T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Hayal mahsulü benzerlikler

Pakistan'da 1993 yılında ne olmuştu, bir daha hatırlayalım: Başbakanla kavga eden cumhurbaşkanı, anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, parlamentoyu fesh ve hükümeti lâğv etmiş, çıkan siyasi kriz sırasında, genelkurmay başkanı, devreye girip, "Bu işi seçim paklar, sandıklara marş marş" komutunu vermiş, ABD büyükelçisi de, cumhurbaşkanı ile muhalefet lideri arasında ittifak oluşturmuştu... (Merak edenler, 4 Mart 2001 tarihli, "Pakistan'da pişen -bazen- bize de düşer" başlıklı Kulis'i okumalılar).

Geçmişte Pakistan'da meydana gelmiş bu senaryoyu, isimler de vererek anlattığımda, bir dostumun tepkisi, "Analojiler tehlikelidir" uyarısında bulunmak oldu. Ufacık ayrıntılar benzerlikleri önemsiz kılacak sonuçlara yol açabilir gerçekten. Ancak, yine de, bazı olaylar arasındaki benzerliklere bakarak öngörülerde bulunmak, bana, akıllı bir yöntemmiş gibi geliyor. "Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" sorusuna ciddiyet atfettiğim için, tarihe 'sıkça kendisini tekrarlayan' bir disiplin olarak bakarım ben.

Dün bir çok gazetede Moskova kaynaklı bir haber yer alıyordu. Rusya'nın eski devlet başkanı Boris Yeltsin bir süredir bitkisel hayat yaşıyormuş ve artık fişinin çekilmesi zamanı gelmiş. Ancak, yönetim, bu işlemi, o tarih 'dünya kadınlar günü'ne denk geliyor diye, 8 Mart'ta yapmamayı kararlaştırmış... Bu yazıyı okuduğunuz gazetede, "Boris Yeltsin vefat etti" türü bir haberle karşılaşmanız çok muhtemel...

Bu mâsum haber, beni, Yeltsin'in merkezinde olduğu tarihin iki ayrı dönüm noktası üzerinde düşünmeye sevk etti. Biri, onu 'devlet başkanı' olarak ortaya çıkaran olay, diğeri de Vladimir Putin'in 'halef' oluvermesi... İki olay da, belki başka ülkelerde de karşımıza çıkabilecek ilginç ayrıntılar içerdiği için önemli...

Boris Yeltsin, Gorbaçov'un reformları sonucu fakirleşmiş ve küçülmüş Rusya'da kahraman arayışına cevap olarak bulundu. Kışkırtılmış generaller darbe yapmaya kalkıştılar, tanklar parlamentoyu çevirdi ve şaşkınlığa düşen halk tanklar üzerine çıkıp özgürlük nutukları çeken sevimli bir ihtiyarla tanışıverdi. Aranan kan bulunmuştu, Gorbaçov-sonrası dönemin özelliklerine uyan Yeltsin devlet başkanı seçildi ve Kremlin'e yerleşti...

Şimdi size, "Ayyaş bir ihtiyar nasıl kahraman olarak takdim edilir?" konulu uygulamalı bir ders sunmanın tam zamanı. Bu olayı, BBC'nin dünyaca ünlü dış haberler muhabiri John Simpson'un anılarından nakledeceğim.

Komünist generallerin ağustos darbesi. Ortalık karışık. Etrafta olaylara hâkim kimse görünmüyor. Kargaşayı izlemek üzere Moskova'da bulunan Simpson, "Galiba reform sürecinin sonuna gelindi" diye düşünmeye başlıyor. Tam o sırada, Sovyetler Birliği döneminin ünlü dışişleri bakanı Edward Shewardnadze görünüyor. Önce cesur bir açıklama yapıyor Shewardnadze, sonra Yeltsin'in bulunduğu Beyaz Ev'e giriyor. Bir süre sonra çıktığında, Yeltsin'e atfen, kalabalıkları yüreklendirici sözler söylüyor; "Yeltsin, bana, gerçek bir lider ne yaparsa ben de onu yapacağım dedi" diyor sözgelimi; ardından, Yeltsin'in "Gerekirse kanımın son damlasına kadar vuruşacağım" sözlerini de naklediyor... Shewardnadze ağzından duyulan bu çıkış, tarihin seyrini değiştirecek bir etki yapıyor; bizde de bazılarının başarılı olmasını beklediği ağustos darbesini akamete uğratan en önemli olaydır bu...

Yıllar sonra, Simpson'un yolu Shewardnadze'nin cumhurbaşkanı olduğu Gürcistan'a düşüyor. Mülâkata geçmeden önce, gazeteci, o müthiş geceyi hatırlatmadan edemiyor. "Yeltsin'in sizin naklettiğiniz o cesur sözleri sayesinde önlendi darbe" diyor... Shewardnadze, gülüyor ve şu tarihi gerçeği Simpson'a emanet ediyor: "Beyaz Ev'e girdiğimde Yeltsin'i şişesi elinde sızmış buldum; konuşacak halde değildi, o yüzden hiçbir şey diyemedi. Dışarıya çıktığımda o sözleri onun ağzına ben yakıştırdım." (John Simpson, A Mad World My Masters, MacMillan, Londra 2000, s. 361).

Devlet başkanlığı döneminde ayyaşlığı ve huysuzluğu iyice ortaya çıkan Yeltsin, kendisine 'halef' olacağı düşünülen çok sayıda başbakan denedi. Burada isimlerini saymak bile sütunları dolduracak bir çok kişi "Yeltsin'den sonraki" yakıştırmasıyla oturdu koltuğuna; oysa, kader belirleyecek seçimlere az kala, o ana kadar kimsenin adını duymadığı, vaktiyle KGB'de alt düzeylerde çalışmış, daha sonra St. Petersburg belediyesinde genel sekreterlik yapmış Vladimir Putin ortaya çıkıverdi.

Yeltsin'in sağlık durumunun çok bozuk olduğunu bilen, gidişini kolaylaştırmak için ailesi fertlerinin karıştığı yolsuzlukları medyayla paylaşabilecek birileri, Petersburg'daki Putin'i keşfedip ortaya çıkardılar ve ülkenin başına gelmesini sağladılar...

Bizde önemli koltuklardan birinde oturan sağlık durumu çok bozuk biri var mı, hekim olmadığım için, bilemeyeceğim. Ancak bildiğim bir şey var: Yeltsin açısından hiç düşünülemeyecek biriydi Putin ve Petersburg Moskova'ya Washington'un Ankara'ya mesafesi kadar uzak bir kenttir.

Pakistan ve Rusya Türkiye'den elbette müthiş farklı ülkeler... Romanlara düşülen, "Karakterler hayal mahsulüdür" uyarısı benim kurduğum benzerlikler için de geçerli... Sakın ola, ben şahsen inansam bile, sizler, başka ülkelerde olanları bizde de oluyor zannetmeyiniz...


6 Mart 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED