YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama


Hayat hikayeye kaçıyor


Modern hayatın karmaşasını ve çarpıklığını hikaye diliyle anlatan ve yazdıklarını 'Yangın Merdivenleri' başlığında toplayan Ali Ural ile kitabı üzerine konuştuk


Sizi hikayeye çeken nedir?

-Hayatın kurgusu. Her sabah milyonlarca insanın sıcak/soğuk yatağını terkedip, sıcak/soğuk hikayelerine doğru yürümeye başladığı bir metropolde ben de hikayelerime yürüyorum. Kaptanlar, makinistler, şöforler, gözlerini oğuşturuyorlar ve şehrin kontak anahtarını çeviriyorlar ve çıkardıkları gürültü yalnız kullandıkları araçları değil, hikayeleri de kışkırtıyor. Şehir hızla akmaya başlıyor ve şair koşarak bir hikayeciye dönüşüyor.

Ve 'Kaçış Hikayeleri'ni yazmaya başlıyor öyle mi?

-Evet. Çünkü yalnız hikayeci değil, herkes koşuyor şehrin peşinden. Bu koşumun barış mı, kovalama mı olduğu doğrusu pek de anlaşılmıyor. Ancak anlaşılan bir şey var. O'da insanları birbirleriyle karşılaştıklarında, ''Nasılsın'' sorusuna "Koşturuyoruz'' cevabını vermeleri.

Hikayelerinizdeki kurgularınızın sonu bir şamarla bitiyor. Hem uyarıp hem dövmek garip bir durum değil mi?

-Garip olmayan ne var? Siz şehrin sokaklarında kirli sarı bir nehir gibi akan taksilerden birini çevirip şoföre gideceğiniz yeri söylediğinizde oraya gideceğinizden emin olabiliyor musunuz? İnsan hayatı raydan çıktı. Ancak makinist hala keyifle sigaralarını tüttürüyorlar.

Onun için mi hikayelerinizde modern yaşamı acımasızca eleştiriyorsunuz?

- "Modern yaşam" hem vurup, hem ''Yandım anam" diye bağırıyor. Acımasız olanın bu arsızlığına karşı modern hikaye de sesini yükseltiyor.

Hikayelerinizin sonunda hikaye hala neden bitmiyor?

-Hikayeyi bitirecek, daha doğrusu tamamlayacak olan okuyucudur. Ben hikayelerimi okuyucu ile birlikte bitirmek istemiyorum. Bu yüzden yer yer boyama kitaplarındaki gibi dış çizgileri verip, boyamayı okura bırakıyorum. Emerson, 'Kitabı iyi yapan okuyucudur' der.

Hikayelerinizde kahramanlarınızın ismi yok. "Garson", "Düblör", "İşportacı" gibi ya meslek adlarıyla çağırıyorsunuz kahramanlarınızı ya 'adam' ya da 'kadın'diyerek insan cinsini belirtiyor, ya da cins dahi belirtmeden herhangi bir insandan söz ediyorsunuz? Neden?

- "Globaleşme'' adı altında kimliksizleşen bir dünyanın kahramanları bunlar. Malkom'un 'X' olarak çizdiği çarpı hepimizin çarpısı.

Yalnız kahraman isimleri değil, öykülerinizde yer ve zaman da sis perdesi altında..

-Belki bir bakıma insan kimliğine hitap etmek istiyorum, yeryüzünün neresinde yaşarsa yaşasın 'insan'ı aramak ve onun evrensel yalnızlığına ortak olmak..

Hikayelerinizde oldukça fazla 'şiirsel' ifadelere yer veriyorsunuz. Bu denli şiirsel anlatım hikayenin diline zarar vermez mi sizce?

-Dozu ayarlamayan her şey her şey için bir tehlike oluşturur. İlaçla zehir arasında 'doz perdesi' vardır. Şiirselliğin ince bir ayarla hikayenin hızını ve yoğunluğunu artırabileceğini düşünüyor, kısa hikayenini dinanizminin yanı sıra uzun hikayenini yoğunluğunu arıyorum.

Ayşe OLGUN


Kağıda basmak için tıklayın.

'Matrakçı Nasuh' okumak ister misiniz?
Matadorun evinde bir odası var
Walter Benjamın, bir denemesine: "Adı size ne kadar tanıdık gelirse gelsin, hikaye anlatıcısının hayatımızda hiçbir hükmü yok. Çoktan uzaklaştı bizden, gittikçe de uzaklaşıyor", cümleleriyle başlar. Benjamin'i Hikaye'nin geleceği konusunda karamsarlığa iten; bütün hikaye anlatıcılarının beslendiği biricik unsur olan "deneyim"in, modern zamanda gittikçe geçerliliğini yitiriyor olmasıdır. Deneyim, kuşaktan kuşağa aktarılan ve hikaye anlatıcısının kaleminde (dilinde) serüvenlerle süslenerek kılavuz vazifesi gören koca bir kaynaktı. Ancak modern hikayecilik, tamda bu deneyimin bittiği yerde ve onu bitiren nedenlere yaslanarak kendini diriltmenin yollarını buldu. Hikaye anlatıcısı yaşamı bir labaratuvar haline getirerek, okuyucusunu (dinleyicisini), korkunun anlıksal tanığı, korkağın kendisi ya da hazırlayıcısı rolüyle olay örgüsünün içine yerleştirdi. Yukarıda anlatılanlar, yeni çıkmış bir kitap üzerine yazılacak yazının baş kısmına, adet yerini bulsun diye konmadı. Tam tersi; yeni çıkmış ve yazarının ilk hikaye kitabı olmasına rağmen Ali Ural'ın, "Kaçış Hikayeleri" alt başlığıyla okuyucusuna sunduğu "Yangın Merdiveni", daha giriş cümlesinde modern hikayeye biçtiğimiz yeri bilinçli bir şekilde doldurmaya başlıyor: "Basamakları inerken bütün sonlara hazır olun!" Geleneksel hikayecilikte önceden işaret edilebilir, hakkında imada bulunulabilir olan "sonun" yerini, her an ve herhangi bir biçimde sonlaşabilecek yeni bir son almıştır. Ural'ın hikayeleri, Kafkavari flulukları içinde bize, hazır olmamız gereken sonların başkalarına ait değil hepimize ait kolektif bir "ben"in sonu olduğunu vurguluyor. İki şeyi birbiriyle ucuca ekleme zamanımızın bile elimizden alındığı anlıksal dünyada, artık hepimiz herhangi bir sonun kahramanı olabiliriz. Belki de bu yüzden Ali Ural, "Yangın Merdiveni"nde, bütün kahramanlarını isimsiz tutmaya özen gösteriyor. Çünkü her isim bizi bir uyrukla, bir tarihle, bir gelenekle ilişkili kılar. Oysa "küreselleşen köy"de bütün bunlar, nesnenin tırpanında biçilmiş ya da işlevsellikleri yalnızca görümlük hale getirilmiştir. Yeni hayatımızın gerçeği, yaşadığımız günlerin tahmin edilemezliğidir ve bu günlerin, bilinmez bir yarına gebe kalmaktan başka çareleri kalmamıştır. Bilinmez geleceğin kimliksizleştirdiği düzende "ben"i" saran kaygı, Ural'ın hikayelerinin her birinde kendini hissettiriyor. Ve bir boğa tarafından deşilmek üzere olan matador, tam o anda arenanın çınlayan tribünlerine bakarak, kimliksizleşmenin bize sürüklediği gerçeği fark ediveriyor: Orada oturan herkes bir boğaya dönüşmüştür. Yazarın, bu sahneden önceki paragrafın sonuna sıkıştırdığı, "Matadorun bir evi var," vurgusu, evsizliğin sahipsiz çığlığını dolayıp duruyor kulaklarımıza. Artık evsizliğimizin hikayesini anlatacak birisi de var.


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...