranı % 7. % 87.9'u olumsuz görüş beyan ediyor. % 45.4'ü erken seçim istiyor. % 17.1'i Meclis'ten, başka bir hükûmet kurulmasını savunuyor. Meclis dışından teknokrat hükûmeti talep edenlerin oranı % 11.7, askerî rejim kurulsun diyenler % 6.3. Türkiye, siyasi bir darboğaza sıkışmış kalmış. Tek bir parti barajı aşabiliyor. Kararsız olanlar ve "hiçbiri" diyenler aradıklarını bulamazlarsa, katılım büyük oranda düşer ve tek bir parti (AK Parti) TBMM'nin bütün koltuklarını kazanabilir. Veyahut barajı aşabilir diye düşünülen DYP ile bu koltukları paylaşabilir. Böyle bir sonucun, siyasi meşruiyet tartışmalarını beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden Türkiye'de kolay kolay erken seçim olmaz. Ama mevcut Parlamento'dan yeni bir hükûmet çıkarma çabaları giderek yoğunlaşacaktır. Ecevit'in durumu
Yeni bir hükûmet için Ecevit'in bertaraf edilmesi lâzım. Muhakkak önümüzdeki aylarda, bir şekilde Ecevit köşeye konulacak. Yeni bir hükûmet modeliyle, ekonomik kriz aşılmaya çalışılacak. Financial Times Deutschland'da bu istikamette bir haber çıkması, bu habere, Hürriyet'te sürmanşetten yer verilmesi tesadüf değil. Ecevit giderken, kimse Yılmaz'ın kalabileceğini düşünmesin. Hatta bu geniş çalkantının ucunun bazı medya patronlarına dahi dokunabileceği belirtiliyor. Bu yüzden, Yılmaz ailesinin özellikle bir medya grubu ile çok yakınlaştığı, o gruptaki bazı yayın organlarını satın alma çabalarının bulunduğu siyasi kulislerde dolaşan haberler arasında. Acaba Aralık 15'e kadar bir şeyler olabilir mi? Bazı milletvekilleri böyle bir beklenti içinde olduğundan, mevcut partilere girmeden olaylara seyirci kalıyor. Temizlik yarım kaldı
Bir zamanlar, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" denilmişti ya. Sevincimiz kursağımızda kaldı. Hükûmet, sorumlu bakanlara ve üst düzey bürokratlara sahip çıkıyor. Kanunu bile değiştirerek, Banka soygunlarını, Enerji vurgunlarını, Bayındırlık Bakanlığı'ndaki yolsuzlukları DGM kapsamının dışına çıkarmaya uğraşıyor. Buna mukabil, "dokunulmazlara" bile dokunulacağı günlerin, pek yakında geleceği ileri sürülüyor. Seçime gitmeye kimse cesaret edemez. Egemenler, yeni bir hükûmet formülü ile yeni isimleri parlatma peşinde. Ecevit'ten ve şaibeli bir çok isimden kurtulan yeni kabinenin, Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemesini engellemeyeceği belirtiliyor. Ya AK Parti ne yapmalı? Herhalde erken seçimin önünü açacak şekilde bir plan, çizgi, proje oluşturmalı. Ara seçimlerin gündeme gelmesini az sayıda milletvekilinin istifası ile sağlarsa, hükûmet, bir yıl içinde genel seçime gitmeyi kararlaştıracaktır. Çünkü Anayasa'ya göre, genel seçimden 1 yıl önce ara seçim yapılamaz. AK Parti birinci gelmenin sorumluluğunu hissettiği takdirde, sandığı milletin önüne getirmek için hiçbir fedakârlıktan çekinmemelidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |