|
|
|
|
Kemal Derviş, ekonominin dümenine oturdu. Bence Türkiye, sıkışık bir dönemden geçerken iyi bir tercih yaptı. "Efendim, ithal etmek yerine ülkemizde, hatta Parlamento'da Kemal Dervişler bulunamaz mıydı?" Hayır, bulunamazdı. Psikolojik harekât
Çünkü Parlamento içinden veyahut yurt içinden bulunacak bir "Kemal Derviş" aynı etkiyi yaratmazdı. Derviş'in Dünya Bankası'nın üst yönetiminde çalışıyor olması, başlı başına bir unsur. Psikolojik harekâtın parçası. Üstelik, yıllarca yurt dışında oturması, muhtemelen Amerikan vatandaşı olması ve beynelmilel kimliği, günümüzün şartlarında önem kazanıyor. Türkiye'de, elbette, iktisat teorilerini bilen, uluslararası ilişkileri takip eden, üstelik yerli ekonomiyi yönlendirmiş, uygulama tecrübesi de bulunan insanlar vardır. Ama hiçbiri, Kemal Derviş'in özel şartlarına sahip değil. Meselâ Merve Kavakçı için vatandaşlıktan çıkarılma sebebi sayılan ABD pasaportu, Derviş'in mesleki karizmasını arttıran, konumunu güçlendiren bir durum olarak mütalâa edilecektir. İster misiniz, Derviş'imizi daha bulmadan kaybedelim! Yemin için geldiği Parlamento'da, bu defa Hüsamettin Özkan'ın organize ettiği bir grup erkek -ekonominin dümenine geçmeyi hayal eden erkekler- "Dışarı, dışarı" diye tempo tutup onu susturmaya çalışsınlar. Ve ardından bir katakulli ile TC vatandaşlığından atılsın! Burası Türkiye, ne olacağı bilinmez. Ecevit, adaylığını teklif ettiği cumhurbaşkanı ile, birkaç ay içinde kanlı bıçaklı bir kavgaya tutuşmadı mı? Vazgeçemediği sağ kolu, Sezer'e "Nankör kedi" bile dedi. Şahsiyeti ve siyasi destek
Burada kritik bir noktaya geliyoruz. Derviş, gerçekten, bir Türk olarak hepimizin iftihar ettiği özelliklere sahip olabilir. Ama, Hüsamettin Özkan'ı aşabilecek mi? Arkasında, yeterli siyasi desteği bulabilecek mi? Bu birinci soru. Kemal Derviş hadisesini bazı ana başlıklar altında inceleyebiliriz. Şahsiyeti... Onu tanıyanların anlattığına göre, görev için biçilmiş kaftan. Ama mesele, şahsiyet, kabiliyet ve özel ilişkilerle bitmiyor. Ekonomiden sorumlu bakan olarak atanması doğru bir tercihtir, fakat bu atama, Türkiye'de ABD'nin, IMF'nin, Dünya Bankası'nın ağırlığını arttırmış, karar mekanizmalarında siyaseti, devre dışı bırakarak, hükûmeti bir "konu mankeni" mertebesine düşürmüştür. Mevcut durumun, tekraren altını çizelim, Kemal Derviş'in kişiliği ile ilgisi yoktur. Derviş, söylenilene göre vatansever bir insandır. Türkiye'nin menfaatlerini ön planda tutacak, üstelik bilgili ve kabiliyetli olduğu için, bugünkü zillet tablosunu değiştirmeyi de başaracaktır. Zaten, yurt dışından tavsiye edilen her isim veyahut her uygulama, Türkiye'nin aleyhine bir komplo olarak düşünülmemeli. Uluslararası arenada, ülkelerin kendi parası ve gücü kadar konuştuğu, Amerika'nın dünyanın patronu olduğu gibi gerçekler gözardı edilmemeli; dışardan uzatılan her el, bir düşman eli olarakgörülmemeli. Ama, "İşte 28 Şubat'ın ülkemizi getirdiği durum" demekte haksız mıyız; MGK'nın ülke yönetimindeki ağırlığının yanı sıra, ABD'nin ve Dünya Bankası'nın etkisi artmıştır. Doğru değil mi? Bu da ikinci soru. Devreye girenler
Amerikan sefirinin, bu kritik günlerde peşpeşe, önce Ecevit, ardından da Özkan ile görüşmesi, IMF Başkan yardımcısı Fischer'in, Kemal Derviş'i tavsiye etmesi ve 1 Mart 2001 tarihli Makovsky'nin hazırladığı rapor. Makovsky, Washington Institute'te Ortadoğu uzmanı sıfatıyla çalışıyor. Musevi asıllı. ABD'nin siyasi çevreleriyle yakın ilişkileri var. Ülkemizde de çok önemli kişileri tanıyor. Türkiye'den gelen bazı askerler bu kuruluşta eğitiliyor. Makovsky 28 Şubat'ta, Refahyol'a karşı çok katı bir tavır içindeydi. Bir anlamda 28 Şubat'ın ABD'deki kolu bile diyebiliriz. Dolayısıyla 28 Şubat taşeronu bir hükûmetin iflâsı en çok onu üzmüş olmalıdır. Makovsky 1 Mart 2001 tarihli raporunda, Türkiye'yi tahlil ederken, genel seçimlerin 2004 yılında olacağını, buna mukabil Ecevit hükûmetinin birkaç aydan fazla dayanamayacağını belirtmiş. Makovsky, "Bush Türkiye'ye özel danışman atasın. Çünkü Türk milletinin IMF'ye de güveni kalmadı. Önce Bush'un, ardından da Hazine Başkanı Paul O'Neil'in telefonları bu ülkede olumlu bir hava yarattı. Türkiye'nin moralini Washington'un yakın ilgisi düzeltebilir. Ekonomik çöküntü ve kendine güvenini kaybetmiş bir Türkiye'nin, zaten problemli olan bir bölgede Amerikan çıkarlarını desteklemesi mümkün olmayabilir" diyor. Sorumlu kim?
Kemal Derviş'in müstesna özelliklerini kabul etsek dahi, bir de ortada, onun, Türkiye'nin çöken siyasetini ve ekonomisini düzeltmek üzere, dışardan tavsiye edildiği gerçeği duruyor. Bugün içine düştüğümüz zillet durumunun sorumlusu Kemal Derviş değil. Yasaklarla, siyasetin alternatifleri ortadan kaldıranlar; medyada kartelleşmeyi destekleyip, halkın doğruları öğrenmesini engelleyenler; kamuoyunu hayallerle avutup tenkit kabiliyetini körelten ve bu surette bir sahte cennet yaratanlar; pervasızca ve arsızca yolsuzluk yapıp, halâ kıskançlıkla koltuklarını koruyanlar. Siyasi rekabet
İşte bu noktada Mesut Yılmaz'ın ve Hüsamettin Özkan'ın, bir de DSP haricindeki diğer iki partinin (Anap ve MHP) tavrı önem kazanıyor. Özellikle, başarılı olduğu takdirde Kemal Derviş'i, bir siyasi geleceğin beklediği düşünülürse, bir yandan Hüsamettin Özkan'ın, diğer yandan öbür parti liderlerinin onu önemli rakip gibi görmeleri ve başarısızlığı için gayret sarfetmeleri ihtimali mevcuttur. Nitekim, krize rağmen MHP ve Anap, koalisyonda kendi paylarına düşen DPT, Özelleştirme İdaresi, Emlak Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi kuruluşlarda söz sahibi olmaktan vazgeçmemiştir. Bu iyi niyetli bir davranış değil. Millet can derdinde, onlar et derdinde. Oysa ekonominin tek bir elden yönlendirilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, şeklen bile olsa, Kemal Derviş'in başbakan yardımcısı konumundaki Hüsamettin Özkan'a bağlı görünmesi yanlıştır. Özkan devrede kalırsa, Derviş'in adı etrafında oluşan büyü bir anda dağılabilir. Temizel'in istifası
Siyasî kriz Temizel'in istifasıyla filizlenmeye başladı bile. Temizel'in Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun, (BDDK), -ilgili bakan olarak- Kemal Derviş'e bağlanmasına tepki gösterdiği ileri sürülüyor. Oysa Derviş, ekonomik koordinasyonu sağlamak üzere, o makama atandı. Yapısı icabı, BDDK bağımsız. Ama elbette ekonominin karar mekanizmalarından tamamen kopuk bir faaliyet yürütemez. Temizel böyle bir kritik safhada nasıl istifa etti? Ecevit ve yakınları çok duygusal doğrusu. Biri intihar ediyor, diğeri beklenmedik biçimde istifasını veriyor; sağ kol, kızınca, Cumhurbaşkanı filan dinlemeden hakaret ediyor. Bizzat Ecevit, hislerine kapılıp "Devlet krizi başlamıştır" anonsuyla ekonomiyi rayından çıkarıyor. Kimbilir daha ne kıskançlıklar,y hazımsızlıklar sergilenecek. Ben esas Mesut Yılmaz'ın yapabileceklerinden endişe duyuyorum. Başta Yılmaz olmak üzere, Derviş'i, sadece Merkez Bankası Başkanlığı'nda tutmak için, kimler ne dolaplar çevirdiler. Recep Önal'ın bakan, Mesut Yılmaz'ın başbakan yardımcısı olduğu bir yerde, bence Kemal Derviş'e hak'ettiğinin çok daha azı verilmiştir. Sevgili okurlarım
Kurban Bayramınızı kutlar, hepinize hayırlı, bereketli haftalar, aylar dilerim. NI.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |