|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hürriyet gazetesi haberi birinci sayfadan veriyor: "Bakan Derviş: Hüsamettin bey siyaset hocam"(!) Haberi okur okumaz "İşte şimdi yandık!" dediğimi iyi hatırlıyorum.. Belki gazetenin bir muzipliğidir diyerek haberin devamını da okudum. Ne gezer! Maalesef doğru; benim hakkında Latince "Deus ex machina" formülünü kullanarak okurlarıma umut aşılamaya çalıştığım Derviş, Bakanlar Kurulu'nda aynen böyle konuşmuş. Derviş bu sözleri "Ulusal Program" ve "Ekonomik Ulusal Program"ın (bizde âdet böyle; önemli programların önüne "gayri milli" sanılmasın diye mutlaka "Ulusal" takısını getiriyoruz) görüşüldüğü Bakanlar Kurulu toplantısında sarfetmiş. Derviş'e, katıldığı bu ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Hüsamettin Özkan'ın yanındaki koltuk tahsis edilmiş. Belki inanmayacaksınız ama ben zaten bu yerleşim düzenini görür görmez pirelenmiştim! Derviş'in solunda Mehmet Keçeciler oturuyor; yani "sol" cenah açısından zararsız, hatta güvenli bir konumda sayılabilir. Ama "sağ" cenah hiç mi hiç öyle değil. Ben Derviş'in yerinde olsam, Mesut Yılmaz ile Tunca Toskay arasına bir koltuk koydururdum. Yararlı olmasa da hiç değilse "zararsız" konum olurdu! Derviş katıldığı bu ilk toplantıda bakanlara yönelik birkaç nezaket cümlesi sarfettikten sonra sözünü şöyle bağlamış: "İşlerin nasıl olduğu, nasıl yürüdüğü konusunda çok tecrübesizim. Bu konularda bazı acemiliklerim olacak. Şimdiden sizin hoşgörünüze sığınıyorum. Ama işlerin nasıl olduğunu, nasıl yürüdüğünü bana öğreten çok iyi, çok değerli bir hocam var."(!) Son cümlenin, hemen sağında oturan Hüsamettin Özkan'a bakarak söylendiğini unutmayın. "İşte şimdi yandık!" dediğim bu durum... Sanırım Sezer için yapılan klipten esinlenmenin zamanıdır: "Sen hep böyle acemi kal!" Düşünüyorum da, bir insan Hüsamettin Özkan'dan acaba hangi "siyaset"i öğrenebilir? Hem de Derviş gibi, gün görmüş, yazı ve konuşmalarında bir "teknokrat"ın dünyasını aşan özellikler gözlemlediğimiz bir insan... Özkan, Derviş'e bir insanın siyasette ağzını hiç açmadan (yani "siyaset"in tanımında yer aldığı gibi, "Söz"le kamusal alana çıkmadan) nasıl yükselebildiğini mi öğretecek? Oysa Derviş, Bilgi Üniversitesi'nin "Foreign Policy" dergisinin son sayısında yayımlanan ve Hürriyet'in de sayfalarında yer verdiği "Küreselleşme veya tarihin devamı" başlıklı yazısında açıkça görüldüğü gibi, doğru anlamıyla "siyaset"i Özkan'dan filan kat be kat daha iyi biliyor. Derviş, bu yazısında "siyaset" hakkında epeyce şeyden söz ediyor. İsterseniz birkaç cümlesini aktaralım: "Yirminci yüzyılın sonu dünyayı çok değiştirdiyse bile tarihin akışı sürüyor. Yüzyılı temel boyutlarında şekillendirmiş olan kapitalizm ve sosyalizm arasındaki büyük çekişme ortaya yeni bir sentez çıkardı. Ancak geçen yüzyılın son yirmi yılında oluşan bu sentezi, kapitalizmin mutlak galibiyeti veya sosyalizmin yenilgisi olarak tanımlamak da yanlış olur. (...) (Bu cümlelerden, Derviş'in görüşmelere niçin DİSK'ten başladığı anlaşılmıyor mu!) Tablo aslında bu denli basit değil. Çünkü devlet küçülmedi, tersine çok büyüdü. Çağdaş ekonomide devletin üretimden çekildiği doğrudur. Bununla birlikte, devletin hem gelir dağılımına müdahalesi, hem de piyasayı düzenleyici işlevi azalmadı, arttı. (...) İşin ilginç yanı, küreselleşmenin ideolojik ve politik bir boşlukta gelişiyor olması. (...) Yerel ve ulusal benliğin korunabileceği, ancak küresel piyasanın da denetlenebileceği yeni bir sentez arayışı 21. Yüzyılda ideolojik tartışmaların özünü oluşturacak..." Görüyorsunuz, aman aman olmasa da hiç de yabana atılır düşünceler değil bunlar. Ayrıca çok da "siyasi". Şimdi siz söyleyin; tanıdığımız Özkan bu kısa yazıda dile gelen düşünceleri derli toplu ifade edebilir miydi? Bu yüzden diyorum ki, birisi Derviş'i mutlaka uyarmalıdır! Hadi madem sırası geldi, Derviş'in siyasi geleceği için öne sürülen onlarca senaryodan birisini de aktarayım: Derviş önümüzdeki aylarda ekonomiyi epeyce rahatlatıp kamuoyu desteğini artıracaktır; DSP'nin Büyük Kongresi'nde Ecevit genel başkan adayı olmayacaktır; Ecevit'in yerini doldurmak için Cem, Özkan, Temizel ve Derviş arasında bir mücadele yaşanacaktır; Ecevit'in desteğini alan Derviş rahatlıkla DSP Genel Başkanı olacaktır; DSP'nin "parti" olma yoluna girdiğini gören ve halen diğer cenahlarda gezinen önemli sayıda siyasetçi ve seçmen DSP'ye yaklaşacaktır; DSP'nin bu atağı karşısında elinde zaten sadece "Yunus Emre ve Mevlana" kalan CHP hızla boşalacaktır; makul bir süre sonra erken seçimlere gidilip DSP+CHP+diğer sosyal demokratlar ve diğer liberaller'den oluşan siyasi oluşum Meclis'te birinci ve önemli bir yer kazanacaktır. Sonrası Allah kerim!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |