T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Uzatmalar uzadıkça...

Hükümetin, bütün ülke istifasını istese bile, yerinden kımıldamayacağı belli oldu. Başbakanla yardımcılarının üzerinde uzlaşabileceği tek formül 'revizyon' görünüyor; yani bazı bakan değişiklikleriyle yetinilmesi... Oysa, bunun, ülke sorunlarını çözme yönünde bir anlam taşımayacağı, dolayısıyla isyanları oynayan geniş kitleleri tatmin etmeyeceği belli. Bu durumda, bir süre daha bu hükümetin devamına kendimizi alıştırmaktan başka çare yok...

Başbakan ve ortaklarının anlamadığı, 'hükümet' denilen organın devlet aygıtı içerisinde işlevsel bir görevi olduğudur. Ecevit'in sandığı gibi, hükümet, "Zevk alınacak bir meşgale" değildir. Belli bir görevi vardır hükümetin ve o görevi yerine getirdiği için işbaşında bulunur. Oysa, Ecevit'in başbakanı olduğu 57. hükümet, anayasada yazılı olan, vatandaşın kendisinden beklediği görevleri yerine getiremiyor... Hasta vatandaşına ilâç temin edemeyen bir hükümet olur mu Allah aşına?

Elli günden beri hazırlandığı söylenen 'ekonomik program'ın serencamı ne demek istediğimi iyi anlatıyor. Program değişik partilerden bakanların ilgi alanlarına giren konularda ayrıntılar içerecek kaçınılmaz olarak. Programı hazırlayanlar, hepsi de değişik bakanlıkların ilgi alanına giren, özelleştirme, ulaştırma, maliye, sağlık, milli savunma ve çalışma konularında alınacak tedbirler üzerinde çalışıyorlar. O konuların esas sahibi olan bakanlar da, hazırlanan programdan, bizimle birlikte açıklandığı gün haberdar olacaklar...

Peki, bu, size normal bir devlet işleyişi gibi görünüyor mu?

Elbette hayır. Üç değişik partiden bakanlardan oluşan koalisyon hükümeti, "Washington'dan ithal kurtarıcı" Kemal Derviş'i içine almakla 'dördüncü' bir ortakla tanıştı. Hükümetin anayasal işlevlerinden en önemlileri Kemal Derviş tarafından yerine getiriliyor artık.

Madalyonun diğer yüzü daha da çarpık. Hiçbir bakan, kendi ilgi alanına giren konulara bir başkasının müdahil olmasına kolay izin vermez; bizdeki bakanlar da elbette huzursuzluk duyuyorlar. Bunu, özel sohbetlerden çıkarmak mümkün oluyor. Ayrıca, ellerine fırsat geçtiğinde, yetkilerini gasp ettiğine inandıkları Derviş'e çelme atmaktan da geri durmuyorlar. Bugün bir çok bakan, kendisi bir şey yapmaktan çok bir başkasının yapmak istediğine engel olmakla meşgul.

Böyle bir hükümet, böyle bir yönetim anlayışı olmaz, olamaz... Türkiye'nin bizim hatırlayabildiğimiz siyasi geçmişinde, ara rejimler de dahil, 'iktidar' kavramıyla bu denli uyumsuz ikinci bir dönem bulunamaz. Bülent Ecevit ve ortakları, ülkeyi, hiç de müstahak olmadığı bir yönetime mahkum ettiler...

Bugün bu durumun doğal sonucuyla yüzleşmek zorundayız. Ekonomik krizin sıfırladığı esnaf, bir birikimi de olmadığı için, sokaklara dökülerek "Hükümet istifa" diye bağırıyor. Oysa, tuzu kurulardan oluşan TÜSİAD 'hükümette revizyonu' yeterli buluyor... Çeşitli yabancı çıkarları temsil eden gruplar ise, karşılarında Derviş'i muhatap görmekten, onunla iş bitirmekten mutlu görünüyorlar... Canı acıyan dar gelirli kesimler açısından bitmiş olan iktidar, TÜSİAD ve yabancılarca sun'i teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor... İşlerine öyle geldiği için...

Başbakan Ecevit ve ortakları, vahameti kısa sürede fark edip kendilerine düşen görevi yerine getirmezlerse, bu hükümeti, bir süre sonra, Cumhuriyet öncesinde, işgal altındaki İstanbul'da işbaşında olan hükümete benzetenler çıkacaktır. Halkın arkasından çekildiği, sadece temsili bir görev yapan, emir ve tâlimat için kulağını dış seslere açan bir hükümetti o hükümet... Öyle hükümetlerin başa açtığı fenalıkların haddi hesabı yoktur...

Uzatmaları fazla uzatmamak gerekiyor...


13 Nisan 2001
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED