T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
TOBB'dan "ölüm" TÜSİAD'dan "sıtma"

TOBB'un "istifa" dediğine, TÜSİAD "revizyon" dedi. Hükümet açısından bakıldığında ya "ölüm"e ya da "sıtma"ya razı olacak. Gerçi, gerek Mesut Yılmaz gerekse de Devlet Bahçeli, "revizyona hayır" dediler bile ama kitlesel bir "istifa" baskısı altında iken, "revizyon"da da direnebilmesi pek zor. "Revizyon"a gittiği takdirde, yani içinden birkaç bakan feda edip, TÜSİAD'ı tatmin etme yoluna giderse de "çözülme" ve dolayısıyla "çökme" süreci hızlanacak. Herşeye rağmen, TÜSİAD, hükümete, boğulmaktan kurtulacağı pek şüpheli bir "cankurtaran simidi" uzatmıştır.

TOBB ile TÜSİAD, ülkenin siyasi etkileri tartışılmaz iki önemli ekonomiyle ilgili kuruluşu. TOBB ile TÜSİAD arasındaki fark, bu iki kuruluşun dayandığı zeminden kaynaklanıyor. TOBB, içinde büyükler de bulunsa, esas olarak İstanbul'u da içine dahil eden Anadolu'nun küçük ve orta büyüklükteki üretici ve sermayesini temsil ediyor. Halkın bir parçası ve geniş halk kitleleriyle daha içiçe ya da temasta bulunan bir yapıyı yansıtıyor. TÜSİAD ise "tuzu kuru İstanbul"un temsilcisi. Türkiye'deki sanayi üretiminin yüzde 42'sini onun üyeleri elinde tutuyorlar. TÜSİAD üyeleri arasında sadece "patronlar" yok; "iş yöneticileri" de var.

TOBB ve "TOBB kompleksi" altında hareket etmekten kendini sıyıramayan TÜSİAD arasındaki fark, hükümete yönelik tavırda da kendini ortaya koydu. TOBB alerjisi, siyasi yelpazenin çeşitli kesimlerinde de mevcut. Sol ya da kendini sosyal demokrat sayanlar ile kentlerin liberal eğilimli entellijentsiyası TOBB'dan uzakta. Bunun sebebi, TOBB'un geçmişte oynadığı siyasi rol. TOBB, hem Adnan Menderes'in Demokrat Partisi'nin, hem de Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'nin belkemiği idi. Demirel'in Çankaya'ya tırmanmasının ardından, DYP'de ağırlığını Tansu Çiller'in arkasına koyması sayesinde "İstanbul kolejlisi leydi" DYP Genel Başkanı ve dolayısıyla Başbakan olabilmişti. Yalım Erez'in birara bağımsız bir milletvekili iken, Türkiye'yi yönetmeye talip olacak bir güç duygusunu edinmesi, TOBB'a yaslanması sayesindeydi. Bu bakımdan, TOBB'u "merkez sağ"ın "sosyal ve ekonomik dayanağı" olarak görmek mümkündür. Böyle bir TOBB'un hükümetin arkasında bulunmaması, hem hükümeti esaslı bir "sosyal dayanak"tan yoksun bırakmakta ama daha da önemlisi herhangi bir "ekonomik program"ın hükümet tarafından uygulanmasını imkansızlık noktasına getirmektedir.

TÜSİAD, bu olguyu gözardı etmeyi seçerek, bir başka "imkansız"a yönelmiştir. Tarihinde ikinci kez gerçekleştirdiği olağanüstü Yüksek İstişare Kurulu'nda birbiriyle çelişen bir dizi tavır açıklamıştır. Muharrem Kayhan, Tuncay Özilhan ve Sakıp Sabancı'nın ifadelerinden çıkan sonucu altalta dizince, anlamsız ya da en azından çelişkili bir davranış kalıbı ortaya çıkmaktadır.

1. TÜSİAD, "kriz"in "yönetim zaafı"ndan, yani hükümetten kaynaklandığı kanısındadır.

2. Bununla birlikte TÜSİAD "krizlere kriz eklememek" gerekçesiyle hükümetin istifasından yana değildir.

3. Ancak, TÜSİAD, "hükümette revizyon"u "şart" koşmaktadır.

4. Hükümette revizyon yapılması halinde, TÜSİAD, hükümeti değil, -henüz açıklanmamış olan ama içeriğini TÜSİAD'ın bildiği varsayılan- "ekonomik program"ı destekleyecektir.

5. TÜSİAD, "desteklediği" programın başarısını, "desteklemediği" hükümetin başarısı olarak görecektir.

6. TÜSİAD'ın desteklediği programa desteği ise, "vadesiz, sınırsız ve kayıtsız şartsız" değildir.

7. Eğer program başarısız olursa, -şeytan kulağına kurşun- o takdirde, "hükümetin istifası" ve "erken seçim" gibi seçeneklerin yol açabileceği sıkıntılar, hükümetin devamına haydi haydi tercih edilir hale gelecektir.

Sağlıklı düşünme yeteneğini kaybetmemiş herhangi bir kimsenin, bu kadar bol ve hiçbiri ne kendi içinde, ne de birbiriyle irtibatı bulunmayan laftan oluşan "tutarsızlık manifestosu"ndan etkilenmesine imkan var mıdır?

TÜSİAD'ın "Öncelikli Talepler" metni ve içinde bir yığın doğru ve yanlış görüş ve talebi içeren açıklamalarına değinmek gereği yok. Herkesin merak ettiği husus, "hükümet sorunu"na ilişkin tavrıydı. Öğrenmiş olduk. Şimdi yarın, TÜSİAD'ın desteklediği ama vadesiz, sınırsız, kayıtsız şartsız desteklemediğini ilan ettiği "ekonomik program"ı öğreneceğiz.

Gelgelelim, The Economist Intelligence Unit, program açıklansa bile vaadedilen "dış kaynak"ın bu yönetim altındaki bir ekonomiye toparlamaya yetmeyeceğini son raporunda vurguladı. Morgan Stanley'in son raporunda ise, "stagflasyon, resesyon, yüksek enflasyon" tahmini belirtiliyor; enflasyon ise yılsonu itibarıyla yüzde 68 olarak tahmin ediliyor. 2000'de yüzde 7 olan büyüme hızına karşılık, bu yıl itibarıyla eksi yüzde 3.5 olarak yapılan büyüme hızı tahmininde düzeltmeye gidilip eksi yüzde 7.2'ye işaret ediliyor. Ve, ekleniyor: "Olumsuz global trendler gözönüne alınarak, Türk ekonomisinin kendine gelmesi için acele karara gerek var. Fakat kurun dalgalanmaya bırakılmasından bu yana iki ay geçmesine rağmen ortada hiçbir somut önlem yok."

Bu hükümet, şu tabloya dayanabilir mi? Tercih onun: Ya "ölecek", ya da "sıtmadan ölecek"…


13 Nisan 2001
Cuma
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED