|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu köşede dün "Türk Telekom özelleştirilmesi"nin tıkanması üzerine ne demiştik? "Durum böylesine "acil" ve "vahim" ise hani "liderler zirvesi"?..." Ardından "liderler zirvesi"nin niçin toplanamayacağına ilişkin birtakım gerekçeler sıralamıştık. Yanılmışız. Yazı yazıldıktan sonra ama gazetede yayınlanmadan önce, gece yarısı "liderler zirvesi" toplandı ve sabaha karşı, "iş"i çözerek, Türk Telekom'u Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün elinden aldılar. Hayrola? Ne oldu arada? Meğerse, Amerikan Başkanı George W.Bush, Başbakan Bülent Ecevit'e bir mektup göndermiş. Mektubun, İngilizce metni dahil basında yayınlanması sağlanarak, Ecevit'in konuyu istediği gibi çarpıtmasının önüne geçilmiş oldu. Mektup, Türk Telekom özelleştirilmesi ve bankalar yasasının, 15 Mayıs'tan yani IMF'nin Türkiye'ye para yardımını karar altına alacağı tarihten önce geçmesi gerektiğini, bir "açık uyarı" biçiminde Ecevit'e bildiriyor. "Emir yüksek yerden" gelince, sözde "liderler" apartopar geceyarısı biraraya gelip, George W.Bush'un istediğini yerine getiriyorlar. Böylece Kemal Derviş'in istediği yapılmış oluyor. Yapanlara bakın: Saddam muhibbi, anti-Amerikan Ecevit, Türk milliyetçisi ve Enis Öksüz'ün genel başkanı Devlet Bahçeli ve Rus enerji lobisiyla aşna fişne halindeki, "Amerika bana karşı" demeçleri vermiş olan Mesut Yılmaz... Yanlış adamlara doğru karar aldırılmış oldu. Ancak, bu kararın alınış tarzına bakanlar, Türkiye'nin bir "Amerikan mandası" görünümüne girdiği izlenimini edinirlerse, bu izlenim yanlış olmaz. Bundan sonra bu hükümetten gelecek "ulusal onur" filan gibi demagojilere de kimse inanmasın. Bunların "ulusal onuru"nun George W.Bush'tan mektup alıncaya kadar hükmü vardır. Ne kadar dişlerini gıcırdatırlarsa gıcırdatsınlar, Kemal Derviş'in bugünlerdeki gücü, bunların üçünün toplamından daha fazla. Türkiye'nin "ekonomik iflas" hali, bu üçlüyü ve hükümetini her an köprüye getiriyor ve tuş edebiliyor. Bugüne kadar devlet rantını yağmalama ve dış ilişkileri de kendi çıkarlarına yontma üzerine siyaset yapan çarkın dişlileri ardı ardına sökülüyor. Hükümetin "yumuşak karnı", cumhuriyet tarihinin "yolsuzluk gensorusu" ile düşürülen tek Başbakanı Mesut Yılmaz. Onun "yumuşak karnı" ise "enerji". Sağ kolu Cumhur Ersümer'e yönelik operasyonla birlikte niçin "çırpındığı" ve birdenbire askerlere efelenerek "demokrasi havarisi" kesildiği her geçen gün daha açık biçimde ortaya çıkmaya başladı. "Beyaz Enerji"nin gidip "Mavi Akım"la buluşacağını kaç kez yazdık. İşte buluştular ve "randevu mahalli"nde Mesut Yılmaz "aynasız" yakalandı. Fehmi Koru ve Nazlı Ilıcak, günlerdir Mesut Yılmaz'ın ipliğini pazara çıkarıyorlar. Tabuta son çiviyi, bunca zamandır Mesut Yılmaz'ı kollamak için ne yapacağını şaşırmış olan Ertuğrul Özkök çaktı. Mesut Yılmaz, 1999 Eylül'ünde Rusya'ya yaptığı gezide "enerji konularını görüşmediğini" açıklamış ve bunu haftasonunda Hürriyet'te manşetten yayınlatmıştı. Çernomirdin'le görüştüğü, üstelik fotoğrafla tescil edildi. Bu kez, Çernomirdin'in o tarihte Gazprom'la ilişkisi bulunmadığını beyan etti. Ertuğrul Özkök, Çernomirdin'in o günlerde Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı olduğuna dair bilgi notunu dün yayınladı. Mavi Akım yüzünden yazılarına sansür uygulanan ve Mesut Yılmaz'a sataşması yasaklanan Emin Çölaşan da dün ürkek salvolara başladı. Hayrola? Hürriyet'te niçin "Mavi Akım yasağı" ve "Mesut Yılmaz'ın dokunulmazlığı" kalktı? Gelin Mesut Yılmaz'la 1999 Eylül'ünde hem Washington'da hem de Moskova'da beraber olan Zeyno Baran'ın CSIS'e o dönemde sunduğu "Turkey: Blue Stream Dynamics" (Türkiye: Mavi Akım Dinamikleri) raporuna geri dönelim: "... Rusya ve Türkiye Mavi Akım anlaşmasını Aralık 1997'de dönemin başbakanları Viktor Çernomirdin ve Mesut Yılmaz'ın gözetimi altında imzaladılar. Başından itibaren bu, kapalı kapılar altında gerçekleştirildiği için, Türkiye'de hayli tartışmalı bir proje oldu. Yılmaz'ın yönetimindeki Enerji Bakanlığı, anlaşmanın tüm metninin Türk devletinin geri kalan bölümünden sakladığı için itham altında kaldı. Aslında, eğer Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı son dakikada müdahale etmeseydi, anlaşma Rusya'ya aşırı tavizler vermiş olacaktı." Bizdeki bilgi Türkiye'nin mali yükümlülüklerine tümüne ait bilgilerin yine de Dışişleri Bakanlığı arşivinde bulunmadığı. Dışişleri, kalkıp bir açıklama yaparsa, hepimiz aydınlanırız. Ya da Türkiye'ye kim tarafından ne kadar kazık atıldığını öğrenmiş oluruz. Mavi Akım, Karadeniz'in altından Türkiye'ye 16 milyar metreküp Rus doğalgazı getirecekti. Türkiye, birim başına 114 dolar ödemeyi taahhüt etti. Türkmenistan da 16 milyar metreküp doğalgazı birim başına 70 dolara vermeyi önerdi. Rusya seçildi. Bu zaten yeterince kazık. Mavi Akım, Nisan 2001'de Samsun'a gelmiş olacaktı. Gelmedi. Pazartesi günü Botaş Genel Müdürü, Ekim 2001 ortasında beklenen Rus doğalgazının, Ocak 2002'de gelmeye başlayacağını bildirdi. Bu arada, ona buna saçılan Türkiye'nin milyarlarca doları söz konusu. Bu işlerin başsorumlusu, Türkiye'yi uğrattığı zararın yanısıra partisi ANAP'ı da sürekli aşağı çekiyor. ANAP ve "yolsuzluk" sözcükleri neredeyse eşanlamlı bir hale geldi. Bu, ANAP'lıların sorunu... Hergün yeni bir iddia ortaya atan ve ertesi gün doğru söylemediği ortaya çıkan bir kişinin Türkiye'nin Başbakan Yardımcısı sıfatını taşıması ise hepimizin sorunu...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |