Vatandaşın ne düşündüğünü öğrenmek için Anadolu yollarına düşen gazeteciler, "Mevcuda tepki büyük" tespitini iletiyorlar. Kitleler, ülkeyi dört yıldan beri yöneten hükümete, o hükümete vücut veren partilere ve liderlerine öfke doluymuş... Zaten bildiğimiz gerçeği, bir de her gün sayfalar dolusu verilen izlenim yazılarından okumuş oluyoruz.

Türkiye'nin 'en iyi bilinen gerçeği'ni, geniş biçimde ve fotoğraflı olarak iç sayfalarında yayımlayan gazeteler, birinci sayfalarında başka telden çalıyorlar. Birinci sayfalar, vatandaşın tepki duyduğunu o gazetelerden öğrendiğimiz partilere, liderlerine ve hükümet üyelerine ayrılmış durumda. Öfke hedefi hükümetin ekonomiden sorumlu bakanı 'yeni kurtarıcımız', gazetelerin birinci sayfalarına göre; hükümette başbakan yardımcısı koltuğunda oturan Mesut Yılmaz ise 'uygarlık ittifakı' oluşturmaya çalışan bir mesih... Gazetelere bıraksanız, 3 Kasım'da, sandıktan Kemal Derviş liderliğinde, İsmail Cem ve Mesut Yılmaz'ın başını çektiği, Hüsamettin Özkan'ın en etkili koltuklarından birinde oturduğu bir iktidar çıkartacaklar...

Adları geçtiğinde halkın burnundan soluduğunu izlenim yazısı olarak dikkatlere sundukları kişileri yeniden başımıza getirmek istiyorlar... Kimler? En başta medya...

Sadece onlar olsa neyse... Oluşturulmak istenen ittifaka en büyük destek İstanbul iş çevrelerinden geliyor. Yıllardır kendisini politikadan uzak tutmuş Bülent Eczacıbaşı 'takım oluşturmak'tan söz ediyor; tanıdığı politikaya meraklı işadamlarını Kemal Derviş ve Mesut Yılmaz'a tavsiye ediyormuş... Meral Gezgin Eriş gibi isimlerin de aynı cephede politikaya gireceğini öğreniyoruz. "Ben halkımın deprem dedesiyim" diyen A. Mete Işıkara siyasete soyunuyor, nereden? Kendisine 'deprem dede' dediğini ileri sürdüğü halkın defterinden sildiğini gazetelerden öğrendiğimiz partiden... "AB ile uyum yasaları" adı altında topladığı düzenlemeleri, "Reddedilir de seçimde tepe tepe kullanırım" düşüncesiyle Meclis'e sevk eden lider, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü kavramlarının akla ilk getirdiği isimler için bile câzibe odağı olmuş...

İki ekonomik krizle fukaralaşan ülkenin küçülmeye veya üç otuz paraya yabancılara satılmaya zorlanan şirketlerinin patronları, bu durumun sorumlularını başımızda tutmak için seferber olmuş durumdalar... Her fırsatta hükümetin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü kavramları konusunda samimiyetsiz olduğunu ağızlarından duyduğumuz yargı dünyasının yıldızları, bazı bürokratlar da, eğer birinci sayfalarda yazılanlar doğruysa, cephede yerlerini almaya hazırlanıyorlar...

Aldatıla aldatıla artık kül yutmayacak duruma gelmiş ve kendisini fukaralığa mahkum edip itibarını yerlerde sürükleyenleri bu defa tasfiyeye kararlı görünen halk, bu kararlılığını nabzını tutmaya gelenlere bütün açıklığıyla ifade ediyor... Ancak, medya, büyük sermaye, aydın geçinenler, halkın kafasını karıştırıp bir büyük yanlışlığı yeniden iktidara taşımak üzere elbirliği ediyorlar...

Bu duyarsızlığa ve aldatmacaya mutlaka "Dur" demek gerekiyor...

Eczacıbaşı, Eriş gibi isimlerin, cephede yer alacağı duyurulan başkalarının davranışları, kendilerine atfedilen 'akıla' fazla uygun değil. Kendi şirketlerinde 'maksimum fayda' peşinde koşan bir işadamı, ülkesine sıra geldiğinde 'zararlı' olanı nasıl öne çıkartır? Politikada bulundukları yıllar içerisinde hak ve özgürlüklere zerrece saygı duymamış politikacılar, nasıl olur da demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarının bayraktarlarından onay alabilirler? Basiret bağlanması mı, feraset yoksunluğu mu, yoksa bilemediğimiz başka bir özellik mi söz konusu?

Halkın öfkesini hafife alanlar ortalık yatıştığında yanıldıklarını anlayacaklar...

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu