YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Türkiye'nin yüzü ne zaman güler? (1)

Deniz Baykal'ın temsil atağı

Kamuoyu yoklamaları seçmenlerin önemli bir karar arefesinde olduklarına işaret ediyor; halkın yüzde 25'i mevcut partilerden hiçbirine oy kullanmayacağını bildirirken, yüzde 10 da "Kararsızım" cevabını veriyor. Bir parti lehine görüş bildirenlerin de, başka sorulara verdikleri cevaplardan, 'kerhen' tercihte bulundukları anlaşılıyor. Kaldı ki, biri (DSP) dışında bütün partiler barajı aşamayacak görünüyorlar; DSP'nin oyu da barajın biraz üzerinde (yüzde 10.6)...

Seçmenin bu memnuniyetsizliğinin sebebini anlamakta zorlanmıyoruz: Son yıllarda yaşanan sisteme müdahaleler siyasi partilerin menevra alanlarını daralttı ve onları 'politikasız' bıraktı... Hükümette yer alan partiler, vatandaşa verdikleri sözleri tutmak yerine, konumlarını borçlu olduklarını bildikleri sistem-dışı odakların projelerini uyguluyorlar; muhalefetteki partiler ise, aynı odakların üzerlerine çizdiği 'çarpı' işaretinden kurtulabilmek için eğilip bükülüyorlar. Sonuçta, bugünkü görüntüsüyle siyaset, partileri etkisiz hale getirirken, seçmenleri de 'mutsuz' ediyor...

FP içindeki hareketlenmeye de, CHP'ye yeniden genel başkan olduktan sonra Deniz Baykal'ın başlattığı açılıma da bu gerçeğin ışığında bakmakta yarar var.

Son yıllarda yaşananlar, Nasrettin Hoca'nın köyünde olduğu gibi, köpekleri başıboş taşları da yere bağlı hale getirdi; televoleler, yolsuzluklar, soygunlar ülkesinde toplumsal değerler 'tehlikeli' olarak görüldüğünde ne olursa, bugün Türkiye'de de o oluyor. Paparazzi geleneğini başlatıp başarıyla sürdürenler bile, bugün, manşetlerinden, "Vur patlasın, çal oynasın hayatı yaşayanlar bir avuç arsız" demeye başladılar. Bu uyanışı, büyük ihtimalle, yılbaşı gecesi çılgınca eğlenilen beş yıldızlı otellere karşı "Açız" tepkisi verenlere borçluyuz...

Demokrasi bir 'temsil' sistemidir; demokrasilerde 'vatandaşlar' örgütlenerek hak ararlar ve örgütlenme biçimlerinden biri de siyasi partilerdir. Bugün Meclis'te milletvekili bulunan siyasi partiler, kamuoyu yoklamalarını bir gösterge kabul edersek, çok dar kesimleri temsil ediyorlar ve geniş yığınlar kendilerinin siyasi sistemde temsil edilmedikleri kanaatindeler. Baykal'ın CHP'si, çağ yorgunu sol oyların zaten kendisine geleceğini varsayarak, daha geniş yığınların sempati duyacağı mesajlara sarılıyor; Baykal'ın rehberi, aynı yolu daha önce izleyen Bülent Ecevit aslında...

Hangi kisveye bürünürse bürünsün, solun, Türkiye'de ulaşabileceği en geniş temsil oranının yüzde 30 civarında kaldığı biliniyor. Baykal'ın çabası, o oran içerisine girdiği halde 'çağın getirdiği değerler' ile yüzleşebilen dünyaya açık bir kesimin 'temsilcisi' durumuna gelebilmek... Tespitinin doğru, çabasının sonuç almaya müsait olduğuna hiç kuşku yok. Avrupa'da yaşanan örneklerden de biliyoruz: Sekter, 'dediğim dedik çaldığım düdük' inadında olan, 'değişmezliği' kural sanan solcu liderler, yerlerini, halkın değerleriyle kucaklaşanlara bırakınca, Avrupa'da, yıllardır iktidardan mahrum sosyalist veya sosyal demokrat partilerin zafer çığlıkları duyuldu. Seçim kampanyasını 'dine saygılı lâiklik' platformunda yürüten Ecevit de o rüzgârdan yararlananlardan... Herkesin 'Ecevit-sonrası' döneme hazırlandığı günümüzde, Baykal da, o rüzgârı kendi partisinin arkasına alma gayretinde.

Bu gelişme tek taraflı kalırsa Türkiye'deki sistemin en büyük sıkıntısı olan 'temsil' bulanıklığı daha yoğunlaşır. Ecevit'in iki cümlesinden birinde dinî motifler işlediği, Baykal'ın Şeyh Edebali'nin öğütlerini kulağına küpe ettiği bir ortamda, toplumun diğer kesimleri 'temsilsiz' kaldıklarını daha fazla hissederler. Nitekim, kamuoyu yoklamaları, diğer partilerin tabanlarında bu tür bir kafa karışıklığı yaşandığının ipuçlarıyla dolu. ANAP'lı, DYP'li ve FP'li seçmen partilerinin 'daha farklı' olmasını talep ediyor... Doğru tespit şudur: Partilerinin hayal kırıklığına uğrattığı geniş kitleler, kendilerini daha iyi temsil edeceğine inandıkları köklü bir 'değişim' talebini dile getiriyorlar...

Siyaset arenasında şu anda yaşananlar, taleplerini her vesileyle dışa vuran kitlelerle ülke siyasetinin buluşma arayışlarıdır. FP'ye egemen çevrelerden yükselen "Bizi bölecekler" tedirginliği doğru bir tepki değildir; şu sıralarda tanığı olunan arayışlar, FP'ye yaşama hakkı tanımayan ortamı geride bırakacak bir geniş temsil hamlesidir çünkü... FP kapatılsa bile ona omuz veren kitleleri geniş bir uzlaşı tabanında iktidara taşıyacak bir hamle...

Türkiye'nin 'bahtı kara mâderi' bu hamle başarıya ulaşabilirse gülecektir...


7 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...