T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bardağın dolu tarafından Ulusal Program

Bu ülkede konuşulması, taraftarlarına da muarızlarına da en az keyif veren şey Avrupa Birliği üyeliği konusudur. Taraftarları, yıllardır konuşulduğu halde en fazla bir arpa boyu yol gidebilmenin yani istenen sonucu alamamanın sıkıntısıyla; muarızları ise, "Allah korusun kaza ile bir sonuç alınır" korkusuyla bu konuyu pek konuşmak istemezler. Ama, AB süreci Türkiye'nin kaderiyle o kadar ilgili ve geleceğimizin o kadar vazgeçilmez ortağı ki, konuşmak isteyen de istemeyen de bu gerçeğin kuşatmasından kurtulamaz. Önceki gün büyük bir gürültüyle ilan edilen Ulusal Program'ın muhtevası da bunun bir delilidir.

Ulusal Program, hem programın geciktirilmesini savunanları, "bu içerikle pek bir şey değişmez" noktasında memnun eden, hem de AB'cileri "İlan ettik ya gerisi kolay... Kervan yolda düzelir" diye sevindiren bir metin olarak çıkmıştır.

Bizim tatmin edici bulmadığımız ve Türkiye'nin bugün aktüel olarak karşı karşıya bulunduğu düşünce ve ifade özgürlüğü, Kürtçe, hukuk reformu ve siyasi yasaklar gibi konularda kesin bir taahhütte bulunmayan bu metnin ilanını Ankara'da, "bu işi kazasız belasız hallettik" coşkusuyla alkışlayan birçok kişi var.

Ertelenen kavga

Görünen o ki, Ulusal Program AB'cilerle anti-AB'ciler arasında beklenen hesaplaşmayı biraz daha geciktirdi, kavga ileriye ertelendi.

Bu kavga devletin en üst düzey istişare platformu olan MGK'da bile alenen sergilenmektedir. İki ay önceki MGK'da, Ulusal Program konuşulurken, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu "Ulusal Program'ı biraz daha zamana yayalım" önerisini getirdi. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, bu öneriye "Gecikiyoruz... Bu gecikmeyi yarınki nesillere, çocuklarımıza anlatamayız" sözleriyle reaksiyon gösterdi ve tam o sırada tartışmaya katılan MHP lideri Devlet Bahçeli istihzayla, "Bu kadar da duygusal olmaya gerek yok Sayın Yılmaz" dedi.

O günlerde ANAP cephesinde, özellikle Mehmet Ali İrtemçelik gibi isimler bu gibi görüş ayrılıkları artınca hükümetten ayrılıp konuyu referanduma götürme önerisini bile gündeme getirmişlerdi.

Peki Avrupa ne anlıyor?

Açıklanan program bir prosedürü takip ediyor. Bundan önce AB Bakanlar Konseyi Türkiye'ye ilişkin Katılım Ortaklığı Belgesi'ni ilan etmiş ve ardından bizim programı hazırlama sürecimiz başlamıştı. Bizim ilanımız kadar, Avrupa'nın bu metinden ne anladığı da önemlidir. Bunu kesin olarak, Kasım ayında AB tarafından hazırlanacak İlerleme Raporu'nun yayınlanmasıyla anlayabileceğiz. Şimdi, bu programla taahhüt ettiğimiz değişikliklerin gerçekleşmesi için, 94 yasa değişikliği ve 89 da yeni yasanın çıkarılması gerekiyor. Bunları yapacak olan kurum da Meclis'tir. Meclis isterse, programdaki bütün muallak ifadeleri zenginleştirip cesur bir değişim gerçekleştirir, isterse zaman zaman olduğu gibi demokrasi dışı güçlerin güdümüne girerek herşeyi daha da berbat eder. O zaman da bu; Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmek gibi bir niyeti olmadığının bütün dünyaya ilanı olur.

Yılmaz'ın dün söylediği "Ulusal Program'ın belirlenen takvim çerçevesinde hayata geçirilmesi bir nevi turnusol kağıdı fonksiyonu görecektir. Yani, asıl ile suretin belli olacağı bir sınav olacaktır" sözü de bu gerçeği ifade etmektedir. Bu, hem Yılmaz'ın kendisi için hem de itibar arayan siyaset kurumu için önemli bir sınavdır.


21 Mart 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED