|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yurtbank'ın patronu Ali Avni Balkaner, sahibi olduğu bankanın içini boşalttığı gerekçesiyle yargılandığı dâvâda, "Yalan" demiş, "Ben o bankanın içini boşaltmadım, doldurdum..." O kendisini böyle savunurken, dışarıda, daha yüksek faiz tamahıyla Yurtbank'ın 'off-shore' hesabına para yatıran mudiler gösteri yapıyor ve Balkaner'i suçluyorlarmış... Dün, bir gazetede, Yurtbank avukatlarının 'off-shore' mudilerine, içinde "Dâvâlarınızı geri alın; paralarınızı bankaya el konulduğu günkü kurdan dolara çevirip yüzde 12 faiz uygulayarak geri ödeyelim" teklifi yazılı birer mektup gönderdiğini okudum. Doğru yoldalar... Bir bankaya fon el koyduğunda eş zamanlı olarak bir kaç iş birden yapılıyor: Yurtdışına çıkma yasağı konuluyor, pasaportlar ellerinden alınıyor... Bir de, mal varlıklarına ihtiyati tedbir geliyor. Ali Balkaner ve arkadaşları da bu durumda. Malı-mülkü üzerinde tasarruf hakkı bulunmayan bir işadamı, istese bile, milyonlarca dolar tutan 'off-shore' borcunu nasıl ödeyebilir? Bu soruya güldüğünüzü biliyorum; çünkü, "Ak akçe kara gün içindir" atalar sözü gereği, işadamlarının, hini hâcette kullanmak üzere belli bir miktarı (nineler buna 'kefen parası' derlerdi) bir kenara koyduklarını herkes biliyor. Bilsin. Hukukî açıdan kullanılabilir bir para değil o; ödemeye kalkıldığında, konuyu yakın tâkipte tutan devlet memurları işadamının yakasına yapışır. Balkaner ve aynı kaderi paylaşan diğer bankacıları umuda sevk eden, Etibank'a gösterilen müsamaha. Bankasına el konuldu, ama Dinç Bey gazetelerini aslanlar gibi çıkartıyor. Zafer Bey'in üniversitesi devamda. Etibank'ın 16 milyon dolar tuttuğu bilinen 'off-shore' hesapları kapatıldı. Evet, yurtdışına çıkma yasakları devamda, pasaportları yok, mal ve mülkleri tedbirli, ama olsun, Etibank sahipleri hiçbir lükste geri değiller... Baksanıza, başkalarına "Hortumcu" diye saldırabiliyor ve güç kullanabiliyorlar... Henüz Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) başkanlığı koltuğunda otururken, "Etibank 'off-shore' borçlarını nasıl ödedi?" diye sorduğumda, Zekeriya Temizel, "Elbette kendileri ödeyemez, onlar namına başkaları ödedi" cevabını vermişti. 'Başkaları' mı? Yurtbank yönetimi de, 'off-shore' hesaplarını, 'başkalarına' kapattırabilir pekâlâ... Etibank skandalı patladığında, banka sahipleri, Ankara'daki birilerinden, "Siz off-shore hesaplarını kapatın, ötesini bize bırakın" aklını almışlardı. Hatta, bu aklı veren, "Banka boşaltmak diye bir suç yok, yeter ki yasanın uygun görmediği 'off-shore' takıntınız olmasın" diye bir cümle de sarf etmiş... Geçen gün, bilebilecek durumdaki bir eski bürokrat - politikacıya, "Etibank dosyası geciktiriliyor mu?" diye sorduğumda, "Ya ne sandın" cevabını aldığımı da buraya kaydedeyim... "Etibank dosyası açılsın, Etibank'ın sahipleri, yöneticileri içeri girsin" diye bir derdim olmadığı biliniyor. Ancak, yine de, Egebank, Sümerbank, Yurtbank, İnterbank gibi 'hortumlandığı' ileri sürülen kurumların yetkilileri topluca cezaevlerinde tutulur, bazısı yurda dönemezken, hatta Yaşar Keçeli gibi seksen yaşındaki işadamları, Nail Keçeli gibi reklâmcılar, akçalı ilişki içinde bulundukları için, 'suçlu' muamelesi görürken, Etibank'ın 'istisnaî' durumunu merakımı mâzur görünüz... Zekeriya Temizel, "Hayır, istisna değiller" demiş ve eklemişti: "Bizde soruşturma iki koldan yürütülür. Biri, bankacılık faaliyetleri yönünden, diğeri de cezâî yönden. Her iki soruşturma ayrı ayrı dosyaya bağlanır ve ilkinin sonunda yöneticilerle borçların ödenmesi amacıyla masaya oturulurken, diğer dosya tamamlanınca ağır suç masasına gider..." Biz bu görüşmeyi yaparken, birinci dosya tamamlanmak üzereydi; diğeri de şimdiye kadar çoktan tekemmül etmiş olmalı... Ancak, bilebilecek durumdaki biri, "Dosya tutuluyor" kanaatini çekinmeden ifade etti bana... Sözüm bankalardan dışarı, biliyor musunuz, dıştan "Temiz eller bu defa sonuca varacak" sevincini çevreme yaymaya çalışırken, içimden "Göreceksin" diyordum kendi kendime, "Bu defa da durum değişmeyecek ve yolsuzluk mücadelesi fos çıkacak..." Ankara'da işler, "Sen benim sırtımı kaşı, yarın ben de seninkini kaşırım" mantığıyla gittiği gibi, "Bugün sen benim suçumu ört, bak ben seninkini aylardan beri örtüp duruyorum" ölçüsü de hiç eksilmemiştir... Yurtbank'ın patronu erken akıllandı. "Biz 18 üyeli bir finans ailesiyiz; borsayı manipüle ederiz" dediği duyulmuş, bazı gazetecileri maaşa bağladığını gösteren belgeler bulunmuştu. Aile büyüğünün bir çırpıda yüzmilyonlarca dolarlık borsa manipülasyonu yaptığını da söyleyen oydu. Bu, akıllanmadan önceydi. Şimdi, 'off-shore' hesaplarını ödeyerek kendisini Etibank'la aynı duruma getiriyor... Hayyam Gariboğlu ve Murat Demirel de aynı örneği izlemeli ve 'off-shore' hesaplarını tasfiye ederek Dinç ve Zafer beyler kadar 'temiz' hale gelmeliler... Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu bu ülkeye yaptıkları kültür, eğitim ve medya hizmetlerini yürütmeli; Sabah okumaya devam eden 320 bin kişi bunu istiyor... Hayyam Bey, Avni Bey ve Murat Demirel de, şimdiki sıkıntılarından kurtulur kurtulmaz, devletin hizmetine sunulmak üzere, hemen birer gazete ve televizyon sahibi olmaya bakmalı... Benim bu kıyağımı da asla unutmadan...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |