|
|
|
|
Bayramlar, bireyler açısından sevdikleriyle görüşüp konuşma fırsatı olduğu kadar, toplumlar için de güven tazeleme vesilesidir. Türkiye, epeydir içinde debelendiği umutsuzluktan ve geleceğe dönük karamsarlıktan bayram geldi diye kurtulacak değil elbette; ancak, takvim gereği buluştuğumuz 'bayram' yine de yürekleri ısıtan bir etkiye sahip. Etrafta görüğüm şu: İnsanların umudu bileylenmeye açık... Bu ihtiyacı kısmen de olsa karşılayan iki konu var. Biri, Dünya Bankası başkan yardımcılığına kadar yükselmiş birinin, şahsen fedakârlığa da katlanarak, uzmanı olduğu bir konuda sorumluluk taşımaya başlaması. Siyasi açıdan gelişi tartışılsa bile, Kemal Derviş'in ekonominin sorumluluğunu üstlenmesi, toplumda ılık bir hava esmesini sağladı. İkinci konu da, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bayram mesajında vurgulama gereği duyduğu tercihler: Demokrasi, adaletli gelir dağılımı, yolsuzluklarla mücadele konularında sergilediği hassasiyet, Sezer'in 'bayram hediyesi' olarak kabul edilebilir. Türkiye'de siyaset, nicedir, birey ve toplum olarak 'insan' unsurunu dışlayarak yapılıyor. Ülke nasılsa siyaseten 'sağ-sol' olarak ikiye ayrılmış, sağda ve solda siyaset ağaları kendilerine bağlı birer örgüt oluşturmuş... Bu durum, sandığa iletilen iradenin 'bölünmüşlüğünü' garanti ediyor. Bir seçimde bir parti diğerlerinden az, öteki seçimde biraz daha fazla alıyor, ancak 'bölünmüşlük' temelde değişmiyor. Bu da, aşağıdan yukarıya küçük güç adacıkları oluşmasını sağlıyor; ancak, o adacıkların hepsini aşan, genelde siyaset-dışı bir üst irade ülkeyi kendi çizgisinde tutabiliyor. Türkiye'de, siyaset, demokratik işbölümü üzerine oturmuyor; bu da yolsuzluklara ve haksız gelir adaletsizliklerine yol açıyor. Cumhurbaşkanı Sezer'in vurgusunda yer alan her üç hastalık, sistemin kendini yenileyebilme özelliği bulunmamasından doğan bir kısır döngü aslında; o döngünün kısırlığını aşma yönündeki çabalar ise, günü geliyor, bir biçimde kesintiye uğruyor... Turgut Özal'ın üç yıl sürmüş mevcudiyeti bir tarafa bırakılırsa, cumhurbaşkanlığı, ağırlığını, halkın eğilim ve tercihlerine dönük politikalar üretilmesindan yana koyan bir makam olamadı ülkemizde. Demirel dahil hemen bütün cumhurbaşkanları, kısır döngünün sebebi devlet politikalarını, gerekirse demokrasiyi umursamadan uygulamayı, koltuklarının görev tanımı olarak gördüler. Halkın seçmediği, tek dönemlik cumhurbaşkanlığı makamı, eğer seçilen kişinin 'tarihe hesap verme' diye bir derdi de yoksa, devletin soğuk yüzü haline dönüşmekte fazla gecikmedi. Ahmet Necdet Sezer, şu ana kadar sergilediği performansla, 'değişik' bir cumhurbaşkanı olma niyetini dışa vuruyor. Son bayram mesajına yansıyan tavrı da siyasetin bildik aktörlerini açmaza düşürüyor. Gücü kaybetmesi üzerinden bir yıl bile geçmeden Demirel neden gözden düştüyse, aktif siyasetin içindeki liderlerin de, hemen hemen aynı sebeplerden, fiyakaları bozuldu. Her partide içten içe kaynayan muhalefet kazanı, Sezer'in varlığına çok şey borçlu. Ara sıra konuşmaktan, genellikle sisteme dönük eleştiriler dile getirmekten öte bir şey yapmadığı halde, Sezer, ANAR'ın son araştırmasına göre, "İcraatı halkın beklentilerine en uygun" (yüzde 77.8) ve "Halkın en güvendiği" (79) kişi durumunda. Yarıya yakını (49.7) siyasi sistemden yüz çevirmiş ("Kararsız" olduğunu söyleyen 16.9; "Hiçbirine oy vermem" diyen 32.8) bir halk bu. Demokrasi noksanlığının yol açtığı ciddi sıkıntılarla becelleşmek zorunda kalan insanların en âcil sorunu fukaralaşma. Bayram ziyaretleri, özellikle bordro mahkumlarının, "Zam ne zaman?" beklentisinin yayılmasına sebep oluyor. İşsizlerin sayısı geçen bayramdan buyana epey arttı. Yatırımını borsada değerlendiren de, hükümetin vaadlerine güvenerek Türk lirasında kalan da pişman; mâli sektörde yaşanan şaşkınlığın 'tasarruf' fikrini yaralayan bir etkisi var. Bu enkaza sebep olan hükümetin enkazın altından kalkması muhal görünüyor. Halkın Kemal Derviş'i 'bayram ikramı' gibi karşılayıp umutlanması da bu yüzden... Sistem yerine kişilerin 'umut' olarak görülmesinin sakıncalarına aldırmayanlardansanız, bu bayram tatili, Sezer ve Derviş'li bir ikram sunuyor sizlere. Ancak tatil sonrası herkesi zor günler beklediğini de unutmayın. Özellikle Ahmet Necdet Sezer'i ve Kemal Derviş'i bekleyen zorluklar çok fazla... Onlara bakıp kendi halimize şükredebiliriz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |