Dünyada ilk defa böyle birşey oluyor herhalde..

Yarın açıklanması beklenilen "Ekonomik Program"ın içeriğini, kimse bilmiyor.. Bu programın açıklanması bu kadar geciktiğine göre, nihai rakamları düne kadar, Kemal Derviş'in kendisi de bilmiyordu..

Ama bu "bilinmeyen program"ı, ilgili ilgisiz çeşitli kesimler, inanılmaz ölçüde destekliyor..

Televizyon haberlerinde gördük..

Ecevit "istifa etmeyeceğim" dedikten sonra, ekonomik programı sonuna kadar desteklediğini açıkladı DSP grubunda..

DSP'li milletvekilleri, içeriğini bilmedikleri programı desteklediklerini öğrenince, gözyaşları içinde Ecevit'i alkışlamaya başladılar.

Bahçeli de, MHP'lilere "programı destekliyoruz" duyurusunu yaptı ve alkış aldı partisinin toplantısında..

Ya TÜSİAD'çılara ne demeli?..

TÜSİAD "program"ı destekliyormuş ama bu, hükûmetin desteklendiği anlamına gelmiyormuş..

Bu bilmediği şeyleri desteklemek, onaylamak ve onlara âşık olmak, "Orta Çağ'da kaldı" diye biliyorduk..

Hiç görülmemiş, bilinmemiş kıtaların varlığına inanıp, onları keşfetmek için yola çıkanlardan bazıları, okyanuslarda kaybolurlardı..

Masallardaki prenseslere âşık olanlar, burnundan ateş püskürten canavarlarla savaşıp, prensesi kurtarmak için, ölümü bile göze alırlardı..

Ama bu prensler de, canavarlar da, var mıydı, yok muydu, tam bilinmezdi..

Şimdi bizim dünyamızda da, içinde neler olduğu bilinmeyen, ama çok desteklenen bir programımız var..

Aslında bu koalisyonun, daha önce de bir programı vardı ve bu programın içeriğini de, sadece İMF'ciler ve bazı bürokratlar biliyordu..

Ama başta Ecevit olmak üzere, koalisyonun ortakları, TÜSİAD ve Oda'lar, o programı da çok destekliyorlardı..

TÜSİAD'çılar, o müflis programa bakarak, 10 yıl sonrasına kadar önlerini görebildiklerini açıklıyorlardı..

Ecevit, yüzündeki o donuk tebessümle, "sabit kur"un ülkeyi esenliğe götüreceğini açıklıyordu..

Derken, 18 Şubat'ta patlatılan krizle, o program çöktü ve "dalgalı kur"a geçildi..

Ecevit dalgalı kurla, dış-satımın artacağını ve ekonominin esenliğe çıkacağını açıklamaya başladı..

Ve bu "öngörüsü güçlü" kesimler, ne olduğu bilinmeyen yeni programa, derin desteklerini açıkladılar..

Türkiye'yi yönettikleri varsayılan bu önemli insanların ve kurumların temsilcileri, bilmedikleri şeylere böylesine destek verince, diğer insanlar ne yapsın ki?

Onlar da, bilmedikleri bankacılığın yönetim kurullarına girdiler, bilmedikleri cep-to-cep kredilere imza attılar..

Hatta bunların arasında, herşeyi bildikleri sanılan ve her konuda manşet atan, cin gibi gazeteciler de vardı..

Ama ne yapabilirlerdi ki?

Şu anda bakanlar bile, programda ne olduğunu bilmeden, bu programı desteklemiyorlar mı?

Hatta bazıları, "program" denilince, bundan, makam aracını bir süre kullanmayıp, kendi özel aracıyla gösteri yapmak anlamını çıkartıyor..

Şu programın ne olduğunu bilsek, belki biz de destekleyeceğiz bunu..

ŞAKA

İç kaynaklar!..

Adam cinayet işlediği için, hakimin önüne çıkartılmış..
Hakim sormuş..
-Neden bu cinayeti işledin?
Adam boynunu büküp, cevap vermiş..
-Bu cinayeti, para için işledim..
Hakim yine sormuş..
-Kaç lira geçti eline bu cinayetten?..
Adam açıklamış..
-5 milyon lira aldım..
Hakim kızmış.. Bağırmış..
-5 milyon lira için adam öldürülür mü?
Adam sakin, cevap vermiş..
-5 ordan 5 buradan, geçinip gidiyordum hakim bey..
KISSADAN HİSSE- "İç kaynaklar" harekete geçirilirken, miktarın çok büyük olması önemli değildir.

YABANCILAŞMA

DSP milletvekilleri ayda mı yaşıyor?

Ben olsam, yeni ekonomik programın "tasarruf tedbirleri" ile, sade milletvekili lojmanlarını değil, "Millet Meclisi'nin lokantası"nı da kapatırım.. Milletvekillerinin İstanbul'a geldikleri zaman kaldıkları özel-resmi otelleri bile kapatırım..

Ayrıca milletvekillerinin maaşlarını geçmişe dönük olarak, bugünkü kurdan dolara bağlayıp, sonra da bunu, 19 Şubat'taki kurdan Türk Lirası'na çeviririm..

Biraz ülkede, ekonomide neler olup, bittiğini görürler.. Halkın, tüccarın, esnafın neler yaşadığını hissederler..

DSP grubundaki milletvekilleri, herhalde ayda yaşıyor..

Ecevit "İstifa etmeyeceğim.. Ben koltuk tutkunu değilim" derken, DSP'li milletvekilleri, nasıl ağlaya sızlaya onu alkışlıyorlardı..

Bu milletvekilleri, kentlerin orta-kesim üyesi seçmenlerinden oy almadılar mı?

Gerçekten, Ecevit'in ve onun ortaklarının istifasını, kötü niyetli provokatörlerin istediğini mi sanıyorlar?

DSP'nin "sosyal demokrasi" ve "temizlik" anlayışını, gerçekten Hüsamettin Özkan mı temsil ediyor?

Ankara'da yaşamak ve milletvekili olmak, insanları kendi toplumuna ve seçmenine bu kadar nasıl yabancılaştırabilir?

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu