Yıllar öncesinin Ankara'sı... (Yıllar kelimesindeki 'a' sesi uzatılarak okunacak.)

Bir kadın, ufak kızının elinden tutmuş, yürüyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Cebeci tarafları.

İkisi de üzgün. Üzüntünün sebebi neyse artık...

Bir sessizlik, bir moralsizlik...

Mevsim tam bu vakitler. Belki biraz daha öncesi olabilir ama bahar olduğu kesin.

Kavak ağaçlarından yaprakların hışırtıları duyuluyor.

Gelip geçen arabaların da sayısı fazla değil demek ki. Sessizliği küçük kız bozuyor:

- Anne, kavaklar ne güzel değil mi?

Birden hisleniyor anne. Durup kızına sarılıyor.

- Evet yavrum, çok güzel.

Öpüyor yanaklarından. Saçlarını okşuyor.

- Bundan sonra birimizin canı sıkkın olursa, diğeri bu sözü söylesin. "Kavaklar ne güzel değil mi?" sorusu, bizim aramızda bir parola olsun. Tamam mı kızım?

Annenin adı Halide Nusret Zorlutuna, kızı da Emine Işınsu.

* * *

Halide Nusret, gerçek âleme göçtü; Allah rahmet eylesin. Işınsu ablamıza Rabbim uzun ömür versin. Biz gelelim kavaklara.

Hışırdayan yapraklarıyla baharın ilk günlerinde kavaklar güzeldir. Ancak şu günlerde, pamukçuklarını etrafa yaymaya başladıklarında çekilmez oluyorlar.

Sosyologlar der ki, büyük şehirlere köyden göç eden insanlar (pardon onlar köyden demez, 'kırsal kesimden' derler) yerleştikleri yerlere kavak diktiler.

Zahmetsiz büyüyen bu ağaçların sayısı yıldan yıla çoğaldı.

Halbuki kavak, şehir ağacı değildir.

Çınar, erguvan ve diğer güzel ağaçlar dururken kavak dikmek hiç mantıklı değil.

Hele alerjik astımı olanları düşünürsek...

Havada uçuşan pamukçukların, kar yağışını andıran görüntüleri bir yana, astım hastalarının nefes almasını engellediğini ve bu işe bir çare bulunması gerektiğini belirtmek zorundayız.

Valilik mi olur, belediye mi olur, birilerinin bu problemi çözmesi gerekir.

Arkadaş arkadaşa benzer

Dikkat ettiniz mi Cavit Kavak'ın sesi Mesut Bey'in sesine ne kadar benziyor!

Arkadaş arkadaşa benzer zaten.

Bana arkadaşını söyle, sana sesinin nasıl olduğunu söyleyim... Böyle bir söz vardı değil mi?

* * *

Geçenlerde iki genç kız, bir sergide miydi yoksa bir gösteri sonrasında mı, şair arkadaşım Şaban Abak'ın yanına gelip "Yazılarınızı zevkle okuyoruz, elinize sağlık" demişler.

Şaşırmış bizimki; "Sağolun ama, epeydir düzenli olarak yazmıyorum, hangi yazılarımı kastettiniz?" diye sormuş.

"Siz Mehmet Şeker değil misiniz?.. Yeni... Şafak... yani..."

"Yok" demiş, bir vakit önce kestiği bıyığının altından gülerek, "Fakat arkadaşız. Ben ondan daha yakışıklı olduğum için, fotoğrafını bana benzetmeye çalışıyor."

* * *

Başta söyledim, Şaban'ın şair olduğunu. Zaten biliyordunuz. Hem de iyi bir şairdir.

Yalnız, şunu da unutmayın ki şair sözlerinin hepsi doğru değildir.

Kaçıncıyız?

ABD, bizim şu tıkanan 'Telekom' işini mektupla çözdü... Şimdi sırada ne var biliyor musunuz? Kaçıncı eyalet olduğumuzun açıklanması!

Dua gündemde

Geçen hafta Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, "duayı gündeme almak" hakkında bir yazı yazmıştı.

Aynı günlerde Senai Demirci, o yazıdan habersiz, bir internet sitesi hazırlamaktaydı.

dualar.com sitesi tamamlandı ve ziyarete açıldı.

Editör yazısında "Çoğu şeyin materyal olana kaydığı, içtenliklerin gündelik telaşlar arasında eridiği, dostlukların sahihliğini kaybettiği bir çağın insanları olarak, burada, herkesin parmak ucuyla gelip varlığını hissettirdiği internet ortamında, ciddi, anlamlı, içten, sıcak ve sevimli bir gündem sunuyoruz. Dua etmek, belki de hayatımızın en hareketli ve en evrensel yanı olduğu halde, zaman içinde klişeleşen, daralan, marjinalleşen bir konuma itilmiştir. İstedik ki, farkında olmadan ya da farkederek katıldığımız bu evrensel aktiviteyi, 'sanal' olmakla birlikte, önyargıların, ayrımların, ayrıcalıkların geçmediği bu sahici ortamda, paylaşalım ve çoğaltalım..." diyor dostlarımız.

Bu kadarla kalsa iyi. Bir de şöyle söylüyor:

"En gizli fısıltılarımızı bir 'İşiten'in olduğunu bilen, en ince ihtiyaçlarımızı bir 'Gören'in olduğunu bilenler olarak, kalbimizde birbirimiz için yer ayıralım, başka kalplerde kendimize yer edinelim."

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu