T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

S P O R

'Fevzi'yi yedirmeyiz!'

Beşiktaş Teknik Direktörü Daum'un kalecisi Fevzi için söylediği bu iki kelimeye takıldım. Ne demek "kimseye yedirmeyiz"
O çocuğu sizden başka yemek isteyen kimseyi görmedim ki. Yani, "benden başka kimse yiyemez" mi demek istiyorsunuz?..

Sporcu sağlığı önemlidir. Sporcunuz, sağlıklı olursa verimli olur. Sağlıklı olmayı sadece fiziksel olarak değerlendirmek, eksik görüştür. Asıl sakatlık burada. Hani bunun ruh sağlığı, yok. Sadece Galatasaray yaptı. Yükselişinin temelinde mental çalışma vardı. Fatih Terim mentör olarak Doç. Dr. Turgay Biçer'i bu işle görevlendirmişti. O bir motivasyon ustasıydı ama, Biçer dozunu ayarlıyordu. Aşırı motivasyonun zararları keskin sirkenin küpüne verdiği zararla eşanlamlıydı.

Daum'un böyle bir çalışmadan haberi var mı bilmiyorum. Olmazsa işte böyle olur. Beşiktaş yönetimi "Hocamız ne isterse yapıyoruz" diyerek kenara çekiliyorsa, Daum kadar suçludur. Fevzi "iyi, ya da kötü kaleci" o başka. Ama göz göre göre yediniz. Zaten özel sorunları olan genç bir sporcuyu kaderi ile baş başa bırakmak, Beşiktaş yönetimine hiç yakışmadı.

NERDE OLSA OYNARIM!

Küçüktük, futbola sevdalıydık. Elimizden tutup seçmelere götürürlerdi. Hoca sorardı:

- Sen nerede oynarsın evladım.

- Nerde olsa oynarım.

Bu yanlış cevaba asla forma verilmezdi. Dünya'da her yerde oynayabilecek kaç oyuncu vardır acaba? Belki de hiç yoktur. Sadece futbol oynamayı sevmek yetmezdi. Akıllı da olmak gerekirdi. Kaleciyse kalede, santrforsa, santrforda, savunmadaysa orada oynamak istediğini söyleyeceksin. Söylediğini de iyi yapacaksın. Oynadığın yerin uzmanı olacaksın. Yerinin en iyisi olmak için de çok çalışacaksın. Kural bu. Bu kural'ın en iyi uygulayıcısı da Türkiye'de Galatasaray'dı. Diyeceksiniz ki, "O zaman neden Bursa'dan 5 gol yedi." Şimdi açalım olayı:

Galatasaray'da futbolcular oynadıkları alanlarda futbolu sanat haline getirmiş. O nedenle herkesi her yerde, ya da dilediğiniz yerde oynatamazsınız. Savunmasını tamamen kaybetmesi takımın şanssızlığından başka bir şey değil. Federasyonun bu maçı cuma günü oynatması konusunda haklı mı, yoksa haksız mı? konusuna gelince: Bir kere Federasyonun Galatasaray'a bir kıyak yapması, yapmaması kadar onları haksız duruma düşürür. Ama Türk Ulusu'na en sıkıntılı günlerinde mutluluklar yaşatan bir kulübün küçük bir ricasını yerine getirmemiş olması, tartışılabilir. Kaldı ki, Bursaspor da bu ülkenin takımı. Önceden belirlenmiş bir takvim varken, Galatasaraylı yöneticiler bu takvime çok daha önce itiraz etmemişlerse, Federasyon neden suçlu. Hadi o zaman unuttular, maçtan 3 gün önce de resmen erteleme talebinde bulunmadıklarını zaten Başkan Cansun itiraf ettiyse neyi tartışıyoruz.

FENER'DE FIRTINA DURDU

Yanlışlarından döndüğünü gördüğüm Fenerbahçe'nin, Gaziantep galibiyeti şampiyonluk yarışına renk kattı. Taşlar sanki yerine oturuyor gibi. Eksikler, sakatlar sanki bir gerçeği ortaya çıkardı. Abdullah'ın orta sahanın göbeğine çekilmesi, kısa ve ayağa oyunlar, Andersson oynadığı zaman kanatlardan yapılan yüksek ortalar filan bayağı iyiydi. En önemlisi de adam markajı yerine alan markajı yapılarak orta saha oyuncularının kendi işlerine daha çok zaman ayırmaları, Fenerbahçe'yi Gaziantepspor karşısında biraz daha derli toplu gösterdi.

Her halde artık ligdeki hedefi de şaşırmazlar. En kötü günlerinde bile kendilerini yalnız bırakmayan taraftarlarına bir yıldız daha hediye etmek için oynarlar. Mustafa Denizli'nin orta sahada bol yan pas yaparak oyunu yavaşlatan, kısa pas yerine uzun paslarla top kaybına neden olan oyuncularını uyardığını sanıyorum.



6 Kasım 2001
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED