T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir hayalin sukutu

Solda ittifak, bir hayaldi. Sukut etti. Yani düştü, paramparça oldu. Ya da paramparça solu yapıştırma eylemi hüsranla sonuçlandı.

Hayali canlı tutan son aktör Derviş idi, onun hayallerini suya düşüren ise solun iki öncü ismi oldu: Baykal ve Cem.

Son hamleyi Baykal yaptı. CHP'nin kadim çatı karizmasına güvenerek ve YTP'nin çatı arayışından güç alarak Derviş'i “CHP'de bütünleşmek neden olmasın” noktasına kadar getirdi ve alımlı bir çağrı yaptı. Siyasette hep çağrıda bulunan bir-sıfır öne geçer. Nitekim o da, soldaki perişan dağınıklık ortamında “Gelin, CHP sizi kucaklamaya hazır” diyerek, Derviş'in çok sevdiği ifadeyle Cem'in kalesine “gol attı.“ Acaba işin böylesine kolay olacağını ve Cem'in tüm ekibiyle, daha dün kurduğu partisini kendisine armağan edeceğine inanıyor muydu? Sanmıyorum. Ama gene de neden olmasın, şans bu, kaç zamandır “Başbakan olmak istiyorum” diye meydan meydan dolaşan bir siyasetçiye şans neden gülmesin, diye de düşünmesi mümkündü.

Hele dün sabah gazetelere baktığında keyiften dört köşe olmaması için hiç sebep yoktu. Çünkü sol - kemalist - laik kamuoyunu yansıtan hemen tüm medya, Baykal'ın çağrısından yana tavır koymuş, Cem'i köşeye sıkıştıran bir duruş sergilemişti. Dünkü medyaya bakanlar Cem'in son derece zor dourumda olduğunu düşünüp, acaba bu işin içinden nasıl çıkacak diye merak edebilirlerdi.

Cem'in yeni kurulmuş bir partiden, üstelik büyük liderlik kurgularından vazgeçip Baykal'ın açtığı kucağa doğru koşması beklenemezdi. Ama ya medyadaki sıkıştırmayı ne yapmalıydı?

Dün Baykal, bir adım daha attı üstelik. Yaşar Nuri Öztürk'ün CHP'ye katılım töreninde (Herkes lâyıkını buluyor mu demeli bu transfer için) “Kucağımızı açtık” söylemini bir kere daha tekrar etti. Üstelik “Otobüs kalkıyor” söylemini ekleyerek. Yani, “zamanınız daralıyor” sıkıştırması ile... Yarın (bugün) Hacıbektaş'ta tören vardı... CHP önünden otobüs kalkacaktı. Baykal o otobüste (CHP otobüsünde vurgusu ile) Cem'e de, Derviş'e de, Özkan'a da, arkadaşlarına da yer ayırmıştı. Gelirlerse, Hacıbektaş'a doğru birlikte yolculuk edeceklerdi. Keyifliydi Baykal, Cem ve arkadaşlarının köşeye sıkıştığına inandığı her halinden belliydi. Kendinden emindi. Bir ara yazmıştım Baykal'ın o bıyık altı gülüşünü... O zaman da “Derviş en doğrusunu yapar” demişti. Gelinen noktada Derviş herhalde işi pişirmiş, önüne koymuştu. Afiyetle yiyebilirdi.

Ama tam da bu çağrının yapıldığı saatlerde YTP'nin bildirisi açıklandı. YTP'nin bildirisi öfkeliydi.

Baykal, isim verilmeden, “geçmişten bu yana çevresindeki tüm birikimleri parçalayanlardan birisi” olarak suçlanıyor ve böyle bir kişinin “her seçim öncesi gündeme getirdiği klasik, eskimiş ve taktik amaçlı birleşme söylemlerine hiç kimsenin inanmasının ve güvenmesinin beklenmemesi gerektiği” ifade ediliyordu. Açıklama, Baykal'a yönelik eski “klikçi” suçlamalarını tazelemiş oluyordu. Herhalde Erdal İnönü'nün vaktiyle yürüttüğü birleşme çalışmalarının sonunda geldiği yaka silkme noktasının tekrarıydı. Karayalçın da “Bu bir birleşme değil, iltihak çağrısıdır” diyerek Baykal'ı doğru okumuştu.

Böyle durumlarda halkımız “veleddaallin, amin” der. Aynen öyle.

Tabii bu arada aklı ve gönlü ile CHP ile YTP arasında gel-gitler yaşayan Derviş ciddi yara aldı.

Deyim yerdindeyse dünyanın en garip işine soyunan, yani “sol”u bütünleştirmeye oynayan patronlar hava aldı.

Ve patronlar eliyle iki yakasını bir araya getirmeye çalışan sol, dramatik bir görüntü sergiledi.

Baykal, avucuna konar gibi olan kuşu kaçırmanın hüznü ve öfkesi ile konuşacak bugün Hacıbektaş'ta... Dün kucak açtığı arkadaşlarına verip veriştirmezse kendini aştığına hükmetmemiz gerekir.

Cem ve ekibi, parti olarak ilk sınavlarını vermiş sayılabilirler. Daha koltuğa ısınmadan partinin elden gitmesi tehlikesini yaşadılar. Ama dayandıkları medya tabanının ne kadar kaygan olduğunu, ne kadar satışa müsait olduğunu da görmüş olmalılar. Bugün aynı medya ile ilk zamanlardaki sıcak ilişkileri kurmaları mümkün olacak mı göreceğiz.

Ya YTP ile güzel birliktelikler hayal eden M. Ali Bayar'a ne demeli?

Hele iki eski arkadaşını YTP'ye yönlendiren Demirel'e...

Baykal'ın küçük taktik oyunları kurulan tüm planları nasıl da havaya uçuruyordu...

Deyim yerindeyse tam manasıyla ipten döndüler.

İki gün önceki yazımda “bir artı birin kaç edeceği”ni sorgulamıştım. “Elmalarla armutları toplama”nın güçlüğünden söz etmiştim. İşte görüldü elmalarla armutları toplamak bile mümkün olmayabiliyor.

Türkiye'de kaç sol var, sol var mı, sermaye kesimleri ile sol ne ölçüde içiçe girebilir, ne ölçüde ittifak yapabilir, kime karşı ittifak... gibi pek çok soru var cevaplanması gereken...

İş adamları ve medya IMF operatörü Derviş'in inisiyatifi ile AKP korkusunun katalizör etkisi ile sol bir iktidar projesi oluşturmaya çalıştı ve iflas etti... Sukut-u hayal'in 2002 örneği oldu. vatanımıza ve millitemize hayırlı olsun...

Şimdi gidelim YTP-DTP ittifakını izlemeye...


16 Ağustos 2002
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED