![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Komutan fırçası yiyince tutuştular!Beyaz Enerji Operasyonu'nda düğmeye basan komutanı "gizlemekle" övünen ve akılları sıra "etik dersi" veren arkadaşlar (Ertuğrul Özkök ve yamağı Sedat Ergin), Erol Özkasnak'tan fırçayı yiyince 28 Şubat sürecinde "öyle inandıkları için" askere yaranmaya çalıştıklarını itiraf etmek zorunda kaldılar. Güya Özkasnak sormuş, "Kim bu düğmeye basan komutan?" diye. Özkök ve yamağı, "etik" bulmadıkları için bunu açıklamamışlar. Duy da inanma... Özkasnak aynı kanaatte değil oysa. Bakın ne diyor? "O dönemde Genelkurmay karargahıyla çalışabilmek için askerî kaynaklı haber kırıntılarını bile manşet yaparak komutanlara yaranmaya çalışan, karargah bir şey söylemeden haber kaynaklarını ihbar eden kalemler, bugün beni kaynak soruşturması yapmakla suçluyorlar." (Sayın Özkasnak, siz de, biz de, "düğmeye basan komutan"ın aslında kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Hürriyet gazetesi Orgeneral Çevik Bir'in fotoğrafına rötuş yaparak, daha doğrusu Çevik Bir'in "yüzsüz" bir resmini kullanarak hedef şaşırtma cihetine gitti ya, "düğmeye basan el"in 28 Şubat sürecinde "kollanan", daha doğrusu yaptıklarına göz yumulan bir komutana ait olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz...) Özkasnak'ı kızdıran olay şu: Hürriyet'in Ankara temsilcisi Sedat Ergin, "cumhuriyete gönül vermiş biri olarak", Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'yı" komutanlık konutunda "ziyarete" gidiyor. Erbakan, Libya gezisinden henüz dönmüş. Ortalık gergin. Sedat Ergin ve "arkadaşları" müdahale beklentisi içindeler. Güven Erkaya diyor ki: "Bu defa işi silahsız kuvvetler çözmeli... Sivil güçler, milletvekilleri, Meclis... Çözümü bu güçlerde, bu platformlarda aramalı." Erkaya'nın sözleri, ertesi gün, "üst düzey bir komutan"a atfen, Hürriyet'in manşetine taşınıyor. Ardından, Özkasnak'ın "postmodern darbe" olarak tasvif ettiği 28 Şubat müdahalesi geliyor. Özkasnak soruyor: "O gün haber kaynağınızı gizlemeyi neden aklınıza getirmediniz? Kaldı ki, buna cesaret dahi edemezdiniz..." Özkasnak-Ergin tartışması, daha önemli bir "bilgi"yi açığa çıkardı bana kalırsa: 28 Şubat sürecinde "asker-sivil" ittifakını... Sedat Ergin, "Güven Erkaya'ya geçmiş olsun demek için gitmiştim" diyor, ama, "geçmiş olsun" demek için gittiği Erkaya'nın konutundan, nasıl oluyorsa, "görevlendirilmiş" bir "silahsız kuvvetler neferi" olarak dönüyor, üstelik bunu da "O gün öyle yapmam gerekiyordu" diyerek tevil ediyor. Bundan sonrası bizi değil, cumhuriyet savcılarını ilgilendiriyor. 28 Şubat, Erol Özkasnak'ın iddia ettiği gibi, "postmodern darbe"yse, bu darbede adı geçen askerler ve onların sivil yardakçıları derhal "derdest" edilip yargı önüne çıkarılmalı.
meyavuz@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|