![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... | ||
|
|
Sizi hikayeye çeken nedir? -Hayatın kurgusu. Her sabah milyonlarca insanın sıcak/soğuk yatağını terkedip, sıcak/soğuk hikayelerine doğru yürümeye başladığı bir metropolde ben de hikayelerime yürüyorum. Kaptanlar, makinistler, şöforler, gözlerini oğuşturuyorlar ve şehrin kontak anahtarını çeviriyorlar ve çıkardıkları gürültü yalnız kullandıkları araçları değil, hikayeleri de kışkırtıyor. Şehir hızla akmaya başlıyor ve şair koşarak bir hikayeciye dönüşüyor. Ve 'Kaçış Hikayeleri'ni yazmaya başlıyor öyle mi? -Evet. Çünkü yalnız hikayeci değil, herkes koşuyor şehrin peşinden. Bu koşumun barış mı, kovalama mı olduğu doğrusu pek de anlaşılmıyor. Ancak anlaşılan bir şey var. O'da insanları birbirleriyle karşılaştıklarında, ''Nasılsın'' sorusuna "Koşturuyoruz'' cevabını vermeleri. Hikayelerinizdeki kurgularınızın sonu bir şamarla bitiyor. Hem uyarıp hem dövmek garip bir durum değil mi? -Garip olmayan ne var? Siz şehrin sokaklarında kirli sarı bir nehir gibi akan taksilerden birini çevirip şoföre gideceğiniz yeri söylediğinizde oraya gideceğinizden emin olabiliyor musunuz? İnsan hayatı raydan çıktı. Ancak makinist hala keyifle sigaralarını tüttürüyorlar. Onun için mi hikayelerinizde modern yaşamı acımasızca eleştiriyorsunuz? - "Modern yaşam" hem vurup, hem ''Yandım anam" diye bağırıyor. Acımasız olanın bu arsızlığına karşı modern hikaye de sesini yükseltiyor. Hikayelerinizin sonunda hikaye hala neden bitmiyor? -Hikayeyi bitirecek, daha doğrusu tamamlayacak olan okuyucudur. Ben hikayelerimi okuyucu ile birlikte bitirmek istemiyorum. Bu yüzden yer yer boyama kitaplarındaki gibi dış çizgileri verip, boyamayı okura bırakıyorum. Emerson, 'Kitabı iyi yapan okuyucudur' der. Hikayelerinizde kahramanlarınızın ismi yok. "Garson", "Düblör", "İşportacı" gibi ya meslek adlarıyla çağırıyorsunuz kahramanlarınızı ya 'adam' ya da 'kadın'diyerek insan cinsini belirtiyor, ya da cins dahi belirtmeden herhangi bir insandan söz ediyorsunuz? Neden? - "Globaleşme'' adı altında kimliksizleşen bir dünyanın kahramanları bunlar. Malkom'un 'X' olarak çizdiği çarpı hepimizin çarpısı. Yalnız kahraman isimleri değil, öykülerinizde yer ve zaman da sis perdesi altında.. -Belki bir bakıma insan kimliğine hitap etmek istiyorum, yeryüzünün neresinde yaşarsa yaşasın 'insan'ı aramak ve onun evrensel yalnızlığına ortak olmak.. Hikayelerinizde oldukça fazla 'şiirsel' ifadelere yer veriyorsunuz. Bu denli şiirsel anlatım hikayenin diline zarar vermez mi sizce? -Dozu ayarlamayan her şey her şey için bir tehlike oluşturur. İlaçla zehir arasında 'doz perdesi' vardır. Şiirselliğin ince bir ayarla hikayenin hızını ve yoğunluğunu artırabileceğini düşünüyor, kısa hikayenini dinanizminin yanı sıra uzun hikayenini yoğunluğunu arıyorum.
Ayşe OLGUN
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|