|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Birinci tehdit yolsuzluk
Yolsuzlukla Mücadele Derneği Genel Başkanı Dr. Mahmut Koçak, 21 Şubat krizinde Türkiye'nin yaşadığı 3.2 milyar dolar zararın bir çeşit yolsuzluk olduğunu söyledi. Türkiye'nin en önemli sorunun yolsuzluk olduğunu kaydeden Koçak, "Bu ülke için birinci tehdit yolsuzluktur. Baştan aşağı tüm sistemi tehdit eder hale geldi. Bugün en küçük ruhsat alma işinden başlayın, kredilerin tahsisine kadar yolsuzlukla karşılaşıyoruz" dedi. YMD Başkanı Mahmut Koçak, son üç yıldır Türkiye'nin gündeminden inmeyen yolsuzluklar konusunda Yeni Şafak'ın sorularını cevaplandırdı. MGK'da yaşanan tartışma sonrası ekonomik krizde 3.2 milyar dolar zarar milletin cebinden çıkan para. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ekonomisi için bir felakettir. Dalgalı kur sistemine geçmeden önce 3.2 milyar dolar döviz satın alan kişilerin mutlaka açıklanması lazım. Krizden önce döviz alanlar çok mu zeki idi, yoksa birileri mi haber verdi? Şeffaflığı savunuyorlarsa, yolsuzluklara karşı ciddi mücadele verdiklerini iddia ediyorlarsa bunu ortaya koymaları lazım. Hükümetin içinden birilerinin döviz alan kişilere bilgi sızdırdıklarını düşünüyor musunuz? Kesinlikle öyle düşünüyorum. İçerden bir tüyo alınmasa bu kadar talep olur mu? Döviz talebinin bir ayağı hükümetin içindedir. Bunun olacağını hükümeti oluşturan siyasi parti liderleri ve ekonomiden sorumlu bakanlar bilir. Kamuoyu da bu isimleri şaibeli görüyor. 3.2 milyar doları dalgalı kura geçmenin bedeli mi yoksa bir çeşit yolsuzluk olarak mı nitelendiriyorsunuz? Açık bir yolsuzluktur. Dalgalı kura geçen ilk ülke Türkiye değil. Ancak döviz talebinin bu kadar büyük olduğu tek ülke Türkiye olmuştur. Geçiş programından çok yapılan yolsuzluğa karşıyız. Hazine'den milyarlarca doların bazı kişilerin cebine konmasına karşıyım. Türkiye'nin önündeki birinci tehdit nedir? Bu ülke için birinci tehdit yolsuzluktur. Yolsuzluklar baştan aşağı tüm sistemi tehdit eder hale geldi. Bugün en küçük ruhsat alma işinden başlayın, kredilerin tahsisine kadar yolsuzlukla karşılaşıyoruz. Artık yolsuzluklar sanal boyutta devam ediyor. Yolsuzluklardan nasıl arınacağız, çözüm nedir? Bizi idare edenler kim tarafından nasıl tesbit ediliyor? Demokratik bir ülkeyiz. Ancak demokratik bir Siyasi Partiler Yasası yok. Her zaman değiştirilen, ucube bir seçim sistemimiz var. Milletin iradesiyle oluşturulacak listeler yerine liderler sultasının damgasını taşıyan vekilleri seçiyoruz. Bozulma kişilerden mi, yoksa mevcut yapıdan mı kaynaklanıyor? Sistemden kaynaklanıyor. Ancak yapısı, suistimale uygun olan kişiler de bu durumu kullanıyorlar. Bir süre haksızlıklara direnenler olsa da daha sonra alabora oluyorlar. Sistemin kontrolüne giriyor. Bu sistem nedir? Devletin piyasadaki paranın yüzde 60-70'ine sahip olması. Parayı veren devlet, toprağı tahsil eden yine devlet. Ruhsatı, teşviği, kredilendirmeyi yapan da devlet. Denetim de aynı devletin elinde. Krediyi verenler denetlemeyi de yapıyorlar. Hükümet yolsuzlukların içinde Siz hükümetin yolsuzlukların üzerine gittiğini mi düşünüyorsunuz yoksa 'onlar da yolsuzlukların içinde' iddiaları gerçek mi? Hükümetin içinde dürüst insanlar da var. Ancak hükümetin kendini yolsuzluklardan arındıracağını zannetmiyorum. Kendilerini aklayamazlar. TV ekranlarında 'yolsuzlukların üzerine gidiyoruz' demeçlerini izliyoruz. Sokağa çıkıp sorduğumuzda karşımıza, 'hükümet yolsuzlukların içinde' görüşü çıkıyor. Vatandaşın vicdanında hükümet yolsuzlukların içine batmıştır. Türkiye'nin bütçesi yaklaşık 60 milyar dolardır. Batık bankalar, borsa krizi, MGK krizinin toplam maliyeti yaklaşık 40 milyar dolar. Millete harcanacak para çarçur edilmiş, birilerinin cebine gitmiştir. Geleceğe güvenle bakabiliyor musunuz? Bir sivil toplum örgütünün başkanı olarak sürekli vatandaşla iç içeyiz. Millet karamsar ve gelecekten ümitsiz. Önümüzdeki seçimde çok sayıda insan sandık başına gitmeyecek. İnsanların demokratik sistemde çözüm bulamaması çok yanlıştır. Ne demokrasiyi ne de hukuk devletini oturtamadık. Uygulanan sistemin adı yok. Araştırma sonuçları kurum ve kişilerin rüşvete battığını, güvenilirliklerinin düştüğünü gösteriyor... Çok acı bir tablo. Özellikle dikkat edilirse 'en güvenilmez' kategorisinin başında TBMM ve siyasiler var. Milli iradenin tecelli ettiği yer, halk gündeminde en güvenilmez sınıfına düşmüşse büyük sıkıntı vardır. Milletvekili adayı olmuş arkadaşlar 'Tekrar aday olacak mısınız?' diye sorulduğunda 'Özür dilerim böyle bir düşüncem yok' diyorlar. Denetim özerkleştirilmeli
DENETİMİN mutlaka 'özerkleştirilmesi' lazım. Doğrudan siyasi otoritenin hakim olabileceği yapı kırılmalı. Seçim Kanunu ve SPK'nın dışında önemli olan nokta adalet reformunun çok gecikmiş olmasıdır. Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı'nın ortaklaşa çalıştıkları İhale Yasası değişikliğinin kısa sürede hayata geçirilmesi gerekli. İhale Yasası yolsuzlukları önleyecek şekilde değiştirilmelidir. Kamu bankalarının (Halk Bankası, Ziraat, Vakıflar ve Emlak Bankası) görev zararının 20 milyar dolar olduğu açıklandı. Görev zararına neden olan batık krediler nedir, kime verilmiştir? Kamu bankalarının görev zararı özel bankaların iki katı. Üç dört kişinin koluna kelepçe takmakla, bazılarını içeri almakla bu iş çözülmez. Batık krediler kime, ne kadar, kimin vasıtasıyla verilmiştir. Murat Demirel, Hayyam Garipoğlu'na yapılanlar kamu bankasını zarar ettirenlere neden yapılmıyor?
Veli TOPRAK
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |