T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tasnifler

İnsanlar, insanları sürekli tasnife tabi tutuyor. Bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek, hoplayarak ya da zıplayarak, herkes bir şekilde tasniflendiriyor çevresindekileri.
En çok önemsenen tasnif biçimi ise, maddiyata dayalı olarak yapılanı: "Zengin-fakir" şeklinde. Ve diğerleri:
Bilgili-bilgisiz...
Güzel-çirkin...
Akıllı-akılsız...
Yerli-yabancı...
Kadın-erkek...
Bizden-onlardan...
Ufak-büyük...
Zeki-aptal...
Beyaz-siyah...
Uzun-kısa...
Çalışkan-tembel...
Kazanan-kaybeden...
Zengin fakat bilgisiz: Yaramaz.
Zengin, bilgili fakat çirkin: Yaramaz.
Zengin, bilgili, güzel fakat akılsız: Yaramaz.
Zengin, bilgili, güzel, akıllı fakat...
Burada "fakat"tan sonra duraklamak gerekiyor. Çünkü geometri bozuluyor. Yerliyi tercih eden de çıkar, yabancıyı tercih eden de.

Aynı şekilde, kadın ve erkek seçenekleri de kişinin kendi cinsiyetine göre değişiyor.

Buna rağmen ilginç olan, tasnif ederken genellikle "önce" sayılanların tercih edildiğini tespit etmiş olmamız.

Ahvâl-i Perişânımız

Yurtta nâdân çok, yazık ehl-i dil kalmadı.
Sakın demeyin "hâkim-i âdil" kalmadı.

Nereye gitti aceb müeddeb insanlar,
Ham insan çok da, insan-ı kâmil kalmadı.

İtibarda hep ahlâksızlarla câhiller;
Bilgin çok lâkin, ilmiyle âmil kalmadı.

Zora gelmiyor, herkes kolaya kaçıyor;
İlme rağbet yok, san'ata meyil kalmadı.

Herkes çalışır oldu devlet aleyhine;
Bu memlekette Nemrut çok, Halîl kalmadı.

Yazık ki devlet, nâ-ehillerin elinde;
Sahtekâr mebzûl, işinde cehil kalmadı.

Rüşvet dönüyor, devâir-i hükûmette;
Allah rızası için muamil kalmadı.

Herkes yutuyor deveyi hamutu ile,
Develer bitti, yutulacak fil kalmadı.

Yurtta yıllarca işlenmiş her tür rezillik;
İşlenecek başkaca rezâil kalmadı.

Şükür halloldu, meb'ûs maâş-ı âlisi;
Çözüm bekleyen mühim mesâil kalmadı.

Kolay çözüyor âli Meclis her müşkili;
Türbândan başka gündemde müşkil kalmadı.

Ne orman kaldı memlekette ne de ova;
Yağmalandı hep, denizde sahil kalmadı.

Allah'ın suyu parayla satılır oldu;
Sokak başında çeşme-i sebil kalmadı.

Okuma-yazma öğretmekle biz sandık ki;
İşimiz bitti, yurtta hiç câhil kalmadı.

(Nâdan: Kaba, cahil, terbiyesi kıt. Müeddeb: Terbiyeli. Nemrût: Halil İbrahim'i ateşe attıran Babil kralı. Halîl: Peygamber Halil İbrahim. Dost. Muamil: İş gören. Mesâil: Meseleler. Akil: Akıllı.)
Ertuğrul Seyhan

BİLEN VARSA SÖYLESİN
KAPİTALİST OLUP DA "KAPİTAL"İ OLMAYAN
TÜRKİYE'DEN BAŞKA BİR ÜLKE VAR MI YERYÜZÜNDE?

Nevruz

Her yıl Nevruz kutlamalarında olayların çıkmasından duyduğum rahatsızlık üzerine, bir çözüm yolu olarak "Nevruz'u millî bayram ilan edin, kurtulun endişeden" şeklinde bir kenara not almıştım ki, MHP'nin bu maksatla kanun teklifi verdiğini öğrendim.

Kutlarım...

Hem bu teklifi verenleri, hem de Nevruz'u.

Rahat olun beyler... Ne derler; relaks relaks... Millet ateş yakıp üstünden atlamakla devlete zarar veremez.

Başkanın ziyareti

Koşuyolu'nda bir huzurevi var. Validebağ M. Necatibey Öğretmen Huzurevi. Türkiye'de öğretmenler için açılan tek huzurevi burası.

Kendisi de eski bir öğretmen olan Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, "Yaşlılar Haftası"nda orayı ziyarete gitti. "Önce öğrenciniz, sonra meslektaşınız ve sonra da belediye başkanı olarak sizin ellerinizi öpmeye geldim. İsteklerinizi yerine getirmek boynumun borcudur. Ne yapsak hakkınızı ödeyemeyiz..."

Başkan böyle bir konuşma yapınca, huzurevinde kalan 45 emekli öğretmen duygulandı. Bayrampaşa deyince akla ilk olarak cezaevinin geldiği söylenince, başkan, "Biz de orasının üniversiteye dönüştürülmesini istiyoruz" diyerek, öğretmenleri önümüzdeki günlerde ilçesine davet etti.


23 Mart 2001
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED