|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ekonomiden sorumlu ithal Bakan Kemal Derviş'i, son derece iyi kurgulanmış bir oyunun usta başrol oyuncusuna benzetebiliriz. Televizyoncu ve gazeteciler olmadan harekete geçmiyor. Bir gazeteci ordusuyla dolaşıyor. Bazı görüşmelerini basına açık yapıyor ve kamu oyuna şeffaf olduğu imajını vermek istiyor. Sendika başkanlarına yaptığı ziyareti canlı yayınlara taşındı. İşçi temsilcileriyle basının önünde konuşurken, işveren temsilcileriyle kapalı kapılar arkasında görüşmeler yapıyor. TÜSİAD'ı ziyaretini basına kapalı olarak gerçekleştiriyor. Bunda şaşılacak bir şey görmüyorum. Sendikalarla ciddi bir şey konuşulmuyor nasıl olsa. İşçi sendikalarına yapılan ziyaret sadece bir formalite ve hedef kitle yönetilenler. Yani 65 milyon vatandaş. Amaç onları etkilemek. Kemal Derviş'in şovunun bir parçası. TÜSİAD'ı ziyarette hedef kitle ise yönetenler. Basına kapalı olması gayet doğal. Zira, burada gerçekler konuşuluyor. Gerçekler vatandaşın hoşuna gitmez. Her hareketi bilinçli ve önceden planlanmış. Amerika dönüşü sabahın 6'sında ekonomi kurmaylarıyla toplantı yapmasını nasıl izah edersiniz? Böyle bir toplantıdan verim beklenebilir mi? Tabii ki hayır. Yakın dostu Asaf Savaş Akat'ı ziyaretinde, ekonomik krizle ilgili olarak alınacak tedbirlerin konuşulduğunu zannediyorduk. Sayın Akat'ın açıklamalarına göre basını gönderdikten sonra mışıl mışıl uyumuş. Sayın Akat'ı, bir daha basını peşine takarak evime gelmesin diyecek kadar da kızdırmış. Bayramda çalışıyor, hafta sonları işinin başında. Arada sırada kendisinden mucize beklenmemesini söylüyor. Diğer taraftan bu tür değerlendirmelere çanak tutuyor. Memurlarla birlikte yemek kuyruğuna giriyor. Basın da kaçırmıyor tabii. 24 saatin yetmediğini söyleyen adam yemek kuyruklarında zamanını boşa harcıyor. Zaman kazanmak istiyorsa öğle yemeğini masasının başında da yiyebilir. Yemek kuyruğunda, elinde yemek tepsisi, oyundan bir sahne. Bu sahneyi bir daha göremezsiniz zaten. Basın arkasındayken kırmızı ışıkta duruyor. Bu hareketinden dolayı % 80 toplumsal desteği bulunan Sayın Cumhurbaşkanı ile karşılaştırılıyor. Dokunaklı konuşmalarla dinleyenleri etkilemeye çalışıyor. Vücut dilini iyi kullanıyor. Bu eleştirilere itiraz edenler olabilir. İçinizden, önemli bir krizden çıkabilmek için toplumu ikna etmesi ve desteğini alması gerektiğini düşünebilirsiniz. Bu hareketler doğal olduğu zaman anlamlıdır. Eğer, rol gereği yapılıyorsa hem tehlikeli ve hem de ters teper. Çünkü, uzun süre rol yapmak imkansızdır. Bütün bunların siyasi ikbal için toplumsal destek arayışının bir parçası olup-olmadığını bilmiyoruz. Ancak, Türkiye'den ağır bir taviz kopartılması için olgunlaştırma çalışmaları olma ihtimalini akla getiriyor. Kasım krizi, batan veya bundan sonra batacak olan özel bankaların yurt dışından aldıkları döviz kredilerine devlet garantisi verilmesiyle sonuçlandı. Ülkeye maliyeti 10 milyar dolar civarında. Daha ağır olan son krizin tavizi de büyük olabilir. Programda yeni bir şey yok
Kemal Derviş uygulayacağı programı henüz ayrıntılı olarak açıklamadı. Taksit taksit bilgi veriyor. Buna rağmen programının çerçevesi ortaya çıkıyor. Buna göre, Yüksek faiz ve borçlanma devam edecek. Dövizin artışı kontrol altında tutulacak. Kamu harcamaları kısılacak. Ücret artışları enflasyon oranının altında gerçekleşecek. Kamu bankaları önce siyasi müdahalelerden etkilenmeyen yönetim yapısına kavuşturulacak, sonra elden çıkarılacak. Görüldüğü gibi yeni bir şey yok. Programın makro denge hedefleriyle ilgili görüşlerimizi başka bir yazıya bırakarak kamu bankalarını ele alalım. Kemal Derviş'in krizden ısrarla kamu bankalarını sorumlu tutmasını anlamak mümkün değil. İçi boşaltılan ve ekonomiye maliyeti en az 25 milyar doları bulan özel bankaların yaptığı tahribat görmezden gelinebilir mi? Özel bankalarla ilgili bir açıklama yok. Örneğin banka evliliklerinin yapılıp-yapılmayacağı belli değil. Bankacılık kesiminin problemleri orta yerde duruyor. Çözüme ilişkin hiçbir öneri yok. Özel bankaları yok sayıyor adeta. Kamu bankalarının kötü yönetildiği ve suistimale konu edildiği doğrudur. Kamu bankalarının açıklarının faiz oranlarının yüksek seyretmesine neden olduğu da tartışmasızdır. Kamu bankalarının açıklarının nedenini biliyoruz: Görev zararları dışında, siyasi destekli usulsüz kredi işlemleri. Bu siyasiler halen işbaşında. Yolsuzluk iddiaları üzerine gidilmeyi bekliyor. Kemal Derviş ise bankalardaki yolsuzluklarla hiç ilgilenmiyor. Yolsuzluk iddialarının üzerine oturmuş gibi. Kemal Derviş eğer, hem kamu ve hem de özel bankalardaki yolsuzluk iddialarının üzerine gidebilirse samimiyeti konusunda ikna edici olur. Kendi görev alanı dışında görerek sıyrılamaz. Programının başarısı için de bunu yapması gerekiyor. Bankacılık sisteminin mevcut uygulama biçimi banka boşaltılmasını teşvik ediyor. Yarın yüksek maliyetli banka içi boşaltma olaylarıyla karşılaşmayacağımızı kimse garanti edemez. Geçmişte yapılanların üzerine kararlı bir şekilde gidilmesi gelecekteki benzer olayların önüne geçilmesinde en etkili silahtır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |