|
|
|
|
Türkiye'de, Kemal Derviş'in kendisinin hiçbir dahli olmadan ismi üzerinde ve çevresinde siyasi tartışmalar alevlendi. Tabii, bu tartışma, her zaman olduğu gibi endazenin topuzu kaçırılarak yapılıyor. Bu tartışma "garip yatak arkadaşları"nı ortaya çıkarttı. Örneğin, Cumhuriyet gazetesinin Kemalist-Komünist kırması yazarlarından Attila İlhan ile Akit gazetesinin ateşli İslamcı yazarları aynı saftalar. Hatta, Akitçiler, "Kemal Derwish" diye karalamak istedikleri, ekonominin yeni "başkomutanı"na karşı yürüttükleri kampanyada, Attila İlhan'ı referans olarak gösteriyorlar. Kemalist-Komünist kırmalarından medet uman ve kendilerini "İslamcı" olarak kabul edenler, Kemal Derviş'e "Sabetayist" yani "dönme" olduğu için karşı çıkıyorlar. Oysa, TKP'nin yarım yüzyıl önceki lider kadrosu "Sabetayist" doluydu ve onlar da "Kemalizm"e pek meftundular. Tuhaf değil mi? Bu "garip yatak arkadaşlığı"nın yanısıra, kimisi Kemal Derviş'ten "Amerikan vatandaşı" olması ihtimali üzerine kuşkulanıyorlar. Kimisi, "Amerika'dan ithal edilmiş" olmasından rahatsız. Kimisi ise, "milletin seçmediği ve yetki vermediği birisi"ne ekonominin yönetiminin verilmesinden öfkeli. "Demokratik" bir çalımla karşıymış görüntüsündeler. Bu "karşıtlar"ın bir bölümü Faziletli, bazıları MHP'li ve ANAP'lı, sonuncusu ise DYP'li. DSP'lilerin süngüsü iyice düştüğü ve ancak Bülent Ecevit'in "değneği"ne bakıp ağızlarını açtıkları için, onların ne dediği, ne düşündüğü pek belli değil. Ama besbelli ki, Kemal Derviş, pek "hasmane" bir ortamda görev yapacak. Ayağının altına karpuz kabuğu koymak için pek- çok kişi, en başta artık bir mensubu olduğu hükümetin büyük bölümü, can atacak. Muhalefet ise, Kemal Derviş'in başarısızlığından kuşkusuz mutlu olacak. Kemal Derviş'i "içerde" destekleyenler de var elbette. "Büyük medya"nın birçok kalemi onun arkasında gözüküyor. İlk bakışta "mide bulandırıcı" bir şey. Anlaşılmaz bir şey değil ama. Bunlar, kim iktidardaysa derhal desteklemeye hazırdırlar. Her kim ki, bugüne kadar devletten nemalanarak halkı soymuştur -bunda büyük medya patronları ön sıralardadır- onlar ve emirlerindeki "kalemler", "devlet otoritesinin başında" veya "yakınında" kim varsa; hinoğluhin hesaplarla hemen "biat" etmek alışkanlığındadır. Bir başka grup ise, bunlara bakarak, doğruyu-yanlışı ayırdetme ölçüsü ediniyor. Bütün bunların tümü saçma. Kemal Derviş'in Türkiye'ye ayak basmasından bu yana, ortalığı "yeldeğirmenleri"yle amansız bir savaş yürütenler kapladı. Bir kere, Kemal Derviş, baba tarafından Arnavut kökenlidir ve Sabetayistlik ile ilgisi yoktur -ayrıca olsa ne lazım gelir ki. İkincisi, Amerikan vatandaşı değildir- ayrıca olsa ne lazım gelir ki. Dahası, Kemal Derviş, bundan bir hafta öncesinde Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı gibi gayet itibarlı ve avantajlı bir mevkide, Washington'da yaşıyordu. Türk ekonomisini yönetmeye talip değildi. Bu amaçla, ne bir kumpas; ne bir entrika çevirdi. Eğer bugün "geniş yetkiler"le Türk ekonomisinin kumanda mevkiine oturtulmuşsa; bu 28 Şubat sürecinin ve onun ürünü Ecevit hükümetinin, Türkiye'yi ekonomik çöküntüye sürüklemiş olup tükenmesinin sonucundadır. Hükümet, iki elini havaya kaldırıp, teslim bayrağını çekmese; Kemal Derviş, bugün bulunduğu mevkide mi olurdu? Bugüne kadar bir "Türk"ün, Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı sıfatına sahip olmasından övüneceksiniz ve Türklük ve Türkiye adına pay çıkaracaksınız; o insanın; ülkesine, Türkiye'ye katkı yapması söz konusu olursa karşı çıkacaksınız. Böyle abuk subukluk olur mu? "65 milyon içinden kimseyi çıkaramıyor muymuşuz"? Kemal Derviş, 65 milyonun dışında mı ki? Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde okuyan ve o ülkelerin kurumunda parlak görevler edinen onbinlerce insan, "bizim insanımız" değiller mi? Hem "beyin göçü"nden şikayet edip, hem "beyinlerimizi geri çekmemiz"den rahatsızlık duymak, nasıl bir mantıktır? "Milletin seçmediği ve yetki vermediği" meselesine gelince... Sorun zaten burada. Ey milletvekilleri, sizi "millet" mi seçip, yetki verdi; yoksa "Parti Genel Başkanı" sıfatı taşıyan "siyasi aşiret reisleri"niz mi? Sizi, "millet" seçmedi. Siz, getirilip, "millet"in önüne kondunuz. Tam da bu yüzden, bugün hiçbir kamuoyu yoklaması, barajı aşabilecek bir partiyi göstermiyor. Tam da bu yüzden, herhangi bir kamuoyu yoklamasında, "en güvenilmez" kesimlerin başında "siyasiler" geliyor. Siz bu tabloyu değiştirmek için, bugüne dek ne yaptınız? Mızmız bir muhalefet ve yolsuzluklar paravanası bir iktidar. "Siyaset"in fotoğrafı bu. Kemal Derviş, "ara rejim"in içinden üreyen bir "ara rejim modeli"dir. Şayet, ekonominin düzenlenmesi ve düzeltilmesinde, rasyonalize edilmesinde olumlu bir katkısı olacaksa, tüm desteğimiz onun yanındadır. Zaten Derviş'in başarısızlığı, Türkiye'nin geldiği noktada, ülkemizi, düşünmek bile istemediğimiz bir felakete sürükleyebilir. Zira, makro-ekonomik dengelerin yeniden tesisi, siyasette de büyük ve önemli değişikliklerin kapısını aralayacaktır. Siyasi partiler ve seçim kanunları değişmeden, ekonomiyi düzeltseniz bile, Türkiye yine "kriz"lere gebe kalır. "Devlet reformu" esastır. Kemal Derviş, "değişim"i hızlandıracak bir "parola" haline geldiği için, onunla beraberiz. Yeter ki, çevresindeki "siyaset ve yolsuzluk eşkıyası"na kendisini "rehin" vermesin.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |