T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İhaneti gördüm

Ecevit'i anlamak lazım. Çünkü o ihaneti gören adam... Belli ki olan bitenler her gün içine biraz daha koyuyor.

Bir çok şey için "anlayamıyorum" diyor. Belli ki anladıkça da kahroluyor... "Türkiye'de hiçbir politikacı benim çektiğimi çekmedi" sözü ona ait. Bu sözün nasıl bir iç yıkımın ürünü olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.

Başlıbaşına "hastalık" olayına bir komplo olarak baktığı açık. Hastalığının kasten abartıldığını düşünüyor. Belki hastanelere taşınmasını, orada yatırılmasını komplonun parçası olarak görüyor. "İşkence" diyor hastane günleri için... Komplo ortamından kurtulunca "dipdiri" bir adam haline geldiğine inanıyor. Ecevit'in garip biçimde dirilişini başka türlü, yani "ihanete karşı öz savunma" duygusundan başka türlü izah da mümkün değil.

Pek çok şey için "anlayamıyorum" demesi, muhtemelen yap-boz oyununun parçalarını yeni yeni tamamlamasına bağlı.

Belki DSP'nin dağılışını, Özkan'ın (Brütüs kompleksi ile) Cem'le birlikte hareket edişini, önce Ecevit'i ekarte edip, DSP içinde bir el koyma harekatının parçası olarak görüyor. Ve muhtemelen ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın, hükümet içinde bir arkadan hançerlemeyle, komplonun parçası olduğunu düşünüyor. Bir şey daha: Muhtemel ki Ecevit, Derviş'in de hesabın içinde yer aldığına inanıyor. İttifakın "dörtlü" gönüllüsü, ortaya bir cinayet belgesi gibi arz-ı endam ediyor.

Bu durumda Ecevit'in derin bir "ihanete uğrama" duygusu yaşadığını düşünmek mümkün.

Eğer öyleyse, YTP'nin oluşumunun, Yılmaz'ın YTP ile birlikte ittifak girişiminin, bunun için Ecevit'in kapısını çalmasının, Derviş'in hükümet içinde yer alıp dışardaki bir oluşuma vücut vermeye uğraşmasının, evet bunların hepsinin Ecevit için çok özel anlamı olacağı kesin. İhanet edenlerin yüzsüzlüğü diye de okuyordur Ecevit, kendisine yönelik aşağılamanın katmerlenmesi olarak da, katilin cinayet mahalline gelmesi olarak da, ihanet edenlerin pervasızlığı olarak da...

Ecevit henüz ihanetin tam farkında olmadığı günlerde solda-merkezde ittifak için kapısını çalan Derviş'e soruyor mesela: "Bir yandan DSP'yi parçalayıp, bir yandan da ittifaktan söz etmenin anlamı var mı?" Bugün olsa, çok daha ağır şeyler söylerdi belki... "Türkiye'nin kalburüstü çevreleri sizi baştan çıkardılar" derdi mesela... Gene de nazik bir değerlendirme olurdu bu tahmin ederim, Ecevit'in yaşadığı yıkım duygularını dikkate aldığımızda...

Ölmeden mirası paylaşılmak istenen bir "Hasta Adam" konumuna oturtulmuş olmak... Osmanlı'yı düşünün: Bu ne müthiş bir yıkımdır.

Nasıl görünüyor Derviş, Ecevit'in durduğu yerden bakıldığında?

-IMF'nin dayattığı adam. Yani hükümet içinde bulundurma mecburiyeti taşıdığınız, herhangi bir bakandan çok öte yetkileri bulunan, "Git" dediğinizde gitmeyebilen, azletmeyi göze alamadığınız, bu arada hükümet imkanlarını kullanıp, bürokrasiyi yönlendirip, hatta DSP'nin imkanlarını kullanıp, sizi arkadan hançerleyen bir haraketin baş aktörü olan... Mahreminizde keyfince dolaşan bir yabancı... Ağanın oğlu... Baba bir hırsız tuttum. Getir oğlum, gelmiyor. Bırak oğlum, gitmiyor... tıkanması...

Ya Cem-Özkan nasıl görünüyordur Ecevit'in durduğu yerden?

Ya Mesut Yılmaz?

Kalkıp bir de "hadi ittifak yapalım!" diye kapısını çalıyorsunuz... "İhtiyar adam"ın elinde hala biraz bir şeyler kalmış, onlara el koyacaksınız.

Usta poker oyuncusu...
Usta dış politikacı...
Usta sessiz adam...
Ve usta uluslararası güç temsilcisi...

Ve arkalarında medyanın bir bölümü, iş dünyası... Ecevit'in deyimiyle "kalburüstü çevreler..."

Bir "Hasta Adam"ı didik didik edeceksiniz...

Bana göre ileri yaşlarda karşılaştığı bu mazlumiyeti, bu horlanmışlığı, bu çiğnenmişliği anlatabilse Ecevit, hele bunun uluslararası bir komplonun uzantısı olduğunu anlatabilse o eski Ecevit'in şiir gibi vurgulu üslubuyla... Türkiye insanından bu seçimde de epey bir ilgi görecektir.

Bu işte, tam da Türk halkının yüreğini kanatacak bir komplo görüntüsü, bir erdemsizlik anıtı gözleniyor, denebilir. Türk halkı bu filmi, Ecevit'e karşı biriken bütün öfkelerine rağmen, göz yaşlarıyla seyredebilir.

Ben eminim şu anda Ecevit, seçimi önlemek için piyasaya sürdüğü "AKP – HADEP fobisi"nden çok daha derin bir ruhi sarsılış içindedir. Seçim ortamında "kürsüye çıkacağım" diyen Ecevit'in harim-i ismetine yönelen operasyon karşısında çok dramatik bir intikam söylemi geliştireceğini tahmin edebiliriz. Türkiye siyaseti bu seçimde çok şeylere gebedir, diye düşünüyorum. "Kalburüstü çevreler" çok erken sevinç gösterileri yapıyorlar, İsmail Cem de şu an "yaralı aslan" durumunda bulunan Ecevit'i çok fazla küçümsüyor. Derviş, dış desteklerine çok fazla güveniyor. Ben gene de "troyka artı bir" in en tecrübelisi olan ve baraj altında kıvranan Yılmaz'ın yüreğinin fena halde çarptığından eminim.


8 Ağustos 2002
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED