YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Kurallara bağlı şair: Akif İNAN

Ölümünün üzerinden geçen bir yıl boyunca onun yokluğuna alışmanın mümkün olmadığını her defasında daha derinden duyarak gün dolduruyoruz. Aradan geçen zaman içinde, insanların kişiliklerinin belirgin özellikleri gide gide daha öne çıkıyor ve biz o kişiyi o belirgin özelliklerinde yoğunlaştırarak düşünmeye başlıyoruz. Akif İnan'ın benim indimde giderek öne çıkan özelliklerinden birinin onun kuralcı, kurallara bağlı yanı olduğunu ileri sürebilirim.

Onun köktenci kişiliği bile, bir bakıma kuralcılığı ile çevriliydi diyebilirim. Onu tanıdığım kırk küsur yıl boyunca kendini hiç bir zaman kapıp koyverdiğini görmedim. Cahit'in, beş parasız ve oto stopla Avrupa gezisine çıkması, Akif bakımından akla bile getirilemeyecek bir serüvenciliktir. Akif, en serbest olduğu ve kendine ait bir zamanı yaşadığı sanılan tatillerinde bile, öyle bir giyim kuşam içindeydi ki, ayağında isterse kot pantolon olsun, boynunda sanki sürekli bir kravat taşırmış gibi dururdu. Kişiliğinin bu özelliği ona bir hukukçu zihniyeti kazandırmıştı. Kendisi doğma büyüme edebiyatçı olmasına rağmen titiz bir hukukçu kuralcılığı ile meşbu idi.

Kişiliğinin kuralcı yanı onun sanatında (şiirinde) da başat bir özellik olarak ön alır. Bütün şiirlerinin beyitler halinde tertip edilmiş olması ve ömür boyunca bu kalıptan vazgeçmemesi onun kurallara bağlılığı ile açıklanabilir ancak. Kurallara ve elbet ilkeye.. Ben biliyordum ki, Akif aslında coşkun ve taşkın bir mizacın da sahibiydi. Cezbeli ve cerbezeli bir insandı. Ama onun coşkunluğu, cezbesi, sanki dışardan bir el tarafından sürekli boyunduruk altında tutuluyordu ve o da, bu gizli elin boyunduruğuna gönüllü olarak itaat ediyordu. Hep ölçülü, teennili, kurallara uygun..

"Bağlanma" başlıklı şiirinin ilk beyti şudur: "Devleşen içimin tedirginliği/beslenir kuduran sancılarımla". İçinde devleşen bir tedirginliğin varbulunduğunu ve bu tedirginliğin kuduran sancılarla beslendiğini öğreniyoruz. Bu şiir, onun otobiyografisinin bir kesitinin dışa vurumudur. Ama biz Akif'in gündelik hayatında, içinin devleşen tedirginliğini dışa vurduğuna rastlamadık ya da hemen hemen rastlamadık. Ama o, kuduran sancılarıyla içinin devleşen tedirginliğini söylerken, bence asla mübalâğa etmiyordu.

Gündelik sıkıntılarıyla dolu olduğu zamanlarda bile sıkıntılarını açık etmez, kendine saklardı. Bu, aynı zamanda Akif'in asaletinin de bir göstergesiydi. Aynı şiirinin bir başka beytinde: "Nefsimin sırçası dolanır elde/ne kırarım onu ne de korurum" diyor. Acaba nefsi kimin elinde dolanıyor? Kimdir o eğitici? Ve kendisi acaba niçin onu ne kırabiliyor, ne de korumasını becerebiliyor? Bütün bu tedirgin duruşlarda, onun kendini kapıp koyvermede tutuk davrandığını hissetmiyor muyuz? Hayır, onun, bir iman adamı olarak sonuna kadar gitmediğini söylemek istemiyorum, orada bir kuşku ve tereddüt yok. Fakat onun kendini bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktan çekinmesi ve kendine mahrem tuttuğu bir sır bırakması.. işte bu özellik, Akif'i Akif yapan belirtilerden başat olan biri! Onun şiirleri de, bizce böyle bir sırla bekasını sürdürecektir.


7 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...